Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/378 Esas 2021/4363 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/378
Karar No: 2021/4363
Karar Tarihi: 28.06.2021

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/378 Esas 2021/4363 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/378 E.  ,  2021/4363 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 23/06/2015 tarihinde verilen dilekçeyle suya elatmanın önlenmesi ve kal talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05/02/2018 tarihli hükmün Samsun Bölge Adliye Mahkemesince istinaf yoluyla incelenmesi davacılar vekili tarafından talep edilmiştir. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Daresi tarafından 28/08/2018 tarihli ek kararı ile temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Asıl kararın ve temyiz talebinin reddine dair ek kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -K A R A R-
    Dava, suya elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
    Asıl ve birleştirilen Ordu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/18 Esas sayılı davada davacılar vekili, Hacıhasan Mahallesi ile Faraşaltı Mahallesinde oturan müvekkillerinin, içme ve kullanma suları olmadığı için dava dışı bir kısım şahıslarla birlikte 1966 yıllarında, Akkise Köyünden Sıldıroğlu lakabı ile bilinen İbrahim Kılıçkaya"nın bahçesinde bulunan kaynak suyunu 50 lira karşılığında bu şahıstan satın aldıklarını, daha sonra Hacıhasan Mahallesinde oturan müvekkilleri ile dava dışı diğer kişilerin aldıkları suyu kanal eşmek suretiyle oturdukları yere kadar getirip 2 adet çeşme yaptıklarını, aynı şekilde Faraşatlı Mahallesine oturan müvekkillerinin de kendi evlerinin yanına 3 adet çeşme yaptırıp kaptaçla suyu kendi evlerine aldıklarını, o günden bu güne kadar suyu bu şekilde kullandıklarını, ancak köy muhtarının suyu kaynağın çıktığı yerden kestiğini, süzgeci ve boruları kırdığını, artık kaynaktan su gelmediğini, köy tüzel kişiliğinin bu su üzerinde hiç bir hakkı olmadığını, köye ait bir su olmadığı gibi köye tahsis de edilmediğini ileri sürerek, davalıların suya müdahalesinin men"ini ve muhtarlık tarafından takılan su sayaçlarının kal"ini talep ve dava etmiştir.
    Birleştirilen Ordu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/829 Esas sayılı davasında davacılar vekili, ... Köyünde ikamet eden müvekkillerinin su ihtiyaçlarını karşılamak için aynı köyde oturan ve suyun çıktığı arazinin sahibi olan ...’la anlaşarak suyu kendi evlerinin yanına getirdiklerini ve depo yaparak evlerine dağıttıklarını, ancak köy muhtarının "köyün suyundan kullanacaksınız" diyerek suyu kestiğini, suyun köye ait bir su olmadığı gibi köye tahsis de edilmediğini belirterek aynı taleplerde bulunmuştur.
    Davalı ... Muhtarlığı vekili, dava konusu suyun özel kişiye ait olmadığını, genel su niteliğinde olup nasıl kullanılacağının yönetmeliklerle belirlendiğini, Köy İçme Suyu Tesisleri İşletme, Bakım ve Onarım Yönetmeliğinin 6. maddesi gereği abone olunarak kullanılması gerekliliği karşısında muhtarlığın, köy karar defterine aldığı karar sonrası bu yönde kullanıcı hanelere yapılan ihtardan sonuç alınamayınca, davacıların kullandığı suların vana takılmak suretiyle kesildiğini, davalı muhtarlıkça yapılan işin kanun ve yönetmelikler çerçevesinde görev ve yetki alanı dahilinde sorumluluğun yerine getirilmesinden ibaret olduğunu, davacıların ise yasal zorunluluğa uymak istemediklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Birleştirilen 2006/18 Esas sayılı davada davalı İl Özel İdaresi vekili, dava konusu yerlerin il özel idaresinin tasarrufunda olmadığını, su deposu için kısmen ayni yardımda bulunulduğunu ancak depoyu köy muhtarlığının yaptırdığını belirterek husumet itirazında bulunmuş; dahili davalı OSKİ Genel Müdürlüğü vekili ise davanın reddini savunmuştur.
    İlk derece mahkemesince, bilirkişi raporuna göre dava konusu suyun yeraltı suyu olduğu, yeraltı sularında TMK"nın 756/3. maddesine göre özel bir düzenleme olduğu ve Yeraltı Suları Tüzüğüne göre de bu sulardan faydalanmanın özel şartlara tabi olduğu, somut olayda ise bu şartların yerine getirilmediği gerekçe gösterilerek asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
    Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine dair kesin olarak karar verilmiştir.
    Hükmün, asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 28.08.2018 tarihli ek karar ile Dairenin 21.06.2018 tarihli kararının kesin olarak verildiği gerekçesiyle HMK"nın 366. maddesi delaletiyle 346. maddesi uyarınca temyiz talebinin reddine karar verilmiş; asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilince bu kez ek karara karşı temyiz yoluna başvurulmuştur.
    1-6100 sayılı HMK"nin 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilmeyen kararlar belirlenmiştir.
    Dosya içeriğine göre, dava değeri 5.000,00TL olarak gösterilmiş ve bu miktar üzerinden harçlandırılarak karar verilmiş ise de suya ilişkin davalarda, dava değeri suyun taşınmaza kattığı değer olmakla birlikte somut uyuşmazlıkta olduğu gibi içme ve kullanma suyuna ilişkin olduğu taktirde bir dava değerinden söz edilemeyeceğinden, verilen karara karşı her zaman için kanun yolları açıktır. Bu nedenle Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin davacılar vekilinin temyiz talebinin reddine ilişkin 28.08.2018 tarihli ek kararının kaldırılarak esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
    2-Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
    Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
    Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
    Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan, tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan, özel mülkiyete girecek nitelikte, özel bir su olup suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
    Başka bir ifadeyle kaynak suyu, kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa, genel su kabul edilir ve komşular da bu sudan yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu, tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
    Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.
    4721 sayılı TMK’nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
    442 sayılı Köy Kanununun 37/7 maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.
    Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
    1- Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
    2- Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.
    3- Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
    Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.
    Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrası uyarınca davalı ... Köyünün tüzel kişiliğinin kaldırılmak suretiyle mahalle olarak Altınordu İlçe Belediyesine katıldığı anlaşıldığından, anılan köy tüzelkişiliğinin görülmekte olan davada artık taraf sıfatı kalmamıştır.
    Bu durumda, Altınordu Belediyesinin davada taraf olarak yer alması gerektiğinden mahkemece, 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince işlem yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 28.08.2018 tarihli, 2018/1337 Esas, 1326 Karar sayılı ek kararının KALDIRILMASINA, (2.) bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan harcın iadesine, 28.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.









    Hemen Ara