Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/3056 Esas 2021/5327 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/3056
Karar No: 2021/5327

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/3056 Esas 2021/5327 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2020/3056 E.  ,  2021/5327 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel Mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine dair karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince esastan reddedilerek verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, birleştirilen dava ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakan babası ...’ın mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarının çok önemli bir kısmını oğlu olan davalıya ölünceye kadar bakma akdi ve satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek mirasbırakanın davalıya satış suretiyle temlik ettiği 103 ada 248 parsel ( eski 1782 parsel ) sayılı taşınmazın ve ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği 103 ada 66-184-187-116-101-315-342-343 parsel, 123 ada 208, 212, 312, 324 parsel, 133 ada parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının, miras payı oranında iptali ile kendi adına tesciline karar verilmesini, birleştirilen davasında ise; asıl davaya konu edilen 103 ada 116-101 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırılması neticesinde davalıya toplam 883.508 TL kamulaştırma bedeli ödendiğini belirterek, bu meblağdan 3/8 olan miras hissesine karşılık gelen 331.315 TL’nin tazminat olarak davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın amacının iki evladı arasında mal paylaşımı yapmak olduğunu, mirasbırakanın davacıya üzerinde 2 katlı ev bulunan arsayı verdiğini ve sürekli nakdi yardımda bulunduğunu, kendisine de fabrikadaki işinden çıkıp köyde babasının çiftçilik işini devam ettirmesi ve babası ile yaşayıp onun bakım ve gözetimini yerine getirmesi karşılığında taşınmaz verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, “murisin tüm malvarlığını davalıya devretmediği, henüz üzerinde kayıtlı taşınmazlarının bulunduğu, murisin sağlığında davacıya Kartepe"de bulunan taşınmazını devrettiği ve davacıya maddi yardımlarda bulunduğu, tanık beyanlarına göre murisin davalı ile birlkte yaşadığı ve kendisine bakımından dolayı dava konusu taşınmazlarını devrettiği, dava konusu taşınmazlar üzerindeki tasarruflarının davacıdan mal kaçırmak amacıyla olmadığı, davacı tarafından muris muvazaası iddiasının ispatlanamadığı’ gerekçeleri ile verilen asıl ve birleştirilen davaların reddine dair karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; ‘murisin davacı kızına taşınmaz devrini bedelsiz yapması, murisin beşeri ilişki olarak çocukları ile bir sorununun olmaması, muris adına halen kayıtlı dava konusu taşınmazların bulunduğu köyde bulunan çok sayıda temlik dışı taşınmaz kaydı oluşu birlikte dikkate alındığında murisin denkleştirme ve minnet duygusu ile davaya konu taşınmazlar yönünden temlikleri yaptığı murisin mal kaçırma kastının bulunmadığı, devrin makûl sınırda kaldığı ve bu kapsamda murisin iradesine üstünlük tanınması gerektiği’ gerekçesi ile esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre;
1- 1941 doğumlu mirasbırakan ...’ın 07.03.2012 tarihinde ölümü üzerine dava dışı eşi... ile davalı oğlu ...nin mirasçı kaldıklarının nüfus kaydından anlaşıldığı, ancak mirasbırakana ait mirasçılık belgesinin sunulmadığı,
2- Dava konusu 123 ada 208-212- 312- 324 parseller, 133 ada 4, 103 ada 315- 343- 342- 66-184 - 187-116-102 parsel sayılı taşınmazların tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 22.01.2009 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalı oğluna temlik ettiği, bu taşınmazlardan 123 ada 208-212- 312- 324 parseller ile 133 ada 4, 103 ada 315- 343- 342- 66-184–187 parsellerin davalı adına kayıtlı olduğu, 103 ada 116 ve 102 parsellerin ise tapu kayıtlarının getirtilmediği,
3- Dava konusu 1782 parsel sayılı taşınmazın 103 ada 248 parsel olduğunun tapu Müdürlüğünce bildirildiği ve 103 ada 248 parselin 24.02.2005 tarihli satış işlemiyle davalı adına kayıtlı olduğu, ancak tedavül kayıtları ile resmi senedi getirtilmediği için denetlenemediği,
4- Dava konusu 103 ada 101 ve 116 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından davalıya ödenen kamulaştırma bedellerine ilişkin dekontların gönderildiği, bu taşınmazların tapu kayıtları ile kamulaştırma işlemine ilişkin kayıtların getirtilmediği için denetlenemediği,
5- Dava dışı 2109 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken, 11.04.1999 tarihinde davacı kızına satış yoluyla temlik ettiği, dava dışı 123 ada 31, 168, 147, 315, 124 ada 39 (¾ pay), 135 ada 80, 129 ada 101, 286 parseller, 146 ada 30 parsel (9015/18600 pay), 131 ada 39 parsel (1803/1860 pay), 123 ada 47 parsel (1/20 pay) sayılı taşınmazların mirasbırakan adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olayda; murisin gerek satış, gerekse ölünceye kadar bakım akdiyle temlik ettiği taşınmazların temlik tarihi itibarıyla değerleri belirlenmekle birlikte, terekede kalan taşınmazlar ile davacıya temlik edilen taşınmazın değerlerinin belirlenmeden sonuca gidildiği, ayrıca dava konusu 103 ada 102 parsel sayılı taşınmazlar ile kamulaştırıldığı bildirilen aynı yer 101 parsel ve 116 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtları ve kamulaştırmaya ilişkin evrakın ve yine 1782 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kaydı ile davalının edinmesine ilişkin akit tablosunun getirtilmeden eksik inceleme ile yetinildiği anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, terekede kalan ve mirasbırakan tarafından davacıya temlik edilen taşınmazların, dava konusu taşınmazların davalıya temlik edildiği tarih itibarıyla rayiç değerleri tespit edilerek, davalıya yapılan taşınmaz temlikleri ile makul oranın aşılıp aşılmadığının ve mirasbırakanın mal kaçırma iradesinin olup olmadığının belirlenmesi, eksik belge ve tapu kayıtları getirtilerek denetlenmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.









Hemen Ara