Esas No: 2021/826
Karar No: 2021/4985
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/826 Esas 2021/4985 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı ... vekilinin istinafı (davalı ... da kararı istinaf etmiş, ancak süresinde harcı yatırmadığı gerekçesiyle yerel mahkemece istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş) üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacılar, dava konusu 216 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakanları ...e ait olan payların bir kısım davalılar tarafından sahte evrak düzenlenmek suretiyle adlarına intikal ettirildiğini, davaların mirasbırakanı ... ile kendi mirasbırakanları ...’nın baba isimlerinin aynı olmasına rağmen anne isimlerinin ve yaşlarının farklı olduğunu, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinde 20 yıllık zilyetlikle kendi mirasbırakanlarının adına tesciline karar verildiğini, oysa ki davalıların mirasbırakanları ...’nın tespit tarihinde 11 yaşında olduğunu, intikalden üç gün sonra taşınmazın davalı ...’a temlik edildiğini, onun da taşınmazdaki paylarını davalı ... ve Hüseyin’e devrettiğini, temliklerin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., davalılardan Faruk’un ablasının eşi olduğunu, kredi çekebilmesi için bedelsiz olarak taşınmazı kendisine devrettiğini, Faruk’un kendisine borçlarını ödememesi üzerine de taşınmazı davalı ... ve Hüseyin’e sattığını, davalı ...; emlak komisyonculuğu yaptığını ve taşınmazı tapu kaydına güvenerek edindiğini, bir kısım davalılar ise taşınmazın kendi mirasbırakanlarına ait olduğunu bildiklerini, davacıların mirasbırakanına ait olduğunu intikalden sonra öğrendiklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazın davacıların mirasbırakanına ait olduğu, davalı ..., Abdullah ve Hüseyin’in de iyi niyetli olmadıkları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı ... vekilinin ve davalı ..."un da istinaf başvurusu üzerine süresinde harcı yatırmadığı gerekçesiyle yerel mahkemece davalı ..."un istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından davalı ..."ın istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 235 parsel sayılı taşınmazın (imarla 216 ada 1 parsel) maliki olduğu iddia edilen... ve... oğlu ...’nın 04.05.1964 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ölü kızı Huriye’nin eşi ..., çocukları ... Hamiyet,..., ...’nın da 2002 yılında ölümü ile ikinci eşi ...ve ondan olma kızı... mirasbırakanın kendisinden sonra ölen oğlu İsmail’in eşi Ayşe ile çocukları Ergün, Süreyya, Atila, mirasbırakanın ölü kızı Sıdıka’nın çocukları Zülfü Fırat, Ayşe, Remziye, mirasbırakanın kendisinden sonra ölen kızı...’nin çocukları Mehmet, ..., Mesut, Aysel, Adnan ve Nesrin ile mirasbırakanın oğlu...’nin kaldığı, davacılardan...’nin 20.01.2019,...’nin ise 29.01.2019 tarihinde öldükleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK"nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK"nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim, bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Diğer taraftan, 6100 sayılı HMK"nin 55. maddesinde ""Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir."" hükmü düzenlenmiş olup dava sırasında taraflardan birinin ölümü halinde taraf teşkilinin sağlanması kamu düzenine ilişkin olup davanın her aşamasında hakim tarafından re’sen nazara alınması gereken bir olgudur ve temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re"sen gözetilmesi gereklidir.
Somut olayda; dava konusu taşınmazın maliki olduğu iddia edilen ...’nın mirasçılarından ...... ...ve ...’ın davada yer almadığı ve davacılardan... ile...’nin aşamada ölmelerine rağmen usulüne uygun taraf teşkili yapılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, aşamada ölen davacılar... ve... yönünden HMK’nin 55. maddesi gereğince mirasçılara tebligat yapılması ayrıca kök mirasbırakan ...’nın davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK’nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Davacılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 30/09/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.