Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-459 Esas 2005/480 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/11-459
Karar No: 2005/480
Karar Tarihi: 21.9.2005

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-459 Esas 2005/480 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/11-459 E.  ,  2005/480 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi

    Günü : 08.02.2005

    Sayısı : 2004/969 E- 2005/36 K. 

    Taraflar arasındaki “alacak ve menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesince alacak istemine ilişkin asıl davanın kabulüne, menfi tespit istemini içeren karşı davanın reddine dair verilen 15.07.2002 gün ve 2001/583 E. 2002/772 K. sayılı kararın incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 20.05.2003 gün ve 2002/12902-2003/5109 sayılı ilamı ile;

    (...Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Gaziantep Şubesi’nde mevduat hesabı olduğunu, bu mevduatın banka nezdinde değerlendirildiğini, ancak 16.03.2001 tarihinde müvekkilinin hiçbir yazılı talimatı olmaksızın hesabından davalı tarafından 148.180.514.025 TL.nın kesildiğini ileri sürerek, bu meblağın 16.03.2001 tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.

    Davalı-karşı davacı vekili, davacının 19.02.2001 ve 14.03.2001 tarihleri arasında bankada gecelik (O/N) işlemleri yaptığını ve normalin çok üzerindeki oranda faiz aldığını, müvekkili İktisat Bankası’nın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 15.03.2001 gün ve 198 sayılı kararı ile Bankalar Kanunu’nun 14/3-4 ncü maddesi uyarınca denetim ve yönetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devir edildiğini, kamusal görev yapan Fon’un normalin üzerindeki faiz oranlarının verilmemesi yönünde uygulama yaptığını, ödemelerde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ortalama faizlerinin esas alındığını, bunun üzerinde gerçekleşen faizin gabin nedeniyle istenemeyeceğini, ayrıca ahlâka aykırı olduğunu, bir yılda alınabilecek faizin bir gecede alındığını savunarak, davanın reddini, karşı dava olarak ise, bankanın tenkise tabi tuttuğu kısmen BK.nun 20. ve 21’nci maddeleri uyarınca kısmi butlanla malûl olduğunun kabulü ile davacıya 148.180.514.025 TL. borçlu olunmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından asıl davanın kabulü ile 148.180.514.025 TL. faiz alacağının 16.03.2001 tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalıdan tahsiline, karşı davanın ise subut bulmadığından reddine karar verilmiştir.

    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

    Dava; 19.02-28.02.2001 tarihleri arasında işletilen ve İMKB faiz ortalamasının üstünde olduğu için ödenmeyen mevduat hesabındaki faiz alacağının tahsili istemine ilişkindir.

    Mahkemece, sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olması gereken edimler arası dengesizliğin, hesabın açıldığı anda değil gelişen ekonomik olaylar nedeniyle sonradan doğması, müzayaka hali kabul edilse dahi subjektif unsurunun bulunmaması, tahakkuk ettirilen faizden indirim yapılmasının açıkça sözleşmeyi sona erdirme iradesi olarak kabulünün mümkün olmaması nedeniyle; gabin ve ahlaka aykırılık sebebine, faizin hesaba aktarılarak ifa edilmesi nedeniyle; sözleşmenin uyarlanması sebebine dayanan davalı savunmasının yerinde görülmediği gerekçe gösterilerek davanın kabulü cihetine gidilmiştir.

    Mahkemenin itibar ettiği bilirkişi raporu, banka kayıtları incelenmeden dosya üzerinden hazırlanmış olup piyasanın ve bankanın ekonomik durumu, o sırada uygulanan faiz oranları gibi hiçbir maddi olguyu yansıtmamaktadır.

    Bunun için; davacı bankanın şube sayısı, aktif pasif durumu, ağırlıklı işlem hacmi, uygulanan faiz oranları, T.M.S.F"nun el koyduğu bankaların dışında kalanları tarafından uygulanan faiz oranları araştırılıp tesbit edildikten sonra, dosyanın, içlerinde bankacılık ve ekonomi uzmanlarının bulunduğu bir bilirkişi kuruluna verilerek, ülkenin ve davalı bankanın içinde bulunduğu ekonomik durum gözönünde bulundurulmak, aynı ve diğer bankalardaki hesap sahipleriyle davacının koşulları karşılaştırılarak, davalı

    bankanın müzayaka altında olup olmadığı, tahakkuk ettirilen faizlerle diğer bankalarınki arasında bir nispetsizlik varsa bunun oranı, repo yada mevduat hesabı tercihinin sebebi belirtilmek, davalı bankanın ödememe sebebi olarak kamu düzeni, ahlaka aykırılık ve gabin gibi nedenleri ileri sürdüğü de nazara alınarak düzenlenecek rapora göre değerlendirme yapılmak gerekirken, yetersiz rapora dayanılarak hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir...)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

    TEMYİZ EDEN :Davalı/Karşı davacı Banka vekili 

    HUKUK GENEL KURULU KARARI 

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Asıl dava, davalı Banka tarafından tahakkuk ettirildiği halde, sonradan gabin ve ahlaka aykırılık iddiasıyla davacıya ödenmeyen mevduat faizi alacağının tahsili; karşı dava ise, aynı tutar yönünden borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.

    A-DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ : Davacı M.N. K. vekili, davalı Bankanın Kozyatağı şubesindeki davacıya ait Tasarruf mevduatı hesabından, davacının bilgisi ve yazılı talimatı olmaksızın, davalı tarafından 16.03.2001 tarihinde 148.180.514.025 TL. para çekildiğini; davacının 19.03.2001 tarihli ihtarnamesine rağmen paranın hesaba iade edilmediğini, bu uygulamanın hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, bu şekilde davacıya ait paraya tek taraflı el konulduğunu; Bankalar Kanunu"na göre, Bankaların mevduat toplayan, mevduatı koruyan ve bu paraları ekonomiye finanse eden itimat müesseseleri olduğunu; davalı Bankaya yatırılan paraya uygulanacak faiz oranının, mevduatın süresinin ve şeklinin bu itimada dayalı olarak tarafların hür iradesiyle kararlaştırıldığını, diğer mudiler gibi davacının da Bankalardan anlaşmanın dışında cebren faiz almadığını; davalı Bankanın bu uygulamasının, başta Bankalar Kanunu olmak üzere T.T.K., B.K. ve tüm hukuk normlarına aykırı bulunduğunu ileri sürerek, davacının hesabından tek taraflı olarak çekilen 148.180.514.025 TL.nin, 16.03.2001 çekme tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

    B-DAVALI CEVABININ VE KARŞI DAVANIN ÖZETİ: Davalı İktisat Bankası T.A.Ş. vekili, cevap ve karşı dava dilekçesinde; İktisat Bankasının Fon"a devredilmesinden önce tarafların sözleşme serbestliği kuralı içinde yaptıkları faiz sözleşmesinin kural olarak geçerli olduğunu; ancak, Bankanın içine girdiği darboğaz ve mali sıkıntı ile ülkedeki ekonomik kriz sebebiyle müşterilere normalin çok üstünde faizler verildiğini, büyük para sahiplerinin münferiden ya da birlikte hareket ederek ellerindeki bu mali güçle Bankadan yüksek faiz talep ettiklerini, bir yılda alınabilen faizleri bir gecede aldıklarını, davacının da Banka"dan normalin dışında gabin derecesine varan faiz oranı üzerinden faiz aldığını, Bankanın Fon"a devrinden sonra, ahlaka aykırılık derecesine varan ve gabin teşkil eden yüksek faiz oranına göre tahakkuk etmiş faizin bir kısmının davacıya ödenmemesi yoluna gidildiğini, davacıya ödenmiş olan faizin dahi çok yüksek bulunduğunu, yeni yönetim yine de sözleşme şartlarına asgari oranda uyma çabası içinde bu faizleri ödediğini; ancak ahlaka aykırılık derecesine varan fahiş faizleri tenkisata tabi tuttuğunu, tenkisata tabi tutulan dava konusu kısmın BK"nun 20 ve 21. maddeleri uyarınca kısmi butlan olarak kabulü gerektiğini savunarak asıl davanın reddini, karşı dava olarak da, asıl davaya konu borcun bulunmadığının tespitini istemiştir.

    C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:

    Yerel Mahkeme, bilirkişi raporundaki değerlendirmeyi benimseyerek; olayda gabinin unsurlarının bulunmadığı, davalı Bankanın bir tür kredi faizi niteliğinde olan ve sadece İ.M.K.B. işlemlerine uygulanan faiz oranlarını esas alamayacağı, uyuşmazlık konusu dönemde sadece davalı Bankanın değil, diğer Bankaların da yüksek oranlarda faiz uyguladıkları, karşılaştırma yapıldığında davalının verdiği faizin fahiş olmadığının görüldüğü, davalı Bankanın müzayaka halinde olmadığı, olayda B.K.nun 20. ve

    21.maddelerinin uygulama yerinin de bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, 148.180.514.025 TL.nin 16.03.2001 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, karşı davanın reddine karar vermiştir.

    D-TEMYİZ EVRESİ BOZMA VE DİRENME:

    Davalı/karşı davacı Banka (devir nedeniyle İktisat Bankası"nın külli halefi sıfatıyla Bayındırbank A.Ş.) vekilince, aşamalardaki savunma tekrarlanmak suretiyle temyiz edilen karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek önceki kararında direnmiş, direnme kararını davalı/karşı davacı Banka vekili temyiz etmiştir.

    E-MADDİ OLAY:

    Asıl davanın davacısı M.N. K."in, davalı Bankanın Kozyatağı Şubesinde mevduat hesabının bulunduğu, Bankanın bu hesaba taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde gecelik faizler tahakkuk ettirip, faiz tutarlarını hesaba aktardığı, ancak Bankanın T.M.S.F."na devrinden sonra, İ.M.K.B. oranları esas alınmak suretiyle, o oranların üzerindeki faiz tutarı 148.180.514.025 TL.nin 16.03.2001 günü tenkis edildiği çekişmesizdir. Davacı, İktisat Bankası Genel Müdürlüğüne gönderdiği 19.03.2001 günlü ihtarnameyle, davadaki iddialarını tekrarlayarak, kesilen paranın hesaba iadesini istemiştir.

    Eldeki asıl ve birleştirilen davada alacak ve borçsuzluğun tespiti istemlerinin konusunu, tenkisata konu bu tutar oluşturmaktadır.

    F-GEREKÇE:

    Borçlar Kanunu"nun 19.maddesinde, sözleşme konusunun kanuni sınırlar içerisinde serbestçe belirlenebileceği açıklanmış; kanunun kesin olarak emrettiği hukuk kurallarına, kanuna, ahlaka veya kamu düzenine yahut şahsi haklara aykırı olmayan sözleşmelerin geçerli bulunduğu belirtilmiş; 20.maddede konusu olanaksız, haksız veya ahlaka aykırı sözleşmelerin batıl olduğu hükme bağlanmış; 21.maddede ise gabin düzenlenmiştir.

    Medeni Kanun"un 2.maddesine göre de, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüst davranmak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzenince korunmaz.

    Bir davada, maddi olguları bildirmek tarafların; bunları hukuksal nitelendirmeye tabi tutmak ise, hakimin görevidir (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, md. 76). Taraflarca bildirilip, iddia ve savunmaya dayanak yapılan maddi olgular mahkemece tam olarak saptanmalıdır. Dayanılan maddi olguların salt ilgili tarafça bildirilen içeriğine ve o tarafın bunlara yönelik hukuki nitelendirmesine bağlı kalınarak bir sonuca ulaşılması, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 76.maddesindeki düzenlemeye aykırıdır.

    Görülmekte olan asıl davada davacı vekili, taraflar arasında faiz konusunda geçerli bir sözleşmenin bulunduğunu, davalının sözleşme çerçevesinde faiz ödemekle yükümlü olduğunu ileri sürmüş; davalı/karşı davacı Banka vekili ise, davaya konu faiz tutarının, Bankanın darboğaz, mali sıkıntı ve ülkedeki ekonomik kriz sebebiyle müşterilere normalin çok üstünde faiz vermek zorunda kaldığı, dolayısıyla da müzayaka halinde bulunduğu bir dönemdeki oranlar üzerinden tahakkuk ettirilmiş olduğunu savunmuş; bu savunmasını gabin ve ahlaka aykırılık hukuksal kavramlarına bağlamıştır.

    Ne var ki, ileri sürülüş biçimine ve tam olarak saptanmaları halinde olguların ve eksiksiz şekilde toplanmaları durumunda delillerin ortaya koyacağı duruma göre, sabit görüldüğü takdirde bu savunmanın, Medeni Kanun"un 2.maddesinde düzenlenmiş olan objektif iyiniyet kuralı çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutulması dahi mümkün ve muhtemeldir.

    Yerel Mahkemece, davalının bildirdiği maddi olgular ile bunların dayandırıldığı deliller yönünden tam ve eksiksiz bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.

    Şöyle ki: İleri sürülen müzayaka iddiası yönünden, öncelikle davalı Bankanın kayıtları üzerinde bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasının ve davaya konu faiz alacağının ilişkin bulunduğu dönem itibariyle, Bankanın ileri sürülen şekilde bir müzayaka halinde olup olmadığının; bu bağlamda, ülkedeki ekonomik krizden dolayı Bankanın nakit para sıkıntısı içerisine düşüp düşmediğinin, yüksek faizle topladığında çekişme bulunmayan paraları bu sıkıntının giderilmesi amacıyla mı, yoksa- örneğin, daha yüksek faizle başkalarına satılması gibi kar getirecek şekilde mi değerlendirdiğinin; aynı dönemde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu"na devredilmeyen bankalar ve aracı kurumlarca benzer nitelikteki işlemler için uygulanan

    faiz oranlarının hangi düzeyde bulunduğunun belirlenmesi ve bir karşılaştırma yapılması gerektiği açıktır.

    Yerel Mahkemece bu yönlerden eksiksiz bir inceleme ve araştırma yapılmadığı gibi, açıklanan nitelikte bir bilirkişi incelemesi yaptırılması yoluna da gidilmediği anlaşılmaktadır. Alınan bilirkişi raporu ise, bu yönlerden yeterli ve denetime uygun bir değerlendirmeyi içermemektedir.

    Hal böyle olunca, Mahkemece yapılması gereken iş; davalı/karşı davacı Bankanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu"na devredilmiş olduğu gözden kaçırılmayarak, eldeki davaya konu faiz alacağının ilişkin bulunduğu dönem itibariyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu"na devredilen bankalar dışındaki diğer bankaların ve aracı kurumların uyguladıkları repo, ters repo, O/N (Over Night) faiz oranlarının ve aynı dönemdeki İstanbul Menkul Kıymetler Borsası verilerinin araştırılıp saptanması; bu şekilde, davacının mevduat hesabına uygulanmış olan faiz oranlarının aşırı olup olmadığının, eş söyleyişle edimler arasında açık bir dengesizlik bulunup bulunmadığının belirlenmesi; böyle bir dengesizliğin varlığı saptandığı takdirde, bunun, davalı Bankanın o dönemde içerisinde bulunduğu koşullar itibariyle müzayaka halinden kaynaklanmış olup olmadığının değerlendirilmesi için, Bankanın kayıtları üzerinde, bir ekonomist, bir Bankacı ve Borçlar Hukuku alanında uzman Üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak denetime elverişli, dayanakları gösterilmiş rapor alınması, bütün bu incelemelerin ortaya koyacağı sonuca göre, olayda gabinin objektif ve sübjektif unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin veya uygulanan faiz oranlarının ahlaka aykırılık oluşturacak derecede fahiş olup, olmadığının veyahut da olayda davacının sözleşme çerçevesinde faiz istemesinin Medeni Kanun"un 2.maddesi anlamında objektif iyiniyet kuralına aykırılık teşkil edip, etmediğinin belirlenmesi ve ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesidir.

    Yerel Mahkemece eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı önceki kararda direnilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

    S O N U Ç : Davalı/karşı davacı Banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.9.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara