Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 08.04.2003 gün ve 2001/354 E- 2003/237 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 17.02.2004 gün ve 2003/6596-2004/1416 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, davalıların eski yönetim kurulu üyeleri olduğunu, kooperatife mal alınmış gibi göstererek zarara uğrattıklarını ileri sürerek, 500.427.986 TL.nin ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı A.. kendi adına, diğer davalı M. vekili sıfatı ile usulsüz işlem yapmadıklarını, ceza mahkemesinde beraat etmiş olduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, belirtilen tarihte yönetim kurulu üyesi olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara göre, dava konusu bedel ile ilgili olarak ceza yargılaması yapıldığı, beraat kararı verildiği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Dairemizce, davanın henüz dinlenebilir olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyulmuş, aynı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı kooperatifin eski yöneticileri olan davalıların eylemlerinden dolayı kooperatifin uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, her ne kadar ceza mahkemesinin maddi vakıa tespitleri hukuk hakimini bağlar ise de, davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri olan davalılar hakkında ceza mahkemesi kararı işbu davadaki kalemleri tek tek irdeleyen ve bu kalemler itibariyle maddi vakıa tespiti yapan nitelikte bir karar değildir. Ayrıca bir eylemin ceza hukuku yönünden suç teşkil etmemesi de; şayet eylem yönünden kooperatif bir zarara uğramışsa bunda kusurlu olan veya 1163 sayılı Yasanın 62 nci maddesinde öngörülen titizliği göstermeyen yöneticilerin tazminat ödeme sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu itibarla, mahkemece bilirkişiler vasıtasıyla davaya konu edilen alacak kalemleri yönünden kooperatifin zarara uğrayıp uğramadığı, zarara uğramış ise bundan hangi davalıların ne ölçüde ve neden sorumlu oldukları tespit edilmek ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış,hükmün bu nedenle, davacı yararına bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı kooperatif eski yöneticilerinin kooperatifi zararlandırıcı yönde eylemleri nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, müddeabbihin miktarı itibariyle direnme kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.
21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL.; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1.maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL. olarak değiştirmiştir.
Görülmekte olan davada davacı davalı kooperatif eski yöneticilerinin bir kısım malları fatura karşılığı kooperatife alınmış gibi göstermesine rağmen alınmadığını ve bu şekilde kooperatifin zarara uğratıldığını ileri sürerek 500.427.986 TL.’nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Yerel Mahkemenin Özel Daire bozmasına konu 08.04.2003 tarihli kararı, yukarıda değinilen 5219 S.K.’dan daha önce verilmiş olduğundan ve anılan tarih itibariyle önceki kararın miktar yönünden temyizi kabil bulunduğundan Özel Dairece temyiz incelemesi yapılmıştır.
Ne var ki, direnme kararının verildiği 16.06.2005 tarihinde, 5219 Sayılı Kanun’un temyiz sınırını bir milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte olup; Hukuk Genel Kurulu’nun istikrar kazanmış uygulamasına göre, temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde, temyiz isteminin ilişkin bulunduğu Yerel Mahkeme kararının verildiği tarihteki yasa hükmü esas alınmalıdır. Görülmekte olan davanın yukarıda açıklanan müddeabbihi itibariyle direnme kararı miktar yönünden kesin olup, temyizi mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde peşin harcının iadesine, 06.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.