Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/13-329 Esas 2005/322 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/13-329
Karar No: 2005/322

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/13-329 Esas 2005/322 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/13-329 E.  ,  2005/322 K.

    "İçtihat Metni"

     

    Mahkemesi

    :

    Ankara 2. Tüketici Mahkemesi

    Günü

    :

    10.12.2004

    Sayısı

    :

    1653-902

     

     

     

     

     

     

     Taraflar arasındaki “menfi tespit-borçlu olmadığının tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2.Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.11.2003 gün ve 2003/279-375 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 14.06.2004 gün ve 2004/17440-2004/9213 sayılı ilamı ile;

    (...Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartı ile yaptığı harcamalar nedeniyle oluşan borcunu süresinde geri ödemediğini, bu nedenle bankanın kendisi aleyhinde icra takibi yaptığını, bankanın kredi kartı borucuna akdi faiz yanında temerrüt faizi de uyguladığını, 4077 sayılı yasaya 4822 sayılı yasa ile eklenen geçici 1. maddeden faydalanmak için bankaya yaptığı müracaat sonucu yapılan ödeme planının yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi uyarınca borcunun yeniden hesaplanmasını, yaptığı ödemelerin borcunu aşması halinde tahsilini istemiştir.

    Davalı, davacının halen borcu bulunduğunu, ödeme planı yapılırken davacının ödemelerinin düşüldüğünü, uygulamanın doğru olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

    Mahkemece, davacının fazla ödemede bulunduğu gerekçesiyle 468.863.000 TL.nın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

    2-Dava, davacının davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımından doğan borçlarını ödeyememesi nedeniyle, 4077 sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair 4822 sayılı yasanın geçici 1.maddesinden faydalanması için açılmıştır. 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesinden faydalanabilmek için, her şeyden önce borcun kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi ve bu sözleşmeye dayanılarak verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması ve nakit para çekmesinden kaynaklanmalıdır. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayınlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya icra takibi yapılması ve yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvurusunun bulunması gerekir.

    Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir. Kural olarak Borçlar Kanununun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir. Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak + akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık %50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi, icra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından, asıl alacak ve akdi faizden oluşan ana para alacağına yıllık %50 gecikme faizi uygulandıktan sonra, Banka Sigorta Mevduatı Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin Banka Sigorta Mevduatı Vergisini borca ilave etmek, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerinde, Borçlar Kanununun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan (temerrüt tarihindeki ana paradan) mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutarı 12 eşit takside bölünmelidir.

    Somut olayda, 4822 sayılı yasanın yayınlanmasından önce, davalı bankanın gönderdiği 16.5.2002 tarihli ihtarın 23.5.2002 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, ihtarda verilen 1 günlük sürenin dolması ile davacının 25.5.2002 tarihinde temerrüde düştüğü, davacının müracaatı üzerine davalı banka tarafından hazırlanan ödeme planının 3.5.2003 tarihinde davacıya bildirildiği, davacının davalı bankaya çeşitli miktarlarda ödeme yaptığı, 10.4.2003 tarihinde davacının 4822 sayılı yasadan yararlanmak için davalı bankaya başvurduğu dosyadan anlaşıldığı gibi taraflar arasında da çekişmesizdir.

    Yukarıdaki açıklamalardan davacının 25.5.2002 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmaktadır. Buna rağmen temerrüt tarihini asıl kart için 1.3.2002, ek kart için 1.2.2002 tarihini esas alarak hazırlanan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece 25.5.2002 temerrüt tarihi itibariyle hesaplama yapılmak üzere ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir...)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

    TEMYİZ EDEN :Davalı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI 

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Öncelikle, direnme kararının verildiği celseye davacının usulüne uygun tebliğe rağmen mazeretsiz olarak katılmamış, davalı tarafça dosyanın takip edilmiş olmasına göre, mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği ve bozma öncesi kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin sonuca etkisi ön sorun olarak ele alınmış, davalının davayı takip edeceği yönündeki açıklamasının tüm yasal sonuçları ile birlikte takip isteğini içermesi karşısında, mahkemece direnme kararı verilme olanağının bulunduğunun ve bozma öncesi kısa karar gerekçeli karar çelişkisinin de direnme aşamasındaki birbirine uygun kısa ve gerekçeli kararlarla giderilmiş olduğunun oybirliği ile kabulü ile işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

    İşin esasına gelince;

    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 11.05.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara