Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-182 Esas 2005/217 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/11-182
Karar No: 2005/217
Karar Tarihi: 30.3.2005

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-182 Esas 2005/217 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu 2005/11-182 E., 2005/217 K.

Hukuk Genel Kurulu 2005/11-182 E., 2005/217 K.

  • KARAR DÜZELTME
  • TEMYİZ
  • 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 427 ]
  • 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 459 ]
  • "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla (Balıkesir Asliye Birinci Hukuk Mahkemesinden verilen 2.3.2004 gün ve E. 2003/985, K. 2004/113 sayılı direnme karan uygun bulunduğundan, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın özel Dairesine gönderilmesine ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"ndan çıkan 29.9.2004 gün, 2004/11-441 Esas, 2004/453 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi Davalı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu"nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir.

    A- DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:

    Davacı dava dilekçesinde; Davalı idareye teslim ettiği taahhütlü mektup muhatabına ulaşmadığı halde, idarece alıcısına teslim edildiği şeklinde gerçek dışı bilgi verilmesi nedeniyle endişe ve umutsuzluğa düşüp, devlete olan güveni sarsıldığından 1.000.000.000 TL. manevi tazminat talebi ile gönderinin yerine ulaşması için yaptığı 8.963.210 TL. masraf toplamı olan 1.008.963.210 TL tazminat isteminin 20.000.000 TL.lik bölümünün idarece kabul edildiğini İleri sürerek, bakiye 988.963.210 TL. manevi tazminatın, yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

    B- DAVALI CEVABININ ÖZETİ:

    Davalı vekili, Posta Kanunu"nun 50/2. maddesi gereği taahhüt ücretinin 50 katı tutarı olan 20.000.000 TL.nin dışında kalan, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesini istemiştir.

    C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:

    Yerel mahkeme, "davalının gerçek dışı beyanı nedeniyle davacının ruhsal dengesinin sarsıldığı ve manevi değerlerinin tahrip edildiğinin anlaşıldığı" gerekçesiyle "davanın kabulü ile, 988.963.210 TL. manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline" karar vermiştir.

    D- TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:

    Davalı vekilince temyiz edilen karar, özel Dairece; "davalı idarece teklif edilen kısmi ödemeyi kabul eden davacının, bilahare zararın daha fazla olduğundan söz etme İmkanı bulunmadığı, davacının manevi zararını 11.036.790 TL. ile sınırlandırdığı," gerekçesiyle, davanın reddi gereğine işaretle bozulmuş; Yerel mahkeme "davacının kısmi ödemeyi kabulünün söz konusu olmadığı" gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.

    E- HUKUK GENEL KURULU KARARI:

    Davalı vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu; "Davacıya yapılan kısmi bir ödeme bulunmadığı gibi, idarece önerilen tazminatın davacı tarafından kabul edildiği sonucuna ulaşılmasının da mümkün olmadığı" gerekçesiyle direnme kararı yerinde bularak işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel daireye gönderilmesine karar vermiş; davalı vekili karar düzeltme İsteminde bulunmuştur.

    F- ÖN SORUN:

    Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, davanın müddeabihi itibariyle Hukuk Genel kurulu kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunulmasının mümkün olup olmadığı Ön sorun olarak incelenmiştir.

    Öncelikle belirtilmelidir ki;Yerel Mahkemenin önceki hükmü ile bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibarıyla uyuşmazlık, davanın, idarece önerilen kısmi Ödemeyi kabul edip etmediği; bu bağlamda manevi zararın sınırlandırılıp sınırlandırmadığı noktasında toplanmakta olup; Yerel Mahkemenin, davacının anılan yönde bir kabulünün bulunmadığını benimsemek suretiyle hüküm altına aldığı, dolayısıyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu tutar, 988.963.210 TL.derı ibarettir.

    Bilindiği gibi, 14.7.2004 tarih ve 5219 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 21.7.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış; 15. maddesindeki hüküm gereğince, 2. maddesinin (B) fıkrası, 3. maddenin (C) fıkrası, 7, 9,10,11,12. maddeleri ile 13. maddesinin (B) fıkrası 1.1.2005 tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun"un, 2. maddesinin yayım tarihinde yürürlüğe giren (A) fıkrasının (c) bendi ile; 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 427. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan ve ek 3- maddesine göre "kırkmilyon" TL. olarak uygulanması öngörülen parasal sınır "birmilyar" TL; beşinci fıkrasında yer alan ve ek 3. maddesine göre "sekizyüzmilyon" TL. olarak uygulanması Öngörülen duruşma sının "onmilyar" TL.; "altıyüzmilyon" TL. olarak uygulanması öngörülen karar düzeltme sının da "altımilyar" TL. olarak değiştirilmiştir.

    Kısaca, anılan kanun, 21.7.2004 tarihinden itibaren temyiz (kesinlik) sınırını 1.000.000.000 TL. (1.000 YTL), karar düzeltme sınırını da 6.000.000.000 TL. (6.000 YTL}

    } olarak belirlemiştir.

    Eldeki dava 16.1.2002 günü açılmış, Yerel Mahkemenin 16.9.2002 günlü önceki hükmü Özel Dairece 23.6.2003 günü bozulmuş, 2.3.2004 tarihli direnme karan ise Hukuk Genel Kurulu"nun 29.9.2004 tarihli kararı İle yerinde bulunarak, işin esasına yönelik temyiz İtirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

    Görüldüğü üzere; dava tarihi ve önceki karar tarihi İle bozma ve direnme tarihlerinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 427/2. maddesinin 5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki, Hukuk Genel Kurulu"nca verilen karar tarihinde ise söz konusu değişiklikle oluşan yeni hükmü yürürlüktedir.

    Dolayısıyla, somut olayda Hukuk Genel Kurulu Kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunulmasının mümkün olup olmadığı konusundaki yapılacak değerlendirme; karar düzeltme sının konusunda bu tarihlerden hangisinde yürürlükte bulunan yasa hükmünün esas alınacağı yönünde yapılacak saptamaya bağlı olarak, farklı sonuçlara götürecektir.

    Önemle vurgulanmalıdır ki; 5219 sayılı Kanun, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda daha önce değişiklik yapan çok sayıdaki Kanunlardan farklı olarak, içerdiği düzenlemelerin derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir uygulama hükmü taşımaktadır. Sadece, geçici 1. maddesinde "Bu Kanunla artırılan parasal sınırlar nedeniyle mahkemelerce görevsizlik karan verilemez." şeklinde, salt göreve İlişkin bir düzenleme yer almaktadır.

    Bu noktada, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nu aynı yönlerde değiştiren önceki Kanunlardaki düzenlemeler ve özellikle bunların uygulamaya yönelik hükümleri hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.

    8.5.1973 gün ve 1711 sayılı Kanunun Geçici Maddesinde; değişikliklerin sayılan istisnalar dışında (ki, temyiz ve karar düzeltme sınırına ilişkin düzenlemeler istisnalar arasında değildir) kural olarak, Kanunun yürürlük tarihinden sonra açılacak davalarda uygulanacağı belirtilmiş; böylece, yürürlük tarihinden önce açılmış olan davalarda temyiz ve karar düzeltme istemleri yönünden gözetilecek sınırın, dava tarihinde yürürlükte bulunan Kanun hükmüne tabi olması benimsenmiştir.

    16.7.1981 gün ve 2494 sayılı Kanunun Geçici Maddesinde ise, temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.

    Yine, 26.2.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun"un Geçici Maddesi; getirdiği değişikliklerin Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalar da uygulanacağı yönündedir.

    20.6.1996 gün ve 4146 sayılı Kanunun geçici maddesi ise, değiştirilen hükümlerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağı kuralını taşımaktadır.

    Görüldüğü üzere, temyiz ve karar düzeltme sınırında değişikler içeren daha önceki Kanun metinlerinde, değişikliklerin ne şekilde uygulanacağı yönünde açık hükümler bulunmakla birlikte, bu hükümler arasında bir paralellik yoktur.

    Bu açıklamaların ortaya koyduğu sonuç şudur Kanun koyucu, özellikle enflasyondan kaynaklanan nedenlerle, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"ndaki temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin hükümleri daha önce de bir çok defa değiştirmiş, ancak, bu değişikliklerle getirilen yeni sınırların derdest davalara etkisini düzenlerken, aynı ilkeleri benimsemiştir.

    Dolayısıyla, içerdiği düzenlemelerin derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir uygulama hükmü taşımayan 5219 sayılı Kanunla ilgili değerlendirme yapılırken, benzer nitelikteki değişikliklere ilişkin olarak yukarıda sayılan önceki Kanunlarda yer alan düzenlemelerin, somut olay bakımından yorumlama ve sonuca varmada yardımcı nitelikte bir ölçüt olarak alınmasına olanak bulunmamaktadır.

    Açıklanan durum karşısında, bu yönün, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun genel yapısı, ruhu ve öngördüğü yargılama ilkeleri çerçevesinde, 5219 sayılı Kanunun gerekçesi de dikkate alınarak, yargısal içtihatlarla açıklığa kavuşturulması gerektiği Hukuk Genel Kurulundaki ön sorunla ilgili görüşme sırasında ittifakla benimsenmiş; görüşme bu çerçevede yapılmıştır.

    Hemen İfade etmek gerekir ki, karar düzeltme ancak Yargıtay"ın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlarına karşı tanınmış olan, temyiz yolunun devamı niteliğinde, kendine özgü bir kanun yoludur.

    Temyiz edilemeyen kararlara karşı, temyiz yoluna gidilemeyeceği gibi, karar düzeltme yoluna da başvurulamaz.

    Bir davada tarafların temyiz yada karar düzeltme yoluna başvurabilmeleri için, öncelikle o davanın usul hukuku kuralları çerçevesinde, temyizi olanaklı ve düzeltilmesi istenebilecek bir kararla sonuçlandırılmış;olması gerekeceği çok açıktır. Yargıtay Daireleri ya da Hukuk Genel Kurulunun temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı kararın düzeltilmesini isteme hakkı, gerekçesi ve sonucu itibariyle o hakka sahip tarafın/tarafların aleyhine sonuçlar doğuran ve usul hukuku kurallarının düzeltilmesine olanak tanıdığı bir kararın verildiği tarihte doğar. Davanın daha önceki aşamalarında böyle bir hak doğmuş olamayacağına göre," Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilip gidilemeyeceği belirlenirken, kararın düzeltilmesini İsteme hakkının doğduğu (Yargıtay kararının verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay Daireleri ya da Hukuk Gene! Kurulu"nca verilen karar tarihinde yürürlükte bulunan Kanun hükmü karar, düzeltme sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor İse, ona bağlı kalınmalıdır.

    Aynı şekilde, bir Mahkeme kararının temyiz edilebilirlik sının belirlenirken, Mahkeme karının verildiği tarihte yürürlükte bulunan Kanun hükmünün esas alınması gerektiğinde duraksamaya yer yoktur.

    Öte yandan, 5219 sayılı Kanunun Genel Gerekçesinde yer alan "Kararların kesinlik sınırının çok düşük olması, davaların gereksiz yere uzamasına ve Yargıtay"ın İş yükünün artmasına neden olmaktadır." şeklindeki ifade de, Kanun koyucunun, günümüzün ekonomik koşulların ve paranın satın alma gücünü gözeterek, miktar ve değeri belirli bir sınırın altında kalan uyuşmazlıklar hakkında Yerel Mahkemelerce verilen hükümleri Yargıtay denetiminin dışında tutmayı amaçladığını göstermektedir. Anılan Kanun yorumlanırken, Kanun Koyucunun bu amacı da gözden uzak tutulmamalıdır.

    Sonuç olarak, direnme kararları da dahil olmak üzere, yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay Daireleri ya da Hukuk Genel Kurulu"nca verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olup olmadığı belirlenirken; temyiz ya da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o kararın tarihinde yürürlükte bulunan Kanun hükmü esas alınmalıdır.

    Somut olayda, uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu tutar 988.963.210 TL. olup, karar düzeltme istemi Hukuk Genel Kurulu"nun 29.9.2004 günlü kara-nna yöneliktir. Söz konusu tarihte, 5219 sayılı Kanunun karar düzeltme sınırını altı milyar TL- olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve eldeki davanın müddeabihi bu sınırın altında olduğuna göre, karar düzeltme yoluna başvurulması mümkün değildir.

    Hal böyle olunca, davalı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin reddi gerekir.

    Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin (REDDİNE) 30.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara