Esas No: 2005/20-405
Karar No: 2005/403
Karar Tarihi: 22.6.2005
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/20-405 Esas 2005/403 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ |
: |
Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesi |
Esas No |
: |
2004/76 |
Karar No |
: |
2004/218 |
Karar Tarihi |
: |
08.12.2004 |
|
|
|
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 5.5.2004 gün ve 76-218 sayılı kararın esastan bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"ndan çıkan 8.12.2004 gün, 2004/20-646 Esas, 657 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu"nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı, dava konusu 101 ada 536 parsel sayılı 45.986.818 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 2760 m2 lik kısmına uzun süredir zilyet olduğunu, bu yerin kadastro sırasında tespit harici bırakıldığını, ancak daha sonra Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak köy muhtarlığınca kendisi aleyhine açılan davanın red ile sonuçlandığını, öte yandan kendisinin açtığı tescil davasının kabul edilmesine rağmen, dava konusu taşınmazın Hazineye ait 101 Ada 501 parsel sayılı taşınmazın içinde kalan bir yer olduğu gerekçesi ile tapuda infazının mümkün olmadığını ileri sürerek, Hazine adına kayıtlı 101 Ada 536 parselin 2760 m2 lik kısmının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, aynı konuda açılan ikinci davanın görülme imkanının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEMENİN KARARININ ÖZETİ: Dava konusu taşınmaz hakkında tescil kararı verilip kesinleşmesine rağmen, bu yerin Hazine adına kayıtlı 101 Ada 536 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kalmasından dolayı parselin belirlenememesi nedeniyle infaz edilemediği, kesinleşen tescil ilamı nedeniyle artık dava konusu taşınmazın orman parseli içinde kaldığından bahsedilemeyeceği açıklanarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Maliye Hazinesinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece bozulmuş, mahkemece önceki kararındaki gerekçeleri tekrarla ilk hükümde direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU BOZMASI: Davalılar Orman Genel Müdürlüğü ve Hazine vekillerinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu’nca, Özel Daire görüşü aynen benimsenerek, oyçokluğu ile yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.
KARAR DÜZELTME İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı yerel mahkemenin direnme kararındaki gerekçeleri tekrarlayarak, Orman Genel Müdürlüğü’nün elatmanın önlenmesi davasında usulünce taraf sıfatını aldığını ve kesinleşen kararın onu bağlaması gerektiğini ileri sürerek, bozma kararının kaldırılarak, yerel mahkemenin direnme kararının onanmasını istemiştir.
ÖN SORUN: Hukuk Genel Kurulu’ndaki karar düzeltme aşamasında yapılan incelemede; yerel mahkemenin Özel Daire’nin bozma kararı sonrasında 5.5.2004 tarihli oturumda aynen; “Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 11.12.2003 tarih 2003/9174 E. 2003/9206 K. sayılı Yargıtay ilamı okundu.
Davacı vekilinden soruldu.Önceki karar yerindedir, önceki kararda direnilmesini talep ediyoruz dedi.
G.D./Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildi. Açıklandı. Açık yargılamaya devam olundu” denmesine rağmen aynı zaptın hemen altındaki hüküm kısmına; “G.D/Mahkememizin 16.7.2003 tarih 2003/56-173 E.K.sayılı kararında direnilmesine” denilip ayrıca direnme hükmü de kurulmuştur.
Hemen belirtelim ki, vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz.
Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denilir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda anılan müesseseye ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne varki, “Usuli Müktesep Hak” ,davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay İnançları ile kabul edilmiş usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir.
Bozmaya uyulmasına açıkca karar verilmesiyle taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar.Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir.Kural olarak hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar, bunun istisnalarındandır.
Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.İster aynı oturumda, ister daha sonraki oturumlarda olsun bundan dönerek eski hükmünde ısrar edemez. Hakim değişikliği olsa dahi bozmaya uymaya ilişkin ara kararından dönülemez ve direnme kararı verilemez. Verilirse bu bir direnme kararı değil yeni bir karar niteliğindedir.Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiş olan usuli müktesep hak müessesesinin birçok hukuk kaideleri gibi özellikle kamu düzeni düşüncesi ile getirilmiş istisnaları vardır.
Bunlar; 1-Mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı bulunan yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkması,
2-Mahkemece bozmaya uyulmasından sonra, o konuda yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir kanun çıkması,
3-Bozmaya uyulmasından sonra, o konuda uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ve iptal kararının yürürlüğe girmesi.
4-04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı üzere hükmüne uyulan bozma kararından sonra görevine ilişkin yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olması,
5-Maddi yanılgıya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olması gibi sayılabilir.
Maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibarıyla kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak, Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmesi gerekir.Yine özellikle belirtilmelidir ki, bozma kararında hukuki yönden bir niteleme yapılmış veya deliller belli bir doğrultuda değerlendirilerek bozma kararı verilmişse, bu karara uyulması halinde bozmayı yapan Daire hukuki görüş değiştirse yada delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi maddi hatadan söz edilemez ve usuli kazanılmış hakkın doğduğunun kabulü gerekir.
Aynı ilkeler Y.HGK’nun 08.10.1997 gün ve 1997/1-443-770 sayılı ilamı ve 01.07.1998 gün ve 1998/4-508-553 sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
GEREKÇE:
Açıklanan ilkelerin ışığında somut olaya baktığımızda; Yerel mahkemece, 05.05.2004 tarihli oturumda dava konusu taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına kayıtlı olduğu, böyle bir yere ilişkin tescil kararı verilemeyeceği ve daha önce kesinleşen elatmanın önlenmesi ve tescile ilişkin kararların orman yönetimini bağlamayacağına ilişkin bozma kararına uyulmuştur.Bozma kararına uyulmakla davalı yararına usuli kazanılmış hak doğmuştur.Dosya içeriğine, hukuksal niteleme ve değerlendirmelere göre gerek bozma kararının,gerekse uyma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğu da söylenemez.Gerçekten iradi şekilde Özel Dairenin bozma kararına uyan mahkemenin, artık bozma ilamının doğrultusunda işlem yapmak yükümlülüğü bulunmaktadır. Mahkemenin uyma kararından dönerek başka bir yönde karar vermesi olanaklı değildir.Somut olayda Özel daire kesin bir bozma yaparak davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.Bu bozmaya uyan mahkemenin de artık bu yönde hüküm kurması gerekir. Hal böyle olunca daha sonra kurulan direnme hükmü usulüne uygun olmadığından maddi yanılgıya dayalı olan Hukuk Genel Kurulu bozmasının ve bu bozmaya karşı başvurulan karar düzeltme isteminin bir geçerliliği bulunmamakta olup, yok hükmündedir. Bu husus usul hükümleri cümlesinden olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan, karar düzeltme isteyenin sıfatına bakılmaksızın incelenmesi gerekir.
SONUÇ: 1-Yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu’nun 8.12.2004 gün ve 2004/20-646 Esas 2004/657 karar sayılı kararının maddi hataya dayalı olması nedeniyle ortadan kaldırılmasına,
2-Davacı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE,
3-Yerel mahkemenin 5.5.2004 gün ve 2004/76 Esas ve 2004/218 karar sayılı hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle uyma kararı verildikten sonra bundan vazgeçilerek direnme hükmü verilmesinin usule aykırı olduğu gerekçesiyle, usulden BOZULMASINA, 22.6.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.