Esas No: 2005/8-202
Karar No: 2005/215
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/8-202 Esas 2005/215 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Gaziantep 3.As.Huk.Mah.
Günü : 28/9/2004
Sayısı : 2004/186-478
Taraflar arasındaki “yargılamanın yenilenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16/7/2003 gün ve 2002/495-2003/623 sayılı kararın incelenmesi esastan davacı vekili, gerekçeden davalı Hayri Aslan mirasçıları tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 30/12/2003 gün ve 2003/7250-8937 sayılı ilamı ile;
(...Yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunan davacı Hazine vekili 105 ada 2844 parselin 96850,71 m2 yere ait tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı H.A.. hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle, diğer davalılar hakkındaki davanın esastan reddine karar verilmesi üzerine; davalı H. A.. mirasçıları vekili hükmü gerekçe yönünden, davacı Hazine vekili de esas bakımından temyiz etmişlerdir.
Yargılamanın devamı sırasında ölen davalı H.A.. mirasçıları vekiline hüküm 31.07.2003, Hazinenin temyiz dilekçesi 19.09.2003 tarihinde tebliğ edilmiş, davalılar vekili cevap dilekçesiyle hükmü gerekçe yönünden temyiz etmiştir. HUMK.nun 433.maddesinin 2.fıkrasında süresinde temyiz etmemiş olan taraf cevap dilekçesinde hükme ilişkin temyiz itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde bulunacağı açıklanmıştır. Somut olayda, Hazineye ait temyiz dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren anılan maddede belirtilen on günlük sürenin kaçırılmasından sonra cevap dilekçesi ile hükmü temyiz etmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz isteği geçersizdir. Davalı H. A.. mirasçıları vekilinin temyiz isteğinin sürenin geçmiş olması nedeniyle REDDİNE,
Dava konusu taşınmaz bölümünü kapsayan 18790 m2 yüzölçümlü 2844 parsele ait kadastro tutanağında; kadimden beri Hazinenin malı olduğunun muhtar ve bilirkişiler tarafından bildirilmesi üzerine 18.04.1970 tarihinde ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiş, tutanak 20.09.1970 tarihinde kesinleşmiştir. Yargılamanın devamı sırasında ölen H.A..ın süresinde Hazine aleyhine Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının yargılaması sonunda 27.04.1978 gün, 973/403 esas ve karar sayılı hükümle dava konusu parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8.Hukuk Dairesince onanarak, karar düzeltme yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir. Hükmen sicilin oluşmasından sonra birbirini izleyen satış ve intikallerle dava konusu parsel 28.08.1984 tarihinde davalı M.Y..ve arkadaşları adına tapuya tescil edilmiştir.
Davacı Hazine vekili, dava konusu parselin kayden yüzölçümünün 18790 m2 olduğu halde, zeminde 115.640,71 m2 olduğunu, miktar fazlası olan 96.850,71 m2 yere ait yukarıda tarih ve sayısı yazılı hükmün yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılarak, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davacı Hazine vekili, HUMK.nun 445/1.maddesinde yazılı sebebe dayanmıştır. Dava dilekçesindeki açıklamalar ve ileri sürülüş şekline göre, olayda yargılamanın yenilenmesi sebebi bulunmamaktadır. Mahkemenin bu yöne ait değerlendirmesi yerinde isede, dava konusu taşınmazın yüzölçümü 18790 m2 olup, Kadastro Kanununun 41.maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemleri sırasında taşınmazın 115.640 m2 olduğu belirlenmiştir. Bu durumda, kayıt maliki olan davalılar tapu kaydında yazılı miktarın dışında kalan dava konusu yer kayden malik olmamalarına karşın haritası içerisinde kalması nedeniyle zilyet oldukları anlaşılmaktadır. Davacı Hazinenin kayıt miktar fazlası olan bu yerin tescilini istemekte hukuki yararı vardır. Esasen Hazinenin tapu kaydında yazılı 18.790 m2 yönünden de herhangi bir itirazı ve isteği de söz konusu değildir. Bu miktar yönünden yukarıda tarih ve sayısı yazılı kesin hükümle de bağlıdır. Tüm bu yönler göz önünde tutularak kayıt maliki davalıların kayıtla yazılı ve zilyetliği altında bulunan 18.790 m2 yüzölçümünün belirlenmesi, gerekirse seçimlik hakkının kullandırılması, kayıtta yazılı miktar kadar yerin belirlenip teknik bilirkişi tarafından krokisine işaret edilmesi, miktar fazlası olan geriye kalan bölümün de Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekir. Bu bölüm hakkında kesin hükmün oluştuğu da düşünülebilir ise de, kesin hüküm kadastro tutanağı ve tapu kaydında yazılı 18790 m2 için geçerlidir. Diğer yönden 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesinin son fıkrası hükmüne göre; bu tür hatalardan kaynaklanan davaların aynı Kanunun 12/3.maddesinde belirtilen süreye bağlı olmaksızın her zaman açılması mümkündür. Tüm bu açıklamalar göz önünde tutularak yukarıda yapılan izah karşısında miktar fazlası olan bölümün belirlenmesi ve Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru değildir....)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :-Davacı Hazine
-Davalı H. A..Mirascıları
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yargılamanın yenilenmesi yoluyla 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
A-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ :
Davacı Hazine vekili 105 ada 2844 parsel numaralı olan ve 18.790 m2 olarak tespit edilen taşınmazın yüzölçümünde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41.maddesi uyarınca yapılan çalışma sonucu tersimat yanlışlığı yapıldığının anlaşıldığını ve söz konusu taşınmazın yüzölçümünün 115.640,70 m2 olarak düzeltilip tapuya tescil edildiğini, aradaki 96.850,71 m2’lik farkın haksız olarak davalılara geçtiğini ileri sürerek, davalıların satıcısı Hayri Aslan adına yazılan tapu kaydının oluşumuna esas olan Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.4.1978 gün ve 1976/973 Esas, 1978/403 karar sayılı hükmünün, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 445/1 maddesinde ifadesini bulan “esbabı mücbireye” (gerektirici neden)’nin mevcut olması nedeniyle, yargılamanın yenilenmesi yoluyla ortadan kaldırılmasına, dava konusu parselin 96.850,71 m2’lik bölümüne ait tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
B-DAVALININ CEVABININ ÖZETİ :
Davalılar vekili, yargılamanın yenilenmesi koşullarının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C-YEREL MAHKEMENİN KARARININ ÖZETİ :
Yerel Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin kanunda sınırlı olarak sayıldığını, görülmekte olan davada yargılamanın yenilenmesi koşullarının bulunmadığını, ayrıca taşınmazın sabit sınırlı olup, sınırlarında bir değişikliğin söz konusu olmadığını, bu durumda parselin sınırları ile geçerli olacağını açıklayarak, taşınmazı satan Hayri Aslan mirasçıları yönünden sıfat yokluğu nedeniyle, M. Y.. mirasçıları yönünden ise esastan davanın reddine karar vermiştir.
D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:
Kararın Hazine vekilince esastan, Hayri Aslan mirasçıları vekilince gerekçeden temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan biçimde karar bozulmuş, yerel mahkeme, önceki gerekçelerini yineleyerek direnmiştir.
E-UYUŞMAZLIK:
Gerek yerel mahkemece, gerekse Özel Dairece olayda yargılamanın yenilenmesi koşullarının bulunmadığının kabul edilmesine göre, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümlenip çözümlenemeyeceği, buradan gidilerek parselde oluşan miktar fazlalığının kime ait olması gerektiği noktalarında toplanmaktadır.
F-GEREKÇE :
a) Her ne kadar davalı H. A.. Mirasçıları kararı temyiz etmişlerse de, yerel mahkemece ilk hükümdebunlar bakımından sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, Özel Dairece ise bu kişiler yönünden temyiz isteğinin reddine karar verilmiş olmakla, H. A.. mirasçıları bakımından artık hüküm kesinleşmiş olması ve direnme hükmünü temyizde hukuki yararları bulunmaması nedeniyle temyiz istemlerinin reddedilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
b)18790 m2 yüzölçüme sahip 105 ada 2844 parsele ait kadastro tutanağında kadimden beri Hazineye ait olduğunun muhtar ve bilirkişiler tarafından bildirilmesi üzerine, 18.04.1970 tarihinde ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, H. A.. isimli kişinin Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu tapu iptali ve tescil davası sonunda yukarıda tarihi ve sayısı yazılı kesinleşmiş hükme dayanılarak, dava konusu parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş ve hükmen sicilin oluşmasından sonra, 07.06.1979 tarihinde tapudaki satışla A.Y.. adına, 28.08.1984 tarihindeki intikal nedeniyle de davalılar adına paylı olarak tapuya tescil edilmiştir.
Tüm bunlardan sonra, 27.2.2002 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesi hükmü uyarınca yapılan kontrol ve inceleme neticesinde dava konusu parselin yüzölçümünün hatalı olarak belirlendiği gerekçesiyle, 18.790 m2 yüzölçümü 115.640,71 m2 olarak düzeltilmiş ve düzeltme uyarınca tapu kaydındaki miktar çoğaltılarak tapuya tescil edilmiştir.
Görülmekte olan davada davacı Hazine vekili, ortaya çıkan miktar fazlalığının yargılamanın yenilenmesi yoluyla düzeltilmesini istemiştir. Yargılamanın yenilenmesi nedenleri Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 445.maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Somut olayda; davacı Hazine vekili yargılamanın yenilenmesi yoluyla davalıların satıcısı adına oluşturulan tapu kaydının esası olan hükmün ortadan kaldırılmasını istemiş ise de, dava dilekçesinin içeriğine göre, Hazinece Kadastro Kanunu’nun 41.maddesi uyarınca yapılan düzeltme nedeniyle ortaya çıkan miktar fazlalığının Hazine adına tescili istenilmiş olmaktadır. Dava dilekçesinin olaylar sütunun da;
"...Ancak anılan parsel üzerinde kadastro elemanlarınca yapılan çalışma neticesinde yüzölçümünün 18.970 m2 olmayıp 115.640,71 m2 olduğu, aradaki farkın parselin 1/2000 ölçeğindeki paftaya 1/5000 ölçekli folye olarak teslimatının yanlış yapıldığı ve farklılığın bundan kaynaklandığı, bu teknik hatanın düzeltilmesiyle taşınmazın gerçek yüzölçümünün 115.640,71 m2 olduğu 27.2.2000 tarihli düzeltme raporuyla anlaşılmıştır.
“Bu durumda, karşı tarafa 96.850,71 m2 fazladan yer verilmiş olup, bu yerin Hazine uhdesinde kalması gerekirken, bir takım teknik hatalardan dolayı ve haksız olarak davalılara geçtiği açıkça belli olup, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 445/1.maddesinde ifadesini bulan ve mahkemenin iadesini gerektiren esbabı mücbireye sebebi mevcuttur..." denilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76.maddesi hükmü uyarınca davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddelerini belirleyip uygulamak mahkemeye aittir. Bu açıklamalar karşısında davacı Hazinenin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41.maddesi uyarınca yapılmış olan düzeltmeye dayanarak ortaya çıkan fazlalık nedeniyle iptal ve tescil isteğinde bulunduğu hususunda duraksamamak gerekir. Bu yön gözönünde tutularak yargılamanın yenilenmesi nedeninin bulunmadığı yerel mahkemece kabul edilmiş, Özel Dairece bu husus vurgulanmak suretiyle tekrar edilmiştir. Tüm bu açıklamalar karşısında isteğin yargılamanın yenilenmesine ilişkin bulunmadığı gözönünde tutulmak suretiyle, uyuşmazlığın düzeltme sonucu ortaya çıkan miktar fazlasının iptali ve tescili olarak çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Az yukarıda da açıklandığı üzere; 18.970 m2 yüzölçüme sahip dava konusu parsel Hazine adına tespit edilmiş, H.A.."ın açmış olduğu tapu iptali ve tescil davası sonunda Hazine üzerindeki tapu kaydının iptaline karar verilmiştir. Tapu iptali ve tescil davasının açıldığı 1976 tarihinde, 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Ön Tedbirler Kanunu yürürlükte bulunmaktadır. Anılan Kanunun 20.maddesi hükmü ile değişik 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 33.maddesi hükmüne göre, bir kişinin belgesizden edineceği her taşınmazın toplam büyüklüğü 20 dönümü aynı çalışma alanında edineceği taşınmazların toplam yüzölçümü 50 dönümü geçemez. Anılan hüküm uyarınca davalıların satıcısı Hayri"nin tapu iptali ve tescil davasını açtığı tarihte edinileceği miktarlar yukarıda belirtilen limitleri geçemez. Mahkemece de, dava konusu parselin yüzölçümünün 20 dönümden küçük olduğu görüşünden hareketle tapu kaydının iptal ve tesciline karar verilmiştir. Esasen miktarın 20 dönümden fazla olması durumunda anılan hüküm gözönünde tutulmak suretiyle, 20 dönümlük bölümün tapu kaydının iptali ile Hayri Aslan adına tesciline karar verilmesi gerekecekti. Tüm bu açıklamalar karşısında, Özel Daire bozma ilamında belirtildiği üzere, seçimlik hakkı hatırlatılmak suretiyle davalıların tapu kaydının yüzölçümü kadar yerin belirlenmesi, teknik bilirkişi tarafından krokisine işaret edilmesi, geriye kalan 96.850,71 m2 yer hakkındaki tapu kaydının iptali ile davacı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, yargılamanın yenilenmesi nedeninin bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç :1-Davalı Hayri Aslan mirasçılarının temyiz itirazlarının (a) bendinde açıklanan nedenlerle hukuki yararları bulunmadığından REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine,
2-Davacı Maliye Hazinesi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının (b) bendinde ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA,
30.03.2005 günü oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı Hazine vekili, 24.5.2002 tarihli dava dilekçesinde dava konusu 105 ada 2844 sayılı parselin kadastro çalışmaları sırasında 18790 m2 olarak Hazine adına tespit ve bilahare tapuya tescil edildiğini, H. A.. tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonucunda Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.04.1978 tarih, 1976/973 esas, 1978/403 karar sayılı ilamıyla 2844 parselin tapu kaydının iptaliyle H. A.. adına tapuya tesciline karar verildiğini, bu kararın aşamalardan geçerek Hayri Aslan adına tapuya tescil edildiğinin, H. A.. tarafından 07.06.1979 tarihinde A. Y.."a satılarak devredildiğini, kadastra çalışmaları sırasında tersimatın yanlış yapılması nedeniyle taşınmazın gerçek yüzölçümü 115.640,71 m2.olmasına rağmen kadastroca 18.790 m2 olarak kaydedildiğini bu fazlanın teknik hata nedeniyle davalılara geçtiğini ileri sürüp HUMK.nun 445/1 maddesinde ifadesini bulan" esbabı mücbiriye" sebebinin bulunduğunu açıklayarak iadei muhakeme talebinde bulunmuş, HUMK.nun 447 maddesindeki üç aylık sürede davayı açtıklarını ileri sürmüş ve tapu kaydının iptaliyle gerçek yüzölçümüne göre 96.850,71 m2.lik kısmın tapusunun iptaliyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davacı Hazine, iadei muhakeme yoluyla tapu iptali tescil davasını açmadan önce, milli emlak kontrolörü Zennure Aras" a hazırlattıkları rapordaki açıklamaları dikkate alarak Gaziantep 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/441 esasında kayıtlı olup Şehit Kamil Kadastro Müdürlüğü ve A. Y.. mirasçıları aleyhine açılmış bulunan "düzeltmenin iptali" davasının takibinden vazgeçmiş, iadei muhakeme davasının Hazinenin yararına olacağına dair görüş doğrultusunda iş bu davayı açmıştır. Milli emlak kontrolörü Z. A.."ın raporu dava dilekçesinin eki olarak mahkemeye sunulmuştur.
Davacı Hazine, iadei muhakeme talebiyle, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 29.11.1978 tarih 1978/8750 esas, 1978/9903 karar sayılı ilamıyla onanıp kesinleşen Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 27.4.1978 tarih, 1976/973 esas-1978/403 karar sayılı ilamının kısmen değiştirilmesi yoluyla (HUMK.nun 450) tapu kaydının iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece; iadei muhakeme sebepleri bulunmadığı ve Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1976/973 esasında kayıtlı dosyada bilirkişi tarafından belirlenen sınırlar aynı olup sınırlarda değişme olmadığı, çevre itibariyle tapulama çalışmalarında belirlenen çevre taşınmazların özel mülkiyete konu olup sabit sınırlı olduğu, bu haliyle dava konusu taşınmazın sınırlarıyla geçerli bulunduğu, mesaha tashihi davasını kayıt maliklerinin açabileceği açıklanarak davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar davalı Hazine vekili tarafından 09.09.2003 tarihli temyiz dilekçesiyle iadei muhakeme sebepleri bulunduğu vurgulanmak suretiyle temyiz edilmiştir.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 30.12.2003 tarih, 2003/7250 esas, 2003/8937 karar sayılı bozma ilamında iadei muhakeme sebeplerinin bulunmadığına işaret edilmesine rağmen, davayı 3402 sayılı kadastro kanununun 41. maddesine uyan bir dava şeklinde görüp, davacı Hazinenin hukuki yararı bulunduğuna işaret edilerek mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemenin direnme kararı vermesi üzerine dosya Hukuk Genel Kuruluna intikal etmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca önüne gelen bu olayda öncelikle incelenmesi gereken husus; iadei muhakeme sebeplerinin mevcut olup olmadığıdır. Davacı Hazine vekili açıkça HUMK.nun 445/1 maddesinde açıklanan "...Muhakeme esnasında esbabı mücbireye binaen elde edilemeyen bir senet veya vesikanın hükmün itasından sonra ele geçirilmiş olması... " sebebine dayanmıştır. Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 27.04.1978 tarih 1976/973 esas, 1978/403 sayılı kararının mücbir sebepler doğrultusunda elde edilemeyen bir senet veya vesika sebebiyle yanlış olarak verilip kesinleştiği ispatlanamamıştır. Ayrıca aynı maddede zikredilen lehine hüküm verilen tarafın fiiline binaen elde edilemeyen bir senet veya vesikanın hükmün itasından sonra ele geçirilmiş olması hali de söz konusu değildir. Davacı Hazinenin davasına mesnet yaptığı 27.02.2002 tarihli" 3402 sayılı Kadastro Yasasının 41.maddesine göre düzenlenen düzeltme raporu" iadei muhakeme istenen Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.4.1978 tarih 1976/973 esas 1978/403 karar sayılı hükmünün itasından sonra elde edilen ancak muhakeme esnasında mücbir esbab sebebiyle veya davacının fiiline binaen elde edilemeyen bir belge değildir. Dolayısıyla iadei muhakeme sebepleri bulunmamaktadır. İadei muhakeme sebepleri olmayan bir konuda ne Yüksek 8.Hukuk Dairesinin ve ne de Hukuk Genel Kurulunun işin esasını temyiz yoluyla inceleme yetkisi bulunmamaktadır.
HUMK.nun 72.maddesi, Hakimin iki taraftan birinin talebi olmaksızın resen bir davayı tetkik ve halletme hakkı bulunmadığını düzenlemektedir. Yine HUMK.nun 74.maddesine göre Hakim iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlıdır. Talepten fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez. Dava iadei muhakeme talebine ilişkin bulunduğuna ve yapılan yargılama sonucunda iadei muhakeme sebeplerinin bulunmadığının anlaşılmasına göre Yargıtay Yüksek 8.Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun kendiliğinden" taraflarca hazırlama prensibi" dışına çıkarak davayı nitelendirip sonuçlandırması doğru olmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 35.maddesine göre" Herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir." Yine TMK.nun 683.maddesine göre" bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." TMKnun 705.maddesi taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının tescille olacağını belirtmiştir. Dava konusu 2844 parsel hükmen davalı yararına tapuya tescil edilmiştir. Anayasanın ve kanunların koruması altındadır. Özel mülkiyete konu olan bir tapu kaydının iptali için kanuni bir sebep gösterilmesi gerekir. Kanuni her hangi bir sebep gösterilmeden tapu kaydının iptali ve tescili davası açılamaz. Davacı Hazinenin daha önce 27.03.2002 tarihinde Gaziantep 1.Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığı 2002/441 esasında kayıtlı düzeltmenin iptali davasından vazgeçtiği açıktır. Çünkü böyle bir dava 3402 sayılı Kanunun 41.maddesine göre dinlenemeyecektir. 3402 sayılı Kanunun 41.maddesine göre açılacak düzeltmenin kaldırılması davaları, düzeltmenin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmalıdır. Dava açılmadığı taktirde yapılan düzeltme kesinleşir. Davacı Hazine düzeltmenin kendisine tebliğinden itibaren 30 gün içinde Gaziantep 1.Sulh Hukuk Mahkemesine başvurmuş, netice alamayacağını anlayınca davadan vazgeçmiştir. Artık Asliye Hukuk Mahkemesinde 3402 sayılı Kanunun 41.maddesine göre bu davanın görülmesi mümkün değildir. Açılan davanın bu nedenle de kanuni dayanağı bulunmamaktadır. Hükmen kesinleşen tapunun iptali için somut olay bakımından açılacak başka bir dava türü de bulunmamaktadır.
Kanun açıkça cevaz vermediği halde iadei muhakeme sebeplerinin varlığı kabul edilip işin esası incelense dahi, mahkemece verilen red kararının onanması gerekir. Çünkü; dava konusu 105 ada, 2844 numaralı parsel kadastro sırasında bütün yönleri itibariyle özel mülkiyete konu 23 adet farklı parsellerle çevrilidir. Bu parsellerin hepsi sabit hudutludur. Sadece taşınmazın kuzey batısında nokta şeklinde taşlık sınırı bulunmaktadır. Malum olduğu üzere “nokta” sınırı uzunluk ölçüsü itibariyle herhangi bir değer taşımaz. Taşınmazın çevresi itibariyle tapulama çalışmalarından beri hudutlarının sabit olduğu anlaşılmaktadır. Esasen davacı Hazinenin dayandığı 27.02.2002 tarihli raporun 5.bendinde "...Anılan parsel 1/2000 ölçeğindeki paftaya 1/5000 ölçeğinde folye olarak tersimatın yapılması sırasında 1/5000 ölçeğinin katsayısı yerine, 1/2000 ölçeğinin katsayısı ile çarpımı sonucunda yüzölçümü hatasının doğduğu, yüzölçümü hatasının yanlış katsayıdan)yöntem farklılığından meydana geldiği..." açıklanmaktadır. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi yüzölçümü hatası yanlış katsayıdan ve yöntem farklılığından meydana gelmiştir. Yoksa taşınmazın içerisine başkalarına ait bir taşınmazın dahil edilmesi suretiyle veya sınırların yanlış yerden geçirilmesi suretiyle meydana gelen yüzölçümü eksikliği veya fazlalığı söz konusu değildir. Taşınmaz bütünlüğünü korumaktadır. Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 1976/973 esas sayılı davanın ne dilekçesinde ve ne de başka bir yerinde davacının taşınmazın yüzölçümü miktarını belirtmediği açıktır. Mahkeme yüzölçümü belirtmeden 2844 numaralı parselin iptal ve tesciline karar vermiştir. Ayrıca tapu iptali ve tescil davası sırasında davacı vergi kaydına da dayanmıştır. Bütün bu hususlar davalı Hazinenin hasım olarak bulunduğu iptal ve tescil davasında görülmüş, deliller toplanmış ve deliller takdir edilerek karar verilmiştir. Ortada HUMK.nun 237.maddesi anlamında kesin bir hüküm vardır. Bütün bu nedenlerle; yerel mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu ve direnme hükmünün onanması gerektiğini düşünüyor ve Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunun bozma yönündeki kararına katılmıyoruz.