Esas No: 2005/1-609
Karar No: 2005/627
Karar Tarihi: 6.11.2005
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/1-609 Esas 2005/627 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi |
: |
Adana 4.Asliye Hukuk Mahkemesi |
Günü |
: |
28.4.2005 |
Sayısı |
: |
97-174 |
|
|
|
|
|
|
Taraflar arasındaki “elatmanın önlenmesi ve ecrimisil“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 4.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.9.2004 gün ve 2002/1119 E. 2004/1189 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 30.12.2005 gün ve 2005/14317 E. 2005/14815 K. sayılı ilamı ile,
(...Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 213, T.K.nun 26.maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2.maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazlarda tarafların paydaş oldukları taksimin parsellerin paylaşılması şeklinde yapıldığı, her bir parselde yukarıdaki ilkeler uyarınca fiili kullanma biçiminin oluşmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, paydaşlar arasında fiili kullanma biçimine veya harici taksime değer verilebilmesi için, o kullanma biçimi yada harici taksimin aynı parsele yönelik olması tüm paydaşları bağlayıcı nitelik taşıması gerekir.Parsellerin paylaşılması şeklinde oluşan kullanma biçimine değer verilemez ve böyle bir kullanma biçimi hukuki himaye görmez.
Hal böyle olunca, tümü davalı tarafından kullanılan parseller yönünden davacıların payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir....)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.11. 2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.