Esas No: 2005/21-726
Karar No: 2005/782
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/21-726 Esas 2005/782 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi |
: |
Trabzon İş Mahkemesi |
Günü |
: |
14.7.2005 |
Sayısı |
: |
380-391 |
|
|
|
|
|
|
Taraflar arasındaki “tespit“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 8.7.2004 gün ve 2004/131 E, 2004/252 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 14.3.2005 gün ve 2004/8365 2005/2407 sayılı ilamı ile,
(...Dava, davacının 01.04.1996 ile 29.04.2003 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle varılan sonuç doğru değildir.
Davacının nakliyecilik faaliyetinden dolayı 01.01.1979 tarihinde başlayan vergi yükümlülüğü sebebiyle 20.04.1982 tarihinden geçerli olarak zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, vergi kaydının 01.01.1979–21.05.1987 ila 29.12.1988–29.4.2003 tarihleri arasında esnaf sicil kaydının ise 29.12.1984–30.04.2003 tarihleri arasında devam ettiği davacının hem vergi kaydı hem de meslek kuruluş kaydı ile birlikte kendi adına bağımsız çalışmasını sürdürdüğü dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Davacının sahibi olduğu kamyonu 30.12.1996 tarihinde satmak üzere vekâlet vermiş olması sonuca etkili olmayıp kendi nam ve hesabına olan çalışmasına son verdiği anlamını taşımaz. Davacının bununla birlikte 1996 ile 2003 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığı ve bu sürelerin SSK. na bildirildiği ortadadır. “Çatışan sigortalılık sorunu” gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam eden sigortalılığına geçerlilik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışılmıştır. Yasa sistemine göre bir kimsenin 506 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için hizmet aktine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Sosyal Güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam eden sigortalılığa geçerlilik tanımaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.10.2001 gün ve E.2001/21-627 2001/659 sayılı kararı)
Bu nedenlerle davacının 20.04.1982 tarihinde başlayıp kesintisiz devam eden Bağ-Kur zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanınarak 01.04.1996 ila 20.09.2003 tarihleri arasında da Bağ-Kur sigortalısı kabul edileceği ortadadır.Bu durumda davanın reddi yerine kısmen kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının 1.4.1996–29.4.2003 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
A-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkilinin ticari faaliyeti nedeniyle 1982 yılında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiğini; ticari faaliyetine konu aracı 1996 yılında satmış olması nedeniyle kendi adına çalışmasını sona erdirip, 1.4.1996 tarihinden itibaren S.S.K. sigortalısı olarak hizmet akdi ile çalışmaya devam ettiğini; ancak aracın devrinin yapılamaması nedeniyle Nisan 2003 tarihine kadar devam eden vergi kaydına bağlı olarak zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmasının yargısal içtihatlara aykırı olduğunu ileri sürerek; müvekkilinin, 1.4.1996-29.4.2003 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
B-DAVALININ CEVABININ ÖZETİ:
Davalı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili; davacı sigortalının 29.4.2003 tarihine kadar gelir vergisi yükümlülüğünü devam ettirmiş olup, gerek uyuşmazlık konusu dönem öncesi, gerekse sonrası kendi adına kazanç sağladığından, S.S.K. sigortalılığının geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkeme; “davacının, ticari faaliyetine konu aracını 1996 yılında satarak nakliyecilik faaliyetini terk ettiği ve 1.5.1997 tarihinde S.S.K. sigortalısı olarak çalışmaya başladığı anlaşıldığından; S.S.K. kapsamına girdiği tarihten itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona ermiş olması nedeniyle S.S.K. sigortalılığına geçerlilik tanınması gerektiği” gerekçesiyle “davanın kısmen kabulüne, davacının 1982 tarihinde başlamış olan zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının 1.5.1997 tarihinde sona erdiğinin tespitine” karar vermiştir.
D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:
Davalı vekilince temyiz edilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki gerekçesini tekrarlayarak direnme kararı vermiştir.
E-MADDİ OLAY:
Davacı, nakliyecilik faaliyetinden dolayı 10.1.1979 tarihinde başlayan vergi yükümlülüğüne bağlı olarak, 20.4.1982 tarihinde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş; vergi kaydı 10.1.1979–21.5.1987 ve 29.12.1988–29.4.2003 tarihleri arasında, esnaf sicil kaydı ise 29.12.1984-30.4.2003 tarihleri arasında devam etmiştir. Davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı devam ederken, 10.4.1996-30.4.1997 tarihleri arasında S.S.K. kapsamında sigortalı olarak çalıştığı ve yine, 1.5.1997 tarihinden itibaren S.S.K. sigortalısı olarak çalışmasını sürdürdüğü sabittir.
F-UYUŞMAZLIK:
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; bir kimsenin bir sosyal güvenlik kurumunda önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığı döneminde başka bir sosyal güvenlik kurumuna tabi çalışmaya başlaması halinde, eş deyişle “çatışan sigortalılık durumunda” hangi kurumdaki çalışmasının esas alınacağı noktasında toplanmaktadır.
G-GEREKÇE:
Çatışan sigortalılık sorununu; gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp, sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Kanun sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3.maddesinin I.(f) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların”, (K) bendinde ise “herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir.
Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 24.maddesinin I ve II. fıkralarında da, bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır.
Somut olayda, nakliyecilik faaliyeti nedeniyle 20.4.1982 tarihinde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilen davacının; 29.4.2003 tarihine kadar kendi nam ve hesabına çalışmasını sürdürdüğü, vergi ve esnaf sicil kaydı ile dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı, 30.12.1996 tarihli vekaletname ile, sahibi olduğu ticari aracın satışı için üçüncü kişiye yetki vermiş ise de; bundan, kendi adına bağımsız çalışmasını terk ettiği sonucuna ulaşılması olanaklı değildir.
O halde davacının, 20.4.1982 tarihinde başlayıp kesintisiz devam eden Bağ-Kur zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanınması ve 1.4.1996-29.4.2003 tarihleri arasında da zorunlu Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken; aksine görüşle, davacının Bağ-Kur’lu olduğu dönem içinde başlayan S.S.K. sigortalılığına geçerlilik tanınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.12.2005 gününde, bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.