Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/7-275 Esas 2005/303 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/7-275
Karar No: 2005/303

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/7-275 Esas 2005/303 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/7-275 E.  ,  2005/303 K.

    "İçtihat Metni"

     

    Mahkemesi

    :

    Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesi

    Günü

    :

    01.06.2004

    Sayısı

    :

    2004/76-156

     

     

     

     

     

     

     Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.7.2001 gün ve 1999/203-2001/230 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 26.01.2004 gün ve 2003/3639-2004/142 sayılı ilamı ile,

    (...Davacı G. A. mirasçılarından S.. M. A.mirasçıları M. A. ve paydaşları tarafından G. mirasçısı H.E.ve Me.Öz.mirasçıları B.E.ve paydaşları aleyhine 22.11.1999 tarihinde açtıkları tapu iptal ve tescil davasında, komisyonca 06.06.1989 tarihinde G. A.mirasçılarına tespit edilen 245, 247 ve 298 parsel sayılı taşınmazlarda davalıların bir hakkının bulunmadığının 24.08.1948 tarih 44 sıra nolu tapu kaydı ile anlaşılacağını ileri sürmüşlerdir. Mahkemece 245 ve..parsellere yönelik davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 247 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın kabulü ile 247 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile S.ve M.A. mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı M.A.ve paydaşları vekili Avukat .le temyize cevaben davalı B.E.ve paydaşları vekili Avukat .....tarafından temyiz edilmiştir.

    1-Dava konusu 247 parsel sayılı taşınmazın kadastro tesbitine dayanak yapılan tapu kaydının kapsamında kaldığı, mahkemece yapılan keşif, uygulama toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Esasen bu yön yanlar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Davacılar dava konusu taşınmazlarda davalıların tapu kaydından gelen bir haklarının bulunmadığını öne sürerek dava açmışlardır. Tapu kaydı malikleri kaydın içeriği ve niteliği dikkate alındığında adlarına tescile karar verilen davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13.maddesi hükmünde öngörülen mülk edinme koşullarının gerçekleştiği toplanıp değerlendirilen deliller dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Bu olgular dikkate alınarak 247 parsel sayılı taşınmaz hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmasında, bir isabetsizlik bulunmadığından davalıların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile 247 parsel sayılı taşınmazla ilgili hükmün ONANMASINA, peşin alınan ilam harcının mahsubu ile geriye kalan 6.760.000 lira ilam harcının hükmü temyiz edenden alınmasına,

    2-Davacıların 245 ve 298 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili temyiz itirazlarına gelince; Dava konusu 245 ve 298 sayılı taşınmazlar hakkında, mahkemece komisyon kararının kesinleştiği açılan davanın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/son maddesi hükmünde öngörülen 10 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuştur. Dava ve temyize konu 245 ve 298 parsel sayılı taşınmazların tesbitlerine karşı yapılan itirazların reddine ilişkin 06.06.1989 günlü komisyon kararının ilgili davacılar S.ve E.a 14.08.1989 tarihinde, A.ve M.a ise 28.08.1989 tarihinde tebliğ edildiği, davanın 22.11.1999 gününde açıldığı, dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Her ne kadar komisyon kararının G. A. mirasçılarından S. E. A.ve M.a tebliğ günü ile davanın açıldığı gün arasında 10 yıllık süre geçmiş ise de, yasal 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde başka paydaşlar tarafından açılan derdest dava bulunmaktadır. Açılan bu dava derdest olduğuna göre 10 yıllık hak düşürücü süreyi geçiren "davacıların davası" derdest davaya katılma niteliğindedir. Mahkemece bu olgular dikkate alınarak 145 ve 298 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak katılanların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak işin esası hakkında bir hüküm oluşturulması gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulaması isabetsiz davacıların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına...)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

    TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili 

    HUKUK GENEL KURULU KARARI  

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    A-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ : Davacı, ölünceye kadar bakma akdi ve zilyetliğe dayalı olarak, muris G.’ün tüm mirasçıları adına miras payları oranında tespit ve tescile ilişkin kadastro tespitinin iptali ile kendisi adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

    B-DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı, Dava konusu yerler açısından kesin hüküm bulunduğunu, ayrıca Kadastro Kanununda öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

    C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ : Mahkemece; Dava konusu 247 numaralı parselin 31.12.1992 tarihinde, 245 ve 298 numaralı parsellerin ise 20.09.1989 tarihinde kadastro tespitlerinin kesinleştiği, davanın açıldığı 22.11.1999 tarihi itibarı ile 245 ve 298 numaralı parseller yönünden 10 yıllık hak düşürücü sürelerin dolduğu, davacıların dava konusu yerleri muris G.’den tapu ile satın aldıkları ve davacılar lehine mülkiyet hakkının oluştuğu anlaşıldığından; hak düşürücü sürenin dolmadığı 247 numaralı parsel yönünden davanın kabulüne, 245 ve 298 numaralı parseller yönünden ise hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmiştir.

    D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME; Davacılar vekili ile davalılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan şekilde, hükmün 247 parsele yönelik kısmının Onanmasına, hak düşürücü süre dolduğu gerekçesiyle red kararı verilen 245 ve 298 parsele yönelik kısmının ise bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece önceki hükümde direnilmiştir.

    E-UYUŞMAZLIK: Dava konusu 245 ve 298 numaralı parseller yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.

    F-GEREKÇE: Bilindiği üzere kadastrosuna başlanılan her kadastro bölgesinde (ilçede) bir kadastro mahkemesi kurulur. (3402 sayılı Kanun m.2.) Kadastro mahkemeleri genel mahkemelere ait olup da, Kadastro Kanununun uygulanması ile ilgili dava ve işlere bakar (3402 sayılı Kanun m.6.). Kadastro Mahkemesinin bakabileceği işler Kadastro Kanununun 25. maddesinde sıralanmış, zaman bakımından görevi ise aynı Kanunun 26.maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; Kadastro mahkemesinin görevi bir taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar.

    Öte yandan Kadastro Kanunu’nun 10.maddesine göre; Kadastro işlemlerine karşı kadastro tutanağı düzenlendikten sonra, kadastro ekibi çalışma alanında işlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebilir. Bu itiraz üzerine komisyon yeni bir tutanak düzenlemek suretiyle hak sahibini belirler ve ilgililere duyurur. Ancak yapılan bu bildirimden itibaren 30 günlük Kadastro Mahkemesinde dava açma süresi ve 10 yıllık hak düşürücü süre başlar.

    Somut olayda; 245 ve 298 numaralı parseller yönünden Kadastro Komisyonuna M. Ö. tarafından süresi içinde itiraz edilmiş, komisyonca 06.06.1989 tarihinde bu konuda bir karar verilmiştir. Bu karar ilgililerden bir kısmına tebliğ edilmiş, diğer kişilere tebligat çıkarılmadığı gibi sebebi de açıklanmamıştır. Özel Daire’ce bu eksiklik saptanmış ve geri çevirme kararı ile bu eksikliğin ikmali istenmiş, Kadastro Müdürlüğü’nce tüm ilgililere usulüne uygun şekilde yeniden tebligatlar çıkarılmış, adresi bilinemeyen kişilere ilanen tebligat yapılmış ve mahkemeye gönderilen müzekkere cevabında; “06.06.1989 tarihli Kadastro Komisyon kararının tebliğ edilmiş olduğu ve süresi içinde dava açılamadığından 05.09.2003 tarihinde tutanağın kesinleştiği” açıklanmıştır.

    Bu durumda; davanın açılma tarihi olan 22.11.1999 tarihinde dahi henüz tutanağın kesinleşmediği ve davaya bakma görevinin Kadastro Mahkemesine ait olduğu, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekli bir konu olduğu kanaati ile mahkeme kararının bu yönden bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

    SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle HUMK.un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 4.5.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara