Uyuşturucu madde ticareti yapma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2016/1394 Esas 2016/2160 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/1394
Karar No: 2016/2160

Uyuşturucu madde ticareti yapma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2016/1394 Esas 2016/2160 Karar Sayılı İlamı

20. Ceza Dairesi         2016/1394 E.  ,  2016/2160 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazla İlgili Mahkeme Karar ı : Ağır Ceza Mahkemesi"nin 29/09/2015 tarihli 2015/287 esas ve 2015/125 karar sayılı kararı
    Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma


    İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
    A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER :
    Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık hakkında, ... Ağır Ceza Mahkemesi"nce yapılan yargılama sonucu 29/09/2015 tarihinde 2015/287 esas ve 2015/125 karar sayı ile mahkûmiyet kararı verilmiş, hüküm sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
    Dairemizce 07/03/2016 tarihinde 2015/16362 esas ve 2016/1335 karar sayı ile sanık hakkındaki hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nca, Dairemizin bu kararına itiraz edilmiştir.
    B) İTİRAZ NEDENLERİ :
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz yazısında ;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Yüksek Yargıtay 20.Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık; somut olayda uyuşturucu madde alışverişinin gerçekleştiği tanık Anıl Gurur Güçlüye ait aracın dışarıdan yapılan kontrolünde, görünür şekilde iki koltuk arasında bulunan suç konusu eroinin, hukuka aykırı yöntemle elde edilip edilmediği, buna bağlı olarak hükme esas alınıp alınmayacağı ve atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
    18.05.2015 tarihli olay tutanağı ile dosya içeriğine göre somut olay şu şekilde meydana gelmiştir. 18.05.2015 tarihinde saat: 12.15 sıralarında Karapürçek caddesi üzerinde devriye görevi yapan kolluk görevlilerinin, daha önceden hakkında işlem yaptıkları nedenle tanıdıkları sanığı, soruşturma aşamasında tefrik kararı verilen tanık ..."ye ait araca bindiğini görmeleri üzerine, bu aracı takibe aldıkları, daha sonra da Başak mah. 1655 sokak ortasında park halinde olduğunu görünce aracın yanına vardıkları, sürücü koltuğunda tanığın, sağ ön yolcu koltuğun da ise sanığın bulunduğunu gördükleri, sanığın tedirgin davranışlar sergilediğini, tanığın elinde de 20 TL paranın olduğunu tespit edip iki şahsı da araçtan indirdikleri, aracı dışarıdan kontrol ettiklerinde, sanık ile tanığın oturduğu koltuklar arasında görünür şekilde açıkta duran beyaz renkli küçük paket içinde eroin olduğunu değerlendirdikleri suç konusu maddeyi, sanığın ve tanığın rızasıyla muhafaza altına aldıkları anlaşılmıştır.
    Ceza Muhakemesinin amacı; sosyal düzenin korunması ile kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Ceza Muhakamesi Hukukumuz "delil serbestliği" ilkesini benimsemiş, delilleri değerlendirmede de hakime tam bir serbestlik tanımıştır. Delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanması zorunludur. Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin hükme esas alınamayacağında şüphe yoktur. Ancak, somut olayda kolluk görevlilerinin, şüphelendikleri aracı dışarıdan kontrol ettiklerinde, görünür şekilde açıkta duran 1 paketçik halindeki eroini bulunduğu yerden almadan önce, emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bilgi vermesi ve CMK"nın 116-117 ve 119.maddelerine uygun "adli arama kararı veya yazılı arama emri" alması gerekli midir? bir başka deyişle Yüksek Yargıtay 20.ceza Dairesi"nin sözü edilen bozma ilamında belirtilen; somut olayda "adli arama kararı veya yazılı adli arama emri" alınması gerekli olduğundan, böyle bir karar veya yazılı arama emri olmaksızın yapılan arama sonucu elde edilen suçun maddi konusu ve delili olan uyuşturucu madde, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olup hükme esas alınmaması gerekir şeklindeki gerekçe yerinde midir?
    Aşağıda arzetmeye çalıştığımız nedenlerle suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddenin, hukuka uygun yöntemlerle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve suçun unsurlarının oluştuğu değerlendirilmiştir.
    1-Kolluğun bir arama emri veya kararı gerekmeden arama yapabileceği haller bulunmaktadır. Bunlar, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin karar alınmadan yapılacak arama başlıklı 8, 9, 25 ve 27. maddelerinde sayılmıştır.
    "...Suçüstü halinde yapılan aramalarda, ..suç işlenen yerlerde delillerin aranması, bulunması, el konulması için.. , ..5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 24. maddesindeki kanunun hükmü ve amirin emrini yerine getirme, 25. maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hali ve 26. maddesindeki hakkın kullanılması ile diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri halinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile ile eklentilerine girmek için, hakim veya savcı kararı alınmasına gerek bulunmamaktadır.
    5271 sayılı CMK"nın m.2/1-j. bendi; suçüstü halini, o sırada işlenmekte olan suçla sınırlı tutmamıştır; ayrıca suçüstü sayılan halleri de tanımlamıştır. Bu maddeye göre suçüstü hali; işlenmekte olan suç yanında, henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra takip edilen veya suçun az önce işlendiğine dair eşya ya da delille yakalanan kimsenin işlediği suçu da içermektedir. CMK. md. 90/1-2. ile md. 2/1 - (j) bendi birlikte değerlendirildiğinde, bu gibi hallerde herhangi bir kişi veya makamın yazılı emrine gerek bulunmamaktadır.
    Nitekim bozma kararına konu somut olayda, uyuşturucu madde alışverişinin gerçekleştiğini anlayan kolluk görevlileri, tanık Anıl Gurur Güçlüye ait araçtan sanık ve tanığı indirmelerinden sonra, aracı dışarıdan kontrol ettiklerinde, görünür şekilde iki koltuk arasında bulunan suç konusu eroini sanık ve tanığın rızalarıyla muhafaza altına aldıkları, bu haliyle sanığın ve tanığın suçüstü yakalanmış olduğu ve yapılan kontrolün de suçüstü hükümlerine göre yapıldığının kabulünde zorunluluk bulunduğu anlaşılmaktadır. Artık suçüstü hali bulunduğundan ve sanığın suç delillerini yok etmesi söz konusu olabileceğinden, suç delillerinin görevliler tarafından tesbit edilip sanığın ve tanığın rızasıyla bu delilin muhafaza altına alınmasından sonra, kolluk görevlileri nöbetci Cumhuriyet savcısına derhal bilgi vermişlerdir. Bu nedenle yapılan işlem hukuka uygun olup elde edilen kanıtın hükümde değerlendirilmesinde bir engel bulunmamaktadır.
    2-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, sunulan kanıtların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme usulünü gösteren ve hangi kanıtların kabul edilebilir olduğunu, hangilerinin kabul edilemez olduğunu belirleyen bir kural olmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de “ İç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması kural olarak, başvurucuya gerekli usulü güvencelerin sağlanmış olması ve materyelin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı olmaması şartıyla, sözleşmenin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz ” ( Chalkley/ Birleşik Krallık [kk] B.No: 6383/100, 26.09.2002) ve "Bir delilin, diğer yan delillerle desteklenmemiş olması, mutlak suretle adil yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturmaz. Mahkemece hükme esas alınan bir delilin çok kuvvetli olması ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk bulunmaması, destekleyici delillere olan ihtiyacın yoğunluğunu azaltır. Buna karşılık gücü ve güvenilirliği konusunda birtakım şüpheler bulunan bir delilin, suçun sübutu konusunda ulaşılan vicdani kanaat bakımından belirleyici olması halinde, bu durum hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabilir ” (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542 04.11.2014) şeklinde kararlar vermiştir.
    Bu kararlar ışığında somut olaya baktığımızda; suç konusu uyuşturucu maddelerin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı yöntemlerle elde edilmediği ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk ve şüphe bulunmadığı dikkate alındığında, hükme esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
    3-5271 sayılı CMK"nın 230/1-b maddesinde;"mahkumiyet hükmünün gerekçesinde dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller ayrıca ve açıkça gösterilir." denilmek suretiyle, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen diğer delillerin geçerliliğini koruyacağı benimsenmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 29.11.2005 tarih ve 2005/144 esas, 2005/150 karar sayılı kararında: “usulüne göre alınmış bir arama kararı olmadan yapılan arama hukuka aykırı olduğundan, arama işleminde elde edilen maddi delilin hükme esas alınamayacağı belirtilmiş ancak, sanığın özgür iradesine dayalı, ihbarla uyumlu ikrarının varlığı karşısında, suçun sübuta erdiği kabul edilmiştir.
    Yüksek Yargıtay 20.Ceza Dairesi"nin bozma ilamında belirtildiği gibi, dışarıdan yapılan kontrol işleminin hukuka aykırı olduğu kabul edilse dahi, sanığın bu işlemin içeriğine herhangi bir itirazlarının bulunmaması, suç konusu maddenin sanık ve tanığın rızalarıyla araçtan alınıp muhafaza altına alınması, sanık ve tanığın aşamalarda değişmeyen beyanlarından, suç konusu maddenin sahibinin sanık olduğunun anlaşılması, sanığın ve tanığın yakalanış şekli, suç yeri, suç konusu uyuşturucu maddenin bulunduğu yer, hükmün münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle, somut olayda ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddenin, hukuka uygun yöntemle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı; hukuka aykırı yöntemle elde edildiği kabul edilse dahi, sanık ve tanığın kontrol ve muhafaza altına alma işleminin içeriğine yönelik bir itirazlarının bulunmaması, elde edilen delilin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun söz konusu olmaması, suç konusu maddenin sanık ve tanığın rızalarıyla araçtan alınıp muhafaza altına alınması, sanık ve tanığın aşamalarda değişmeyen beyanlarından, suç konusu maddenin sahibinin sanık olduğunun anlaşılması, sanığın ve tanığın yakalanış şekli, suç yeri, suç konusu uyuşturucu maddenin bulunduğu yer, hükmün münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu itibarla Yüksek Yargıtay 20.Ceza Dairesi"nin, (1) numaralı bozma gerekçesinin yerinde olmadığı, olay tutanağı ve dosya içeriğinden, yerel Mahkeme"nin sanığın aracın dışına içinde uyuşturucu madde olan paketi attığına ilişkin kabulünün, olayın oluşuna uygun düşmediğinin anlaşılması ve ayrıca böyle bir husus olmuş olsa dahi, bunun sonuca etkisinin olmaması karşısında, Daire"nin (2) numaralı bozma gerekçesinin de yerinde olmadığı, (3) numaralı bozma gerekçesinin ise, düzeltilerek onanması gereken bir husus olduğu anlaşıldığından, yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanması için itiraz etmek gerekmiştir.
    C)CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ :
    1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308. maddesi:
    (1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu"na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
    (2) (05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) itiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
    (3) (05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanunla eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderir.
    D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ :
    Dairemizin itiraza konu olan kararının, itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirilerek verildiği ve kararda bir yanlışlık bulunmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazı yerinde görülmemiştir.
    İtirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesine karar vermek gerekmektedir.
    E) KARAR : Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazının yerinde görülmediğine,
    2- 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, itirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na GÖNDERİLMESİNE,
    18/04/2016 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.















    Hemen Ara