Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-724 Esas 2005/781 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/11-724
Karar No: 2005/781
Karar Tarihi: 28.12.2005

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-724 Esas 2005/781 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/11-724 E.  ,  2005/781 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Bandırma 1.Asliye Hukuk Mahkemesi

    Günü : 07.07.2005

    Sayısı : 2005/321 E- 433 K. 

    Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bandırma 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.07.2003 gün ve 2000/345 E. 2003/208 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 30.09.2004 gün ve 2003/14265-2004/9111 sayılı ilamı ile;

    (...Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada yatırım hesabı bulunduğunu, davalı K.Y.a bu hesaptan sadece alım satım yapma yetkisi verdiği halde, banka tarafından usulsüz olarak davalı K. Y.’a anılan hesaptan 5.600.000.000 TL. sının ödendiğini ileri sürerek, bu miktarın faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

    Davalı banka vekili, davacının yazılı talimatı ile eşine para çekme yetkisi verdiğini, davacının talimat uyarınca eşinin yaptığı işlemlere itirazının olmadığını, bu nedenle iddiasının yasal dayanağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

    Davalı K. Y., eşinin kendisine hem mevduat hesabından para çekme hem de yatırım hesabından hisse senedi alma ve satma yetkisini birlikte verdiğini, ancak eşiyle arasında sonradan geçimsizlik çıktığını savunarak davanın reddini istemiştir.

    Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 3.1.2000 günlü talimat yazısının yatırım hesabından menkul kıymet alım satımına ilişkin olup, hesaptan para çekmeyi de kapsadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

    Dava, davacıya ait hesaptan yetkisiz olarak çekilen paranın tahsili istemine ilişkindir.

    Davalıların savunmalarında dayandıkları 3.1.2000 tarihli yetki belgesi incelendiğinde, davacının eşi K.Y.’a menkul hesabından alım satım yapma yetkisi verdiği ve mevduat hesabından da para yatırmaya ve çekmeye tam yetkili olduğunun belirtildiği görülmüşse de, yetki belgesinin yazılış şekli ve davacının yetkiyi vermedeki gayesinin temelde yatırım hesabına yönelik tasarrufta bulunmak olduğu anlaşılmaktadır. Banka şubesine hitaben düzenlenmiş bulunan adi yazılı belgede banka görevlilerinin imzası ve onayı bulunmadığı gibi, belgenin düzenleniş şekline davacı tarafın itirazda bulunmasına göre de, bu belge ile davalı K.Y.’a verilen yetkinin sadece yatırım hesabında işlem yapmaya yönelik olarak verildiği, davacının mevduat hesabından para çekip yatırmaya ilişkin olarak verilen yetkinin de bu paranın yine yatırım hesabında kullanılması amacına yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir. Buna göre, mahkemenin davacının eşine verdiği hisse senedi alım satım yetkisinin yatırım hesabından para çekme yetkisini de içerdiği, gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinde isabet bulunmamaktadır. Davacının mevduat hesabından çekilen paranın ancak davacıya ait yatırım hesabında kullanılması şartıyla izin verilmesine, yetki belgesinin bu şekilde değerlendirilmesi gerekmesine göre, davalı bankaca diğer davalıya doğrudan yapılan nakit ödemesi yerinde olmayıp davalıların sorumluluklarına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir...)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

    TEMYİZ EDEN :Davacı vekili 

    HUKUK GENEL KURULU KARARI 

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Dava, davacıya ait hesaptan yetkisiz olarak çekildiği ileri sürülen paranın tahsili istemin ilişkindir.

    A-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ:

    Davacı vekili; müvekkilinin, davalı Bankada bulunan yatırım hesabından eşi diğer davalı K. Y.’a sadece alım satım yapma yetkisi verdiğini; para çekme yetkisi vermediği halde, anılan hesaptan usulsüz olarak K. Y.’a 5.600.000.000TL ödendiğini ileri sürerek; yetkisiz olarak çekilen 5.600.000.000TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

    B-DAVALININ CEVABININ ÖZETİ:

    Davalı Banka vekili; davacının başvurusu üzerine Banka servis görevlisince düzenlenen 3.1.2000 tarihli belge ile davacının, eşi K. Y.’a yatırım hesabında hisse alım satımı, mevduat hesabında ise para yatırma ve çekme yetkisi verdiğini, anılan talimat uyarınca davalı eşin yaptığı işlemlere hiçbir itirazının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

    Diğer davalı K. Y. ise; yetki belgesinin düzenlendiği tarihte eşi olan davacının, hem mevduat hesabından para çekme hem de yatırım hesabından hisse senedi alım satım yetkisini birlikte verdiğini; ancak aralarında sonradan geçimsizlik çıkması nedeniyle eşi davacının verdiği yetkiyi inkâr ederek, kötü niyetle dava açtığını savunmuştur.

    C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:

    Yerel Mahkeme; “davacı tarafından verilen 3.1.2000 tarihli talimatın yatırım hesabından menkul kıymetlerin alım satımına ilişkin olup, hesaptan para çekme yetkisini de kapsadığının anlaşıldığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermiştir.

    D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:

    Davacı vekilince temyiz edilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme “hisse alım yetkisi verildikten sonra, bunun zorunlu uzantısı olan para çekmek için ayrı bir yetkinin varlığının araştırılmasının işin doğasına ters olduğu; menkul kıymet alım satım yetkisinin, temsilcinin para çekme yetkisinden daha az önemsiz olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle 3.1.2000 tarihli talimat yazısında ayrıca açık olarak belirtilmesine gerek olmadan para çekme yetkisinin davalı eşe verildiğinin kabulü gerektiği; davalı K. Y.’ın hesaptan çektiği paradan daha fazlasını da geri yatırdığının anlaşıldığı” gerekçesiyle önceki kararında direnmiş, direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.

    E-MADDİ OLAY:

    Dosya içeriğine göre, davalı Bankada mevduat hesabı bulunan davacı, 3.1.2000 tarihinde yatırım hesabı açmış ve aynı tarihli yetki belgesi ile, o tarihte eşi olan diğer davalı K. Y."a hukuki işlem yapma yetkisi vermiştir. 3.1.2000 tarihli belgede bu yetkinin sınırlarını, “Şubenizde açılmış bulunan nolu menkul hesabımdan eşim K. Y.’a alım satım yapma yetkisi veriyorum ve ayrıca 42226 nolu hesabımdan para çekme ve yatırmaya tam yetkilidir” ifadeleriyle belirlemiştir. Ancak davacı daha sonra, mevduat hesabından davalı K. Y. tarafından çekilen 5.600.000.000Tl’nin usulsüz olarak ödendiği iddiasıyla, temsil yetkisi verilen Kadri Yılmaz ve ödemeyi yapan Banka aleyhine, bu miktarın tahsili istemiyle görülmekte olan davayı açmıştır.

    Yargılama sırasında mümessil K. Y.’ın vefatı üzerine davacı, çocukları olan mirasçıları davaya dahil etmeyeceğini beyan etmiş ve zararın sadece davalı Banka tarafından tazminini istemiştir.

    F-GEREKÇE:

    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3.1.2000 tarihli yetki belgesinin, yatırım hesabında işlem yapmanın yanı sıra para çekme yetkisini de içerip içermediği; bu bağlamda mümessile ödemede bulunan davalı Banka’nın kusurlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, “Temsil” müessesesinin açıklanmasında yarar vardır.Temsil, bir kimsenin mümessil sıfatıyla diğer bir kişi adına hukuki işlem yapmasıdır. Temsil kurumu

    818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 32-40. maddeleri arasında düzenlenmiş olup; burada, yetkili bir mümessilin diğer bir şahıs adına yaptığı hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olması söz konusudur.

    Bu noktada, mümessil tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olabilmesi için gerekli en önemli unsur; mümessilin, temsil edilen adına hukuki işlem yapmaya yetkili olmasıdır. Bu yetki, bir hukuki işlemden (rızai yetki) veya kanundan (kanuni yetki) doğabilir.

    Temsil yetkisi kanundan doğuyorsa yetkinin kapsamını ilgili kanun belirler; şayet bir hukuki işlem ile temsil yetkisi verilmiş ise, yetkinin kapsam ve sınırı bu hukuki işlemde gösterilir. (BK.m33)

    Bir hukuki işlem ile verilen temsil yetkisinin kapsamı belirlenirken, temsil edilenin iradesi ve işin niteliğinin de göz önünde tutulması gerektiği kuşkusuzdur.

    Somut olayda; davacı, yatırım hesabının açıldığı 3.1.2000 tarihine kadar mevduat hesabında tek başına tasarruf etmiş; Banka şubesine hitaben düzenlenen 3.1.2000 tarihli yetki belgesinde, eşi K. Y.’a menkul hesabından alım satım yapma yetkisi vermiş, mevduat hesabından da para yatırmaya ve çekmeye tam yetkili olduğu belirtilmiştir. Yatırım hesabında alım satım yapmaya yetkilendirilen bir kimsenin, o hesapla ilişkilendirilen bir mevduat hesabından para çekme ve yatırmaya da yetkili kılınması zorunlu bulunduğuna göre; davalı K. Y.’a, davacının mevduat hesabından para çekip yatırmaya ilişkin olarak verilen yetkinin, bu paranın davacının yatırım hesabında kullanılması amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

    Yatırım hesabında işlem yapmak için başvurduğu 3.1.2000 tarihine kadar mevduat hesabında tek başına tasarruf eden davacının, o tarihte para çekme yetkisini vermedeki amacının, yatırım hesabına yönelik tasarrufta bulunmak olup; davalıya doğrudan para çekme yetkisi vermediği açıktır.

    Görüldüğü üzere, davalı K. Y.’ın yetki sınırlarını aşarak, davacının hesabından para çekmesi ve diğer davalı Bankaca nakit ödenmesi nedeniyle davacının zararı doğmuştur.

    Hemen belirtilmelidir ki, temsilcinin yetkisiz olduğunu ya da yetki sınırlarını aştığını bilen ya da bilmesi gereken üçüncü kişi, temsil edilen yönünden zararlı sonuçlar doğuran bir işlem nedeniyle sorumludur.

    Şu durumda; davacının mevduat hesabından, davalı Kadri Yılmaz’a doğrudan nakit ödeyen davalı Banka; kendisinden beklenen özeni göstermeyip, mümessilin bu konuda yetkili olup olmadığını denetlememekle kusurludur.

    Hatta denilebilir ki, yetkisiz temsilciye (yanlışlıkla, temsilcilik sınırlarını bilmeden) yapılan ödeme, ödeyeni borçtan kurtarmaz. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 10.12.1963 gün, E:12094 K:10599)

    Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece davalı Bankanın sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara