Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/9-554 Esas 2005/566 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/9-554
Karar No: 2005/566

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/9-554 Esas 2005/566 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/9-554 E.  ,  2005/566 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi

    :

    Ankara 3.İş Mahkemesi

    Günü

    :

    26.4.2005

    Sayısı

    :

    2004/1657-2005/219

     

     

     

     

     

     

      Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3.İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.12.2003 gün ve 2003/1608 E, 2096 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 08.06.2004 gün ve 2004/3851-14255 sayılı ilamıyla;

    (...1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

    2. Davalının temyizine gelince:

    Davacı işçi, davalıya ait işyerinde işyeri hekimi olarak görev yapmıştır. Taraflar arasında son olarak 1.1.2000 tarihinde 1 yıl süreli sözleşme imzalanmış ve bu sözleşmenin 8.maddesinde, taraflarca tespit olunan ücretin Türk Tabipler Birliği Asgari Ücret Tarifesinin altında olamayacağı kurala bağlanmıştır. Davacı işçi ile işveren arasında anılan sözleşmenin bitiminde yeni bir yazılı sözleşme imzalanmamıştır. Davacı taraf sözleşmenin aynı koşullarda zımnen yenilendiğini ileri sürerek, sonraki dönemle ilgili tarifenin altında ücret ödendiğinden bahisle fark ücret isteğinde bulunmuştur. Davalı işveren ise, 1.1.2001 tarihinde süresi sona eren belirli süreli sözleşmeden sonra taraflar arasında yeni bir yazılı sözleşme imzalanmadığını, ancak sözlü olarak kapsam dışı personele yapılan ücret artışlarından yararlanmak şeklinde farklı bir sözleşmenin yürürlüğe konulduğunu savunmuştur.

    Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçiye 1.1.2001 tarihinden sonraki
    dönemde kapsam dışı personele uygulanan ücret artışları uygulanmış, davacı ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin yapılan ödemeleri kabul etmiştir. Bu durum, taraflar arasında 1.1.2001 tarihi
    sonrası için yeni bir sözlü iş sözleşmesi yapıldığını ortaya koymaktadır. Davacının 2003 yılı
    Ocak ve Şubat aylarında imzaladığı ücret bordrolarına bu yönde ihtirazi kayıt koyması da
    sonuca etkili görülmemiştir.

    Böyle olunca davacının 1.1.2001 tarihinden fesih tarihine kadar olan dönem için ücret farkına hak kazanması söz konusu olmaz. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü cihetine gidilmesi hatalı olmuştur...)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

    TEMYİZ EDEN : Davalı vekili 

    HUKUK GENEL KURULU KARARI 

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    A-Davacının isteminin özeti: Davacı vekili, davalı işverene ait otel işyerinde işyeri hekimliği yaptığını, 1.1.2000 tarihli iş sözleşmesinin 8. maddesi ile “Taraflarca tespit edilecek olan ücretin Türk Tabipleri Birliği tarafından belirlenen asgari ücretin altında olamayacağı"nınhükme bağlanmasına ve sözleşmenin aynı şartlarda sonraki yıllar için de yenilenmiş bulunmasına karşın ücretlerinin, sözleşmeye aykırı olarak Türk Tabipler Birliği’nin belirlediği asgari ücretin altında ödendiğini, ücret farkı alacağı için yapılan icra takibine ise davalı şirketin itiraz ettiği belirtilerek; “itirazın iptaline, ücret alacağının tahsili ile icra takibinin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi” ne karar verilmesi istenmektedir.

    B--Davalının yanıtının özeti: Davalı vekili, davacının, Tabipler Odasınca tanzim edilen tip sözleşme uyarınca davalı Şirkete ait otel işyerinde, “işyeri hekimi” olarak çalıştığını, 2000 yılını kapsayan iş sözleşmesinin sona ermesini takiben yeni bir yazılı iş sözleşmesi yapılmayarak, 01.01.2001 tarihinden itibaren işyerinde çalışan kapsam dışı personele uygulanacak ücret zammı oranında artırılarak ücretinin ödenmesi konusunda taraflarca şifahi olarak anlaşmaya varıldığını, davacının 01.01.2001 tarihinden itibaren kendisine ödenen aylık ücretlerini hiçbir çekince ileri sürmeden alıp, çalışmasına devam ettiği, öte yandan ücretin taraflarca karşılıklı olarak tespitine engel bir yasa hükmünün de bulunmadığı savunulmaktadır.

    C-Yerel mahkeme kararının özeti; Yerel Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen iş sözleşmesinin 8. Maddesinde yer alan; “... belirlenecek ücretin TTB tarafından belirlenen asgari ücretin altında olamayacağı“ hükmünün iki tarafı da bağlayacağını, davacının ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin ücretini almasının bu kuralı ortadan kaldırmayacağı, kaldı ki, davacın 2003 Ocak ve Şubat ayı ücretlerinin ödenmesi sırasında da ihtirazı kayıt koymuş olduğu belirtilerek, takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline karar vermiştir.

    D-Temyiz evresi, bozma ve direnme; Hükmün davalı vekilince temyizi üzerine, Yüksek Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçesiyle karar bozulmuş, yerel mahkemece önceki gerekçelere ilaveten; davacı işyeri hekiminin Ocak ve Şubat 2003 ayları ücretlerine koyduğu ihtirazi kayıtların davalı şirket vekili tarafından kabul edildiğini, bu durumun taraflar arasında sözlü bir sözleşmenin var olmadığını ve 1.1.2000 tarihli sözleşmenin aynen geçerli olduğunu gösterdiği belirtilerek DİRENME kararı verilmiştir.

    E-Uyuşmazlık; Türk Tabipler Birliği tarafından 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun 28/II.maddesine dayalı olarak belirlenip yayınlanan İşyeri Hekimleri Asgari Ücret Tarifesinin, taraflar bakımından uyulması zorunlu nitelikte olup olmadığı, taraflar arasında 2001 vd. yıllarda yazılı iş sözleşmesi yapılmayarak hizmet ilişkisinin sürdürülmesi halinde 2000 yılına ait iş akdinin zımnen yenilendiği mi, yoksa taraflar arasında yeni bir sözlü iş sözleşmesinin mi oluştuğu noktalarında toplanmaktadır.

    F-Gerekçe; İşyeri Hekimliğine ilişkin düzenlemelere bakıldığında:

    1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununun 180. maddesinde:

    “Devamlı olarak en az 50 işçi çalıştıran bütün iş sahipleri, işçilerinin sıhhi ahvaline bakmak üzere, bir veya mütaaddit tabibin sıhhi murakabesini temine ve hastalarını tedaviye mecburdur.”;

    Mülga İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 91. maddesinde ise:

    Sürekli olarak en az 50 işçi çalıştırılan işyerlerinde Sosyal Sigortalar Kurumunca sağlanan tedavi hizmetleri dışında kalan işçilerin sağlık durumlarının denetlenmesi,ilk yardım,acil tedavi ve diğer koruyucu sağlık hizmetlerini düzenlemek üzere,işveren,Umumi Hıfzıssıha Kanununun 180 inci ve Sosyal Sigortalar Kanununun 114 üncü maddeleri gereğince işyerindeki işçi sayısına ve işteki tehlikenin büyüklüğüne göre,bir ya da daha fazla hekim sağlayacaktır”.

    Hükümleri yer almakta iken, 4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girmesi ile anılan Yasanın 81. maddesinde; “Devamlı olarak en az 50 işçi çalıştıran işverenler, Sosyal Sigortalar Kurumunca sağlanan tedavi hizmetleri dışında kalan, işçilerin sağlık durumunun ve alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin sağlanması, ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık hizmetlerini yürütmek üzere işyerindeki işçi sayısına ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdür.”denmek suretiyle belli sayıda işçi çalıştıran işverenlere işyeri hekimi istihdam etme zorunluluğu öngörülmüştür.

    4857 sayılı İş Kanununun 81. maddesine dayalı olarak çıkarılan ve 16.12.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki” Yönetmelikte uygulamanın kapsam ve niteliği belirtilmiştir. Gerek anılan kanunlarda, gerekse mülga İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 91. maddesi ve 4857 sayılı İş Kanununun 81. maddesi uyarınca çıkarılan yönetmeliklerde, işyerlerinde işyeri hekimi olarak çalışacak doktorların nitelikleri ve işyeri ile işyeri hekimi arasında yapılacak sözleşmede zorunlu olarak bulunması gereken unsurlar sıralanmış olup, ücret konusunda ise herhangi bir düzenlemeye gidilmemiştir. Sözleşmede zorunlu olarak bulunması gereken unsurlar, işyerinin yer aldığı risk gurubu, çalışan işçi sayısı, çalışma süresi hekimin sertifika numarası ve uzmanlık alanıdır.

    Öte yandan Türk Tabipler Birliğinin yayınladığı tarifelerin yasal dayanağını oluşturan 6023 Sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun “İdare Heyetinin Diğer Vazifeleri” başlıklı 28.maddesinin değişik II.bendinde ki; “Tabip odalarının veya birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine, bazı mıntıkalarda odalarla tabip tedavisi ücretlerinin en az miktarını gösteren tarifeler düzenlemek...” şeklindeki düzenlemeden de açık bir biçimde anlaşılabileceği gibi, Türk Tabipler Birliğine; işyeri hekimleri bakımından uyulması zorunlu bir şekilde asgari ücret belirleme yetkisi verilmemiştir. Bir tarifenin uyulmasının zorunlu olduğunun söylenebilmesi için, yasal dayanağının gösterilmesi gerekir. Bu anlamda işçiler için Asgari Ücret Tesbit Komisyonu tarafından belirlenen ve uyulması zorunlu olan asgari ücret, yasal dayanağını 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 ve 102.maddelerinden almaktadır.

    6023 sayılı Kanunun 28/II. maddesinde belirtildiği şekilde, talep üzerine bazı mıntıkalar ve odalar için tarife düzenlenebilmesi, bu tarifeleri emredici ve uyulması zorunlu hale getiremeyeceğinde duraksama olmaması gerekir. Kanunda, bu tarifenin dışına çıkılamayacağı yönünde bir düzenleme de bulunmamaktadır.

    Hukukumuzda, işyeri hekimi ile işverenin ücreti serbestçe kararlaştırabilecekleri, işyeri hekiminin tarifenin altında ücretle çalışmayı kabul etmesinin ancak işyeri hekiminin tıbbi deontoloji kurallarına uymaması sonucu, hakkında meslek içi disiplin kurallarının uygulanmasının gerekçesi olabilecektir.

    Davacı, 2001 ve 2002 yıllarına ait ücretini işyerinde çalışan kapsam dışı personele uygulanan zam oranı ile alırken her hangi bir çekincede bulunmamıştır. Bu durumda iş sözleşmesinin beliren bu yeni duruma göre yenilendiğinin kabulü gerekmektedir. Ne var ki; davalı vekili bilirkişi raporunun (a) bendine göre hüküm kurulmasını talep etmesi karşısında, bir diğer ifadeyle, Ocak ve Şubat 2003 ayları ücretlerine konulan çekincelerin davalı şirket tarafından kabul edilmiş bulunması karşısında, bu miktarlar yönünden olmak üzere itirazın iptaline karar verilmesi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 92 vd. maddeleri gereği olup, Daire bozma ilamında “dava” tarihi yerine “fesih” tarihi ifadesinin yazılması ise maddi hata olarak değerlendirilmiştir.

    Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak istemin kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

    SONUÇ :Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5.10.2005 günü oybirliği ile karar verildi

    Hemen Ara