Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/1-760 Esas 2005/779 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/1-760
Karar No: 2005/779
Karar Tarihi: 28.12.2005

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/1-760 Esas 2005/779 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/1-760 E.  ,  2005/779 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Şişli Asliye 5.Hukuk Mahkemesi

    Günü : 8.9.2005

    Sayısı : 154-355  

    Taraflar arasındaki “tapu iptali tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.03.2004 gün ve 2001/337 E. 2004/159 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 02.11.2004 gün ve 2004/10181-12347 sayılı ilamiyle;

    (.. Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali,tescil isteğine ilişkindir.

    Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.

    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı S. B.’ın tasarruf ehliyetine sahip olmadığı,ehliyetsiz olduğu dönemde kayden paydaşı bulunduğu 37 parsel sayılı taşınmazdaki payını 14.7.1998 tarihli akitle davalı E. S.’ya bağış yolu ile temlik ettiği, sözü edilen payın E. tarafından 11.5.2000 tarihli akitle diğer davalı E. Ş.’e intikal ettirildiği anlaşılmaktadır.

    Ehliyetsiz davacının davalılardan E.’a yaptığı bağış işleminin geçersizliği tartışmasızdır.Ne var ki, diğer davalı E. (F.) Ş. temellükünün iyi niyete dayalı olduğunu savunmuş,ne var ki mahkemece bu savunma üzerinde yeterince durulmamıştır.

    Bilindiği üzere;hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3’ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3’ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.

    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.

    Hal böyle olunca,yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle kayıt makili davalının iyiniyetli olup olmadığı yolunda taraf delillerinin toplanması,toplanacak delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davalılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir ...)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

    TEMYİZ EDEN : Davalılar vekilleri  

    HUKUK GENEL KURULU KARARI 

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre;

    Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

    Mahkeme ilk hükmünde, ikinci el konumundaki E. Ş.’in taşınmazı satın alırken Türk Medeni Kanunu’nun 1023 ve 1024.maddesine göre iyiniyetli olup olmadığı yönü üzerinde durmadan, yalnızca S. B.’ın ehliyetsizliği üzerinde durularak davanın kabulü ile, taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

    Özel Daire bozma ilamında ehliyetsizlik nedeniyle davalı E.’a yapılan bağış işleminin geçersiz olduğunu belirttikten sonra, diğer davalı E. Ş.’in temellükün de iyi niyete dayandığı, Türk Medeni Kanunun 1023 ve 1024.maddesine göre bu hususun tüm yönleri ile araştırılıp, kayıt makilinin iyiniyetli olup olmadığı hususun belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.

    Yerel mahkemenin direnme kararında, önceki gerekçesinde hiç değinilmeyen ve değerlendirilmeyen bir kısım deliller irdelenerek; ikinci el konumunda E. Ş.’e yapılan satışın, bu kişinin de iyiniyetli olmaması nedeniyle geçersiz olduğu sonucuna varılarak davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.

    Bu durumda, bozma kararından önce dosyada var olmasına rağmen mahkeme kararının gerekçesinde dayanılmamış olan bazı delil ve belgelerin, bozma kararının genel esprisinden yararlanılarak irdelenmesi sonucu tamamen yeni bir gerekçe getirilerek oluşturulmuş yeni bir hükmün mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş içtihatları da bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.11.2000 gün ve 2000/1-1261-1645 sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2002 gün ve 2002/21-169-197 sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.11.2003 gün ve

    2003/17-655-685 sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.11.2003 gün ve 2003/3-702-705 sayılı ilamı).

    Öyle ise, Özel Dairenin denetiminden geçmeyen bu yeni hükme yönelik davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekir.

    S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle kurulan yeni hükme yönelik davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

     

    Hemen Ara