Günü : 20.12.2004
Sayısı : 2004/390 E- 567 K.
Taraflar arasındaki "senet iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bartın Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.11.2003 gün ve 2003/313 E- 429 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi"nin 08.06.2004 gün ve 2004/2197-8859 sayılı ilamıyla ile;
(...1-Davacı, murisi annesinin vefatından sonra geriye mirasçı olarak bıraktığı eşi ve üç çocuğuna iki adet tarla kaldığını, tüm mirasçılar adına bu tarlaları kendisinin kullanmaya başladığını, davalının murisi annesi ve onun eşi ile aralarında düzenlediklerinin iddia ettiği sözleşmeye dayanarak tarlalara müdahalede bulunduğunu, senedin sahte olduğunu ileri sürerek senedin iptaline, davalının müdahale ve muarazasının menine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının murisi annesinin tapusuz taşınmazını harici sözleşme ile davalıya sattığı bu tür satışların geçerli olduğunu, yazılı sözleşme karşısında tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacının murisi K.K..ile davalı arasında yapılan sözleşmenin iptaline ilişkin olup, davacının dava dilekçesindeki beyanından ve dosya içerisindeki nüfus aile kayıt tablosunun incelenmesinden muris K. K..’ün davacı dışında başkaca mirasçılarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Davaya konu taşınmazlar davacıyla birlikte tüm mirasçılara intikal etmiştir. Hal böyle olunca mahkemenin vermiş bulunduğu bu karar iştirak halinde malik bulunan dava dışı mirasçıların haklarını da doğrudan etkilemektedir ve tüm mirasçılar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Bu durumda öncelikle davacıdan muris K. K..’e ait veraset belgesi istenmeli, veraset belgesine göre mirasçı olan şahısların davaya katılımları veya muvafakatlarının alınması sağlanmalı,bu da olmadığı takdirde MK.640 (Eski 581) maddesi hükmünce terekeye temsilci atanması konusunda davacıya süre verilmeli, böylece taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu usuli eksiklik giderilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, senet (tapusuz taşınmazın harici satımına ilişkin sözleşmenin) iptali istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemenin davanın reddine yönelik kararı Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; bozmadan sonraki 20.12.2004 günlü oturumda her iki taraf vekilleri bozmaya uyulmasını istedikleri halde,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, her iki tarafın da bozmaya uyulmasını istediği somut olayda, Mahkemece direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi hükmüne göre, Yargıtay bozma kararı üzerine Mahkeme tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Kural olarak, Mahkeme, bozmaya uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir.
Ancak, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin olmadığı ve dolayısıyla re’sen gözetilmesinin gerekmediği hallerde, her iki taraf bozmaya uyulmasını istemişse, artık mahkeme bozma ilamına uymak zorunda olup, önceki kararda direnemez. Yargıtay’ın çekişmeli yargıda yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır.
Somut olayda, bozma nedenlerinin kamu düzeniyle bir ilgisi bulunmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, Mahkemece her iki tarafın ortak istemi doğrultusunda bozmaya uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Ön sorun kabul edilip, hükmün bu nedenle bozulması benimsendiğinden, işin esasına yönelik inceleme yapılmamıştır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.04.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.