Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/4-801 Esas 2006/813 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/4-801
Karar No: 2006/813

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/4-801 Esas 2006/813 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2006/4-801 E.  ,  2006/813 K.

    "İçtihat Metni"

     MAHKEMESİ : Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 25/06/2002
    NUMARASI : 2002/360-2002/553

    Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 08.02.2001 gün ve 2000/668 E- 29 K.  sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 30.10.2001 gün ve 2001/5492-10342 sayılı ilamı ile; (...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının beden gücü kaybı nedeniyle ek kazanç kaybı, servis ücreti ve manevi tazminata yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
    2-Protez ücretine ilişkin temyize gelince; Davalı TCDD Genel Müdürlüğüne ait diğer davalının kullandığı aracın çarpması sonucu %70 oranında beden gücü kaybı oluşacak şekilde diz üstü amputasyonu tarzında yaralanmıştır. Davacı ilk davada beden gücü kaybı tazminatı ve manevi tazminat isteminde bulunmuş, yerel mahkemece istemin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşmiştir. Temyize konu olan bu davada ise yaralanmanın niteliğine göre ömür boyu protez kullanmak zorunda olduğunu ve kullanılan protez her yıl değiştirilmesi gerektiğini belirterek, kalan yaşam süresince kullanacağı protez bedelinin ödetilmesine karar verilmesi istenmiş, yerel mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde kullandığı protezin her yıl değiştirilmesi gerektiğinden söz ederek talepte bulunmuştur.
    Dava konusu zararlandırıcı eylem sonucu meydana gelen ve devam eden protez kullanma zorunluluğundan kaynaklanan protez bedelinin talep edilmesinde belirli dönemlere yönelik süreklilik söz konusu olduğundan ve istemin bu yönü itibarıyla gelişen bir durumu içerdiğinden daha önce dava konusu yapılmamış ve bu haliyle de zarar belli olmadığından istenmemiştir. Bu nedenle zamanaşımından söz edilemez. İşin esasının incelenmesi gerekir.
    Davacı tarafından daha önce açılan davada, davacının mevcut yaralanmadan dolayı, halen tedavisinin devam etmekte olduğunu, işgücü kaybının şu anda bilinemediğini belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 100 milyon lira maddi tazminata hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, ilk davada daimi işgücü kaybı belirlenmiş ve istenen tazminatın daha fazla olmasını da gözeterek, istemle bağlı kalınarak istenen miktara hükmedilmiştir. Daha önceki davada protez bedeli istenmemiş ve hüküm altına da alınmamıştır. Eldeki dava ile geriye kalan zararı istemiş ve bu istek kalemleri arasında, protez bedeli de bulunmaktadır. Yargılama sırasında davacı tarafından dosyaya sunulan ve protez satışı yapan şirketin yazısından ise altı aylık periyodik bakımlar yapıldığı takdirde protezin en çok beş yıl kullanılabileceği bildirilmiştir. Bu olgu önceleri değil, ancak davacının tedavisi devam ettiği aşamalarda anlaşılmıştır.
    Şu durumda yerel mahkemece yapılacak iş, dava konusu eylem sırasında yaşı küçük olan davacının ne zaman protez kullanmaya başlayacağı, yaralanmanın niteliğine göre, kullanacağı her protezi ne kadar süre ile kullanabileceği bakım ve değiştirme gideri gözetilerek zararın miktarı konusunda uzman bilirkişilerin görüşü alınmak suretiyle hüküm kurmaktan ibarettir. Açıklanan yönler gözetilmeksizin zamanaşımı nedeniyle davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ  EDEN  : Davacı vekili
      HUKUK GENEL KURULU KARARI
     Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, haksız eylem nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı, davalılardan A...’nin tam kusurlu olarak ika ettiği haksız eylem nedeniyle bir bacağının diz üstünden kesildiğini, diğer bacağında da derin yara oluştuğunu ve bu bacağın bükülemediğini, bu kaza nedeniyle mesleki çalışma gücünü %70 oranında kaybettiğini, kesilen bacağı için protez kullanmasının zorunlu olduğunu, bu proteze 6 ayda bir bakım yapılması ve belirli dönemlerde değiştirilmesinin gerektiğini ileri sürerek, ileride kullanacağı diz üstü protez bedeli nedeniyle 67.500.000.000 TL., iş gücündeki azalma nedeniyle 10.000.000.000 TL., okula gidip gelirken kullandığı servis bedeli olarak 1.680.000.000 TL. ve protez için ödediği tamir masrafı olarak 697.950.000 TL. maddi tazminat ile 10.000.000.000 TL. manevi tazminat bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmişlerdir.
    Mahkemece; maddi tazminat yönünden, gerek 2918 s. Kanun m.109/2’de belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresinin gerekse TCK.m.102/4’te açıklanan 5 yıllık uzamış zamanaşımı sürelerinin dolduğu, manevi tazminatın ise, önceki davada talep edildiğinden, yeni açılan bu davada istenemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm bozulmuş, mahkeme ilk hükmünde direnmiştir.
    Borçlar Kanununun 46.maddesine göre; “Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmaya muktedir olmamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir,” hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm, gerek bedensel ve gerekse ruhsal ihlallerden meydana gelen zararları kapsar.
    Buna göre; kural olarak, ileride yapılması zorunlu tedavi giderlerinin önceden istenmesi mümkündür.
    BK.m.46/1’de ifade edilen “bütün masraflar” deyimi çok kapsamlıdır. Burada, zarar görenin kurtulması, olay yerinden kaldırılması, ızdıraplarının dindirilmesi, sağlığının ve çalışma gücünün geri gelmesi için yapılan ve yapılması gereken bütün giderler söz konusu olur. Bu zararlar örneğin, doktor, hemşire, hasta bakıcısı, iğneci için yapılan giderleri, muayene, tahlil ameliyat, rötgen, ortopedi, protez, fizik tedavisi, her türlü ilaç ve hastalığın gerektirdiği gıda parası, hastaneye ve doktora gidip gelme gibi bütün giderler zararın kapsamını oluşturur. (Mustafa Reşit Karahasan Tazminat Hukuku 1996 Baskı s.146).
    Somut olaya bakıldığında; davalı TCDD Genel Müdürlüğüne ait olup, diğer davalının kullandığı kamyonla 13.04.1992 tarihinde %100 kusurlu olarak davacıya çarpması sonucu davacının %70 oranında beden gücü kaybı oluşturacak şekilde yaralandığı, davacının bir bacağının diz üstünden kesildiği, diğerinin de ağır hasar gördüğü hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu davadan önce davacının velisi tarafından açılan Sarıyer 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.1995 gün ve 1993/424-3 sayılı tazminat davasında davacının söz konusu yaralanma nedeniyle tedavisinin devam etmekte olduğu, bu olay nedeniyle davacının işgücü kaybına uğradığı iddia edilip, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak; 100 milyon TL. maddi, 100 Milyon TL’de manevi tazminat talep edilmiş, mahkemece alınan bilirkişi raporu ile taleple sınırlı olarak, sadece davacının işgücü kaybı nedeniyle  uğradığı zarar hesap edilmiş ve bu zararın 785.905.074. TL. olduğu sonucuna varılmış, taleple bağlı kalınarak 100.000.000. TL. maddi ve 75.000.000 TL. manevi tazminata hükmedilmiş olup, bu hüküm 19.07.1997 tarihinde kesinleşmiştir.
    Açılan ceza davasında da kamyon sürücüsü 8/8 kusurlu bulanarak mahkum edilmiş, karar 16.12.1993 tarihinde kesinleşmiştir.
    19.09.1994 tarihinde alınan Adli Tıp Raporunda; “sağ diz üstü amputasyonu olduğu, protez kullandığı, sol cruriste cilt defektli yara, diz ekstansiyondan aktif hareket olmadığı, sol ayak bileğinde aktif hareket olmadığı saptanarak, %70 oranında meslekte kazanma gücünde azalma olmuş sayılacağı” mütalaa olunmuştur.
    Mahkemece zamanaşımı nedeniyle tüm taleplerin reddine karar verilmiş, Özel Dairece protez ücreti dışındaki taleplere ilişkin temyiz itirazları reddedilmiş olmakla, Yüksek Kurul önüne gelen uyuşmazlık protez ücreti noktasında toplanmaktadır.
    Hemen belirtelim ki, davacı velisince açılan ilk davada protez ücreti talep edilmemiştir. Görülmekte olan davada protez ücreti talep edilmiş olmakla bu yönden taleplerde farklılık bulunmaktadır.
    Meydana gelen kazadan sonra davacının iyileşme süreci belirli bir zaman alacağından kazadan hemen sonra protez takılması beklenemez. Öte yandan protezin belirli fasılalarla bakımının yapılması, kişinin yaşının ilerlemesi ile ve protezin kullanım ömrü nedeniyle değiştirilmesi ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Ne var ki, dosya kapsamından bu durumun davacı tarafından başlangıçta bilindiği iddia ve ispat olunamamıştır.
    2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109.maddesi hükmüne göre; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”
    Borçlar Kanunu’nun 60.maddesine göre; “zarar ve ziyan yahut manevi zarar namıyla nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve faile ıttıla tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.”
    Öte yandan bedensel zarara yol açan eylemin suç teşkil etmesi durumunda kural olarak uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması gerekir. Ne var ki, somut olayda olduğu gibi, haksız fiil tarihine göre ceza zamanaşımı geçmiş olsa bile davacının zararını tam olarak öğrenememesi söz konusu olabilir.
    Burada davacının zarara ıttılaı, diğer bir deyimle zararı öğrenmesinin ne anlama geldiği üzerinde durulması gerekmektedir. Önemle belirtelim ki, davacının kanunun açıkladığı anlamda zarar veren olayın sonuçlarını, gidişatını, kesinleşen durumunu ve zararın kapsamını belirleyebilecek bilgiye sahip olmasıdır. Zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belli olduğu kabul edilemez. Zararın tamamlanması ise tüm sonuçları ile bilinmesi ile mümkündür. Eşyaya verilen zararla insana verilen zarar arasındaki temel fark budur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.07.2003 gün ve 2003/4-463-471 sayılı kararı). Hal böyle olunca dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının davaya konu ettiği protez giderinden kaynaklanan zararını daha önceden bildiği kanıtlanamadığına, davanın kanunda öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı içinde açıldığına göre, mahkemece protez ücreti yönünden zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
    Şu durumda mahkemece yapılması gerek iş; davaya konu zararlandırıcı eylem esnasında küçük yaşta olan davacının ne zaman protez kullanmaya başladığı/başlayacağı, yaralanmanın ve protezin niteliğine göre takılacak her protezi ne kadar süre kullanabileceği, mutad yaşam süresi boyunca kaç proteze ihtiyacının olduğu, bu protezlerin bakım ve değiştirme giderlerinin ne olacağı konusunda uzman bilirkişilerin görüşü alınmak suretiyle hüküm kurmaktan ibarettir.
    Bu yönler gözetilmeksizin davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi doğru olmadığından, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davacı  vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkemenin direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz ilam harcının iadesine, 20.12.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.

     

    Hemen Ara