Esas No: 2005/14-472
Karar No: 2005/434
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/14-472 Esas 2005/434 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Yargıtay 14.Hukuk Dairesi
Günü : 08.03.2005
Sayısı : 2004/1-2005/1
Taraflar arsındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 14.Hukuk Dairesince ;
(...Davacı, İstanbul 9.Asliye Hukuk Mahkemesinde irtifak hakkının kaldırılması istemiyle açılan dava sonucunda verilen 4.4.2002 tarih, 1999/367 E. 2002/165 K. sayılı kabul kararının, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 15.4.2003 tarih ve 2003/1576 E. 2003/3124 K. sayılı ilamı ile; taraf teşkili sağlanmaksızın davanın esasına girilmiş olması ve yetersiz bilirkişi incelemesine dayanılarak karar verildiği gerekçeleri ile bozulduğu, anılan bozma kararı uyarınca davalı yandaki eksikliklerin giderildiği, davacı yanda tamamlanamayan taraf teşkilinin sağlanması için davacı vekiline kesin mehil verilerek yerine getirilmemesi halinde HUMK.nun 163.maddesi doğrultusunda hüküm kurulması yerine usule aykırı olarak 18.2.2004, 20.4.2004, 10.6.2004, 14.9.2004 ve 23.11.2004 tarihli celselerde yeniden süre verildiği, halbuki 421 parselde bulunan bağımsız bölümde intifa hakkı sahibi olan Feridun Bayer’in 12.2.2004 ve Ünsal Nomer’in 10.3.2004, A.(S. G.’in 27.5.2004 tarihli dilekçeleri ile açılan davaya muvafakat etmediklerini, etmeyeceklerini bildirdikleri belirtilen nedenle bozma kararı gereğinin yerine getirilmesinin olanaksız olduğunun 12.2.2004 tarihinden beri sabit olmasına ve çekilen ihtarnameler ile karar verilmeye davet edilmesine rağmen mahkemece yargılamaya devam olunmasının adil yargılanma hakkından mahrum kılınması sebebiyle kendisini üzdüğünü, adalet için başvurulan merciin bir hakkı yerine getirmekten kaçınmasının birey hukukunu ve güven duygusunu zedeleyerek manevi zararının doğmasına neden olduğunu belirterek HUMK.nun 573/6 maddesi uyarınca 40 milyar TL tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı M. C, G., halen yargılaması devam eden ve irtifak hakkının kaldırılması istemiyle açılan dava sonucunda mahkemenin önceki yargıcı tarafından verilen kabul kararının 14.Hukuk Dairesinin 15.4.2003 tarihli kararı ile öncelikle taraf teşkilinin usulünce sağlanmadığı ve kabule göre de yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğu gerekçeleri ile bozulduğunu, anılan bozma kararına 18.2.2004 tarihinde uyma kararı verilerek gereğinin yerine getirilmesi için ilgili belgelerin celbedildiğini, yapılan tüm işlemler ve ara kararları ile uyulan bozma kararı gereklerinin yerine getirilmesinin amaçlandığını, yargılamanın uzamasında davalı yanın yasal dayanağı ve gerekçesi olmayan şikayet ve reddi hakim talepleri sebebiyle dosyanın ilgili mercilere gönderilmesinin de etkili olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
HUMK.nun 573-576 maddeleri ile; verdikleri kararlardan dolayı kural olarak sorumlu olmayan hakimlerin, kasıt veya ağır ihmal ile kanuna aykırı karar vermiş oldukları bazı önemli hallerde hukuki sorumlulukları kabul edilmiş ve sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Bu hükümler hakimin vicdani kanaatindeki bağımsızlığını, yargı erkinin herhangi bir etki altında kalmamasını ve adalete güven duygusunun sarsılmamasını temin amacıyla yasaya konulmuştur.
HUMK.nun 573/6 maddesinde ise; ihkakı haktan istinkaf olunması (hakkı yerine getirmeden kaçınma) düzenlenmiş olup bu madde ile, kanunen kabulü gerekli olan bir dilekçeyi sebepsiz olarak reddetmek veya görülmeye hazır ve sırası gelmiş olan bir davayı bir takım boş özürler beyanı ile kötü niyetle görmeye teşebbüs ve devam etmemek hüküm altına alınmıştır (Bkz. Baki Kuru Cilt IV shf: 3944).
Somut olaya dönüldüğünde;
Eldeki davanın açılmasına neden olan dava; birden fazla parsel üzerindeki sitenin 421 parselde kurulu bulunan merkezi ısı ve ısıtma sisteminden diğer parsellerde bulunan bağımsız bölüm maliklerinin de yararlanması amacıyla, 421 parsel aleyhine ve diğer parseller lehine kurulan intifa hakkının kaldırılması isteğine ilişkindir. Anılan davada verilen yerel mahkeme kararı, davanın niteliği gereğince leh ve aleyhine irtifak hakkı kurulmuş bulunan tüm taşınmaz maliklerinin ve intifa hakkı sahiplerinin davada yer alması gerekirken bu hususun gözetilmeyerek ve yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca taraf teşkilinin sağlanması amacıyla davacı yana süre verilmiş olması, anılan bozma kararı gereğinin yerine getirilmesi amacına yöneliktir. Davaya konu bu eylem Dairemiz bozma kararından sonraki yargılama süreci içinde yer aldığından ve Hakimlerin hukuki sorumluluğunu düzenleyen HUMK.nun 573.maddesinde sayılan ve tazminat ödetilmesini gerektiren eylemlerden hiçbirisine uymadığından açılan davanın reddine karar verilmiştir.” Gerekçesiyle,
“HÜKÜM:
1 -Davalının davacıya karşı varlığı iddia edilen eylem ve işlemlerinin HUMK.nun 573.maddesinde belirtilen hiçbir ilkeye aykırılık oluşturmadığından reddine,
2-Aynı yasanın 576. maddesi gereğince takdiren 2.000.00 YTL (İki bin YTL) manevi tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Ret kararının eklentisi olarak HUMK.nun 576/2. maddesi gereğince 122.60 YTL den ibaret para cezasının davacıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına,
4-Davacı aleyhine hükmedilen tazminat miktarı üzerinden Harçlar Kanunu uyarınca belirlenen 108.00 YTL nisbi karar ve ilam harcı ile davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 11.20 YTL red karar harcı olmak üzere toplam 119.20 YTL harcın, peşin alınan 540 YTL (540.000.000 TL) harçtan mahsubu ile artanı 420.80 YTL.nin davacıya geri verilmesine,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirmiş olduğundan hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 800,00 YTL (Sekizyüz YTL) Avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan 14.50 YTL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına”
dair oybirliği ile verilen 08.03.2005 gün ve 2004/1-2005/1 sayılı kararın temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı, hükmün temyizi aşamasında duruşma talebinde bulunmamış; temyiz süresi geçtikten sonra verdiği 12.04.2005 tarihli dilekçesinde temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını istemiştir. Bu nedenle ; öncelikle davacının duruşma isteminin süre yönünden reddi gerekir.
Diğer taraftan, Hukuk Genel Kurulu’nun çalışma düzeni gereği ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının temyizinin duruşmalı yapılması önceleri olanaklı iken, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/2 maddesinde 16.07.1981 gün ve 2494 Sayılı Kanunun 30. maddesi ile değişiklik yapılarak en az 43 kişi ile toplanabilen ve karar verebilen Kurulun çalışma düzenine duruşmanın uygun olmaması ve işlerin sürüncemede kalmaması amacıyla, direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı hükmü getirilmiştir.
Hakimlerin sorumluluğunu düzenleyen 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573 ve devamı maddeleri gereği dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı bu işlerde duruşma yapılabileceği konusunda açık bir düzenleme yer almamaktadır. Bu davalar, karşı dava gerekmeksizin davalı lehine tazminatı ve para cezasını içeren kendine özgülüğü bulunan dava türleridir. Bu nitelikleri gereği ilgili bölümünde temyiz incelemelerinin duruşmalı yapılacağı konusunda bir düzenleme yer almadığı gibi Yargıtay Kanunu’nda da bu işlerin duruşmalı yapılacağı konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir.
Şu durumda, Hukuk Genel Kurulunun ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının dahi temyiz incelemelerinin açıklanan nedenlerle duruşmalı yapılamayacağı öngörülmüşken, diğer işlerinin duruşmalı yapılacağını kabule olanak verecek yasal bir düzenleme ve gereklilik bulunmadığı açıktır. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tabi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılması olanaklı görülmemektedir.
Bu nedenle davacı tarafın duruşma isteğinin reddine oybirliği ile karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçildi;
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazlarının reddi ile 14. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, (108.00 YTL) nisbi harcın temyiz edenden alınmasına, red harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davalı hakimin miktara yönelik itirazlarının REDDİNE, 6.7.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.