Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/4-763 Esas 2006/770 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/4-763
Karar No: 2006/770
Karar Tarihi: 06.12.2006

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/4-763 Esas 2006/770 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2006/4-763 E.  ,  2006/770 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 12/07/2006
    NUMARASI : 2006/276-272

    Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 25. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8.7.2003 gün ve 2002/878-2003/551 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 6.10.2005 gün ve 2003/16053-2005/10380 sayılı ilamı ile, (...Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı Türkiye Gazetesinin 17/9/2002 tarihli sayısının 1. sayfasında "Demokrasi bir darbe daha yedi", 11. sayfasında ise "siyasi davaya hukuki kılıf giydirildi" başlıklı yayınlarda kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat talep etmiş, yerel mahkemece matufiyetin gerçekleşmediği ve yayının eleştiri nitelikli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten hükümlü Ak Parti Genel Başkanı R.T. E..."ın adli sicil kaydının silinmesi talebinin reddine dair Diyarbakır 3 Nolu DGM" den verilen 1/8/2002 gün ve 2002/36 E., 2002/69 Karar sayılı hükmüne karşı yapılan itiraz üzerine Diyarbakır 4 Nolu DGM"ce yapılan inceleme sonunda; 3 Nolu DGM"nin ret kararının kaldırılmasına ve adli sicildeki mahkumiyet kaydının silinmesine ilişkin 6/9/2002 gün ve 2002/159 müt. karar sayılı hükmüne ilişkin evrakın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile 10/9/2002 günü Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesi üzerine dairece inceleme yapılmıştır. 8. Ceza Dairesi 16/9/2002 tarihli kararında Diyarbakır 3 Nolu DGM"nin 1/8/2002 tarihli adli sicil kaydının silinmesine ilişkin talebin reddine dair karara karşı yapılan itirazın temyiz niteliğinde olduğu, itirazen dosyayı inceleyerek R.T.E... hakkındaki sabıka kaydının silinmesine ilişkin Diyarbakır 4 Nolu DGM"nin 6/9/2002 tarihli kararının hukuki değerden yoksun ve hiçbir sonuç doğurmayan yok hükmünde olduğu kabul edilerek, talebin reddine ilişkin 1/8/2002 tarihli Diyarbakır 3 Nolu DGM kararının, onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bu kararından hemen sonra yayınlanan dava konusu yazıda, demokrasinin bir darbe daha yediği, Ak Partinin tek başına iktidarını engellemek için hukuka kılıf giydirilmek istendiği, siyasi davaya hukuki kılıf giydirildiği, Yargıtay kararının hukukun siyasallaştığını gösterdiği, yargının politize olduğu, 8. Ceza Dairesinin henüz önüne gelmemiş bir dosya üzerinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının hazırladığı tebliğname ile karar verdiği ve kararın onandığı, bu kararın usulsüz, hukuka aykırı ve yanlış olduğu belirtilmiştir.
    Yayın tarihi ve yayın içinde kararı veren Yargıtay 8. Ceza Dairesinin adının geçmiş olması ve yayına konu kararda davacının imzasının bulunması nedeniyle matufiyet gerçekleşmiştir. Yayında, dosyanın daireye gelmeden karar verildiği iddiasında bulunulmuş olup bu iddia yargı açısından ciddi bir suçlamadır. Ayrıca kararın siyasi düşüncelerle verildiği, yargının politize olduğu, siyasi davaya, hukuki kılıf giydirildiği şeklindeki nitelemeler yüksek mahkeme üyesi olan davacının kişilik haklarına saldırı nitelikli olup manevi tazminatın koşulları gerçekleşmiştir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    2-Dava dilekçesinde davalı olarak ....Holding A.Ş. gösterilmiştir. ..Holding A.Ş. vekili tarafından husumet itirazında bulunulmuş ve gazetenin imtiyaz sahibinin .. Gazetecilik A.Ş. olduğu savunulmuştur. Yerel mahkemece dava dilekçesindeki bu belirleme temsilcide hata olarak kabul edilmiş ve davacı tarafa dava dilekçesinin gazete künyesinde belirtildiği gibi .. Gazetecilik A.Ş"ne tebliği için süre verilmiştir. Dava dilekçesinin tebliği üzerine ..Gazetecilik A.Ş. vekili davaya cevap vermiştir. Yerel mahkemece bu şekilde davalı tarafın kimliğindeki hata temsilcide hata olarak kabul edilerek yapılan usuli işlemlerle .. Gazetecilik A.Ş."nin davada taraf olduğu kabul edilmesine rağmen ...Holding A.Ş. hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir. Yargılama sırasında yapılan tebligat ile ...Gazetecilik A.Ş. davanın tarafı olduğundan hükmedilen tazminat ile onun da sorumlu tutulması gerekir. Yerel mahkemece açıklanan yönlerin gözetilmemiş olması nedeniyle de karar bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
    HUKUK GENEL KURULU KARARI
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı, manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı K.. Ö.. vekili, ..Gazetesi’nin 17.09.2002 günlü nüshasında yayımlanan "Demokrasi Bir Darbe Daha Yedi" başlıklı haberin bir bölümünde, davalılardan B..A..’ın "Yargıtay kararı göstermiştir ki, hukuk siyasallaşıyor ve yargı politize oluyor"; haberin 11. sayfadaki devamında ise, aynı davalının "Siyasi bir davaya hukuki kılıf giydiriliyor. Yargıtay kararı göstermiştir ki hukuk siyasallaşıyor. Yargı politize oluyor. Yargıtay 8. Ceza Dairesi henüz önüne gelmemiş bir dosya üzerinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu"nun hazırladığı tebliğname üzerinden karar verdi ve Diyarbakır 3 nolu DGM" nin kararını onadı. Bu usulsüzdür. Hukuka aykırı ve yanlıştır" şeklindeki açıklamalarına yer verildiğini; davacının, haberde geçen onama kararını veren Yargıtay 8. Ceza Dairesinin üyesi olduğunu, yapılan açıklamadaki "siyasi davaya hukuki kılıf giydiriliyor" ifadesiyle, AKP’ nin tek başına iktidara gelmesini istemeyenlerin, parti başkanının milletvekili adayı olmasını engellemek için açılan siyasi nitelikteki yolsuz davaya, bu şekilde sudan bir gerekçe ile yöntemine uygun kılıf uydurdukları şeklinde isnat ve ithamda bulunulduğunu, ayrıca anılan kararla hukukun siyasallaştığının ve yargının politize olduğunun ifade edildiğini, Yargıtay 8. Ceza Dairesi ismi açıkça zikredilmek suretiyle ve suç teşkil eden bir ifade ile, dosyanın önlerine dahi gelmeden karara bağlandığının ileri sürüldüğünü; bunun son derece ciddi bir isnat ve davacıya yönelik bir suçlama niteliğinde olduğunu, bu şekilde, Yargıtay 8. Ceza Dairesi"nin başkan ve kendisi ile birlikte kararı veren tüm üyelerin, kamuoyuna hukuk kurallarını uygulamayan, objektif hukuk normlarını görmezlikten gelen, inceleyip karar verdikleri davaları hukuk kuralları açısından değil, siyasi anlayış açısından ele alıp, kendi siyasi görüşlerine aykırı kişi ve kuruluşların iktidarlarını önlemek için politik kararlar alan kişiler olarak yansıtıldıklarını, bu şekildeki yansıtmanın, davacıyı halkın nazarında küçük düşürüp, husumetine maruz bırakarak hedef durumuna getireceğini; eleştiri sınırının tahkir kastı ile aşıldığını, davacıya sıfat ve görevinden ötürü hakaret edildiğini, mesleki itibarının zedelendiğini ileri sürerek, 4.000.000.000 TL. manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı B.. A... vekili, 29.11.2002 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin dava konusu haberde sözü edilen kararının hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay’ın eski başkanı tarafından dahi ağır bir şekilde eleştirildiğini, bir siyasetçi ve avukat olan müvekkilinin, habere konu karardaki usul yanlışlığına yönelik eleştiride bulunduğunu, hakaret kasdı gütmediğini; "kılıf uydurmak" sözlerinin somut olayda bir hakaret değil, durum tesbiti niteliğinde olduğunu, Daire kararlarını veren üyelerin kamuoyunca bilinmediğini, kararların dairelerin adı ile anıldığını, bu nedenle davacının ismen halkın nazarında küçük düşürüldüğü ve husumete maruz bırakılarak hedef durumuna getirildiği iddiasının mücerret bir iddia olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Diğer davalılar vekilleri de, cevap dilekçelerinde, dava konusu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde bulunduğunu, davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığını savunmuş ve davanın reddini istemişlerdir.
    Yerel Mahkemece verilen; dava konusu haberde davacının adı geçmediği, şahsını hedef alan, toplum içinde küçültücü ifadelerin de bulunmadığı; haberin, genel seçimler öncesi bir partinin genel başkanı hakkında alınan kararın eleştirisi niteliğinde ve bu sınırlar içinde olduğu gerekçesine dayalı, davanın reddine dair karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak önceki kararında direnmiştir.
    Davadaki kişilik haklarına saldırı iddiasının dayandırıldığı, ... Gazetesi’nin 17.9.2002 tarihli nüshasında yayımlanan “Demokrasi bir darbe daha yedi” başlıklı haberin 1.sayfadaki kısmı, aynen “AK Parti Genel Başkanı R.. T.. E.., ‘Demokrasi hayatı bir darbe daha yemiştir. Milletimize olan çalışma heyecanımızı kimse engelleyemeyecektir’ dedi. Grup Başkanı A.., ‘Yargıtay" kararı göstermiştir ki hukuk siyasallaşıyor,Yargı politize oluyor’ açıklamasını yaparken; A.. G.. de,’En doğru kararı YSK verecektir’ diye konuştu.”; 11.sayfadaki devamı ise aynen “B... A..: Siyasi davaya hukuki kılıf giydirildi.AK Parti Grup Başkanı Bülent Arınç Yargıtay"ın kararını usul hukuku açısından yanlış bulduğunu kaydetti. A.., AK Partinin tek başına iktidarını engellemek için, hukuka kılıf giydirilmek istendiğine işaret ederek, ‘Siyasi bir davaya hukuk kılıfı giydiriliyor. Yargıtay kararı göstermiştir ki hukuk siyasallaşıyor. Yargı politize oluyor’, diye konuştu. Arınç,’Yargıtay 8.Ağır Ceza dairesi henüz önüne gelmemiş bir dosya üzerinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı S.. K..."nun hazırladığı tebliğname üzerinden karar verdi ve Diyarbakır 3 nolu" DGM.nin kararını onadı. Bu usulsüzdür. Hukuka aykırı ve yanlıştır’ dedi.” Şeklindedir.
    Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamlarına göre, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu haberin içeriği, kullanılan söz ve ifadeler itibariyle, matufiyetin ve davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olup,olmadığı; davacı yararına manevi tazminat koşullarının oluşup, oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Metni yukarıya aynen alınan dava konusu haberde, davalılardan B..A..’ın, özetle, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin henüz önüne gelmemiş olan bir dosya hakkında karar verdiğine, böylece siyasi nitelikli bir davaya hukuki kılıf giydirildiğine, hukukun siyasallaştığına ve yargının da politize olduğuna dair beyanda bulunduğu belirtilmektedir.
    Bu iddiaların, haberde sözü edilen ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ne ait olduğu açıkça belirtilen karardan hareketle, o kararı vermiş olan Daire Başkanı ve Üyeleri hedeflediği; adlarına yer verilmemiş olmakla birlikte tümüne matuf bulunduğu, dolayısıyla, somut olayda, anılan kararı Daire üyesi sıfatıyla imzalamış olan davacı yönünden matufiyet unsurunun gerçekleştiği kabul edilmelidir.
    Öte yandan; dava konusu haberde kullanılan söz ve ifadeler ile ortaya atılan iddiaların, eleştiri sınırlarını aştığı ve matuf bulunduğu kişilerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı da açıktır.
    Kaldı ki; aynı haber nedeniyle Yargıtay 8.Ceza Dairesi’nin o tarihteki Başkanı tarafından açılan başka bir manevi tazminat davasıyla ilgili olarak Hukuk Genel Kurulu’nca daha önce verilen 18.10.2006 gün ve 2006/4-670-664 sayılı kararda da; gerek matufiyet unsurunun ve gerekse kişilik haklarına saldırı olgusunun varlığı benimsenmiştir. Bu durumda, ortada, her iki unsur bakımından da güçlü delil bulunmaktadır.
    Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece, dava konusu yazının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, davacının manevi tazminat isteğinin yerinde olduğu yönündeki Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.12.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
    KARŞI OY YAZISI
    Uyuşmazlık, dava konusu haberde kullanılan söz ve ifadelerin, fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri niteliğinde olup olmadığı, bu niteliği aşıyorsa davacının kişilik haklarına saldırının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Dava konusu yayında, yerel mahkemenin de gerekçesinde yer verdiği gibi, Diyarbakır 3 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin duruşma yapmadan verdiği kararı inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesinin bu usul eksikliğini göz ardı ederek, duruşma yapılmışcasına kararı esastan inceleme yaparak onanması, eleştiri konusu olmaktadır.
    Mahkemenin kararına alıntı yaptığı, Yargıtay Onursal Başkanı Doç. S.. S..’un “Yargının Hukuk Sınavı, Türkiyenin Demokrasi Sınavı” isimli kitabında; “yüce Yargıtay’ın Sekizinci Ceza Dairesi ise, Başsavcılığın görüşüne katılmış, 3 numaralı DGM’nin duruşma yapılmadan verdiği karara karşı yapılan başvuruyu, aynı varsayımdan yola çıkarak duruşma yapılmışcasına verilmiş bir karara karşı temyiz olarak değerlendirmiş, en vahimi yoklukla sakat görmüş ve yok saymış, ancak duruşmaya gerek görmeksizin 3 Numaralı DGM kararı sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle onanmıştır. Kanımca gerek Başsavcılığın görüşü ve gerek Yüksek Dairenin kararı ağır yanılgılarla sakattır. Dahası hukuk açısından doğru ve yerleşik uygulamaları alt üst edecek niteliktedir.” Şeklinde ifadelere yer verilerek karar eleştirilmiştir.
    Yine, Onursal 4.Hukuk Dairesi Başkanı Dr. B. K.. muhalefet görüşünde; “gerçekten, 3 nolu Mahkemenin duruşma yapması gerektiği, yasanın öngördüğü bir husus” olduğunu açıklamalarında belirtmiştir.
    Mahkeme kararı gerekçesi ve yukarıdaki açıklamalar değerlendirildiğinde davaya konu Yargıtay 8.Ceza Dairesinin kararının eleştirilmesi olduğu anlaşılmaktadır.
    Basın yoluyla yapılan yayın, somut gerçeği değil, görünümdeki gerçeği, özle biçim arasındaki dengeyi korumak suretiyle topluma sunmakla yükümlü ve yetkilidir.
    Yayın yoluyla yapılan eylemin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının saptanmasında, (gerçeğe uygunluk), (kamusal ilgi ve toplumsal yarar), (güncellik) ve (şekle uygunluk) unsurlarının bulunup bulunmadığının araştırılması zorunludur.
    Diyarbakır 3 nolu DGM kararının kanun yolu denetiminde yapılan hukuki hataya yönelik eleştirinin basında bir kere yayınlanması, yayında Yargıtay 8.Ceza Dairesinin kararının eleştirilmiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen ilkelere aykırı davranılmadığı ve kişilik haklarına saldırı söz konusu olamayacağından yerel mahkemenin red kararının ONANMASI gerekir.
    Dava konusu yayında, R. T. E..’ın adli sicil kaydının silinmesi talebi üzerine başlatılan süreç eleştirilmektedir.Diyarbakır 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin sabıka kaydının silinmesi istemini reddetmesi üzerine, 4 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesince ilgilinin itirazının kabulüne karar verilmiştir.Dava konusu yayının yapıldığı günlerde, sabıka kaydının silinmesi ilişkin kararın temyiz incelemesinin yerleşmiş uygulama dışına çıkılarak yapıldığı, işin aceleye getirilerek iki mahkeme kararından biri olan 4 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi kararının yok sayılmasına ve 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi kararının da onanmasına karar verildiği hususlarına ilişkin olarak kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde yoğun tartışmalar yapılmıştır.Örnek olarak Doç.Dr. S. S.. ile Prof. Dr. H. S. ..’ün açıklamaları gösterilebilir. Söz konusu yayında da yukarıda açıklanan süreç sonucunda verilen daire kararı ele alınarak Devlet Güvenlik Mahkemeleri arasındaki hiyerarşinin dikkate almadığı yolunda yorumlar yapılmıştır.
    Diyarbakır 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1/8/2002 tarihinde talebin reddine karar vermiş, karara itiraz edilmesi üzerine 4 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 6/9/2002 tarihinde itirazı kabul etmiştir.Bu karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gelmiş ve 10/9/2002 tarihli tebliğname ile Yargıtay 8.Ceza Dairesine gönderilmiş, daire de 16/9/2002 tarihinde yukarıda belirtilen hükmü oluşturmuştur.Bunun üzerine ertesi gün 17/9/2002 tarihli Türkiye gazetesinin birinci sayfasında “Demokrasi Bir Darbe Daha Yedi” başlıklı davaya konu yazı yayınlanmıştır.
    Öncelikle, bu eleştirinin yasal sınırlar içinde kalıp kalmadığının, diğer bir anlatımla eleştiri sınırının aşılıp aşılmadığının irdelenmesi gerekmektedir.Dava konusu yayında eleştiri konusu yapılan Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 16/9/2002 gün ve Esas 2002/9675, Karar 2002/8081 sayılı kararında; “Recep Tayyip Erdoğan’ın, TCK’nun 312. maddesinde yapılan değişiklik sonucu suçun ortadan kalktığı gerekçesi ile sabıkasının silinmesine ilişkin talebi ile ilgili olarak TCK’nun 2. maddesinin uygulanması ve infaz edilmiş bulunan hükmün mahiyetinin değiştirilmesi ile ilgili olması karşısında duruşma yapılarak karar verilmesi gerektiği halde dosya üzerinde inceleme yapılarak talebin reddedildiği, bu durumun kararın temyiz kabiliyetini ortadan kaldıramayacağı, bu karara karşı yapılan itirazın da temyiz niteliğinde olduğu gözetilmeden itirazen dosyayı inceleyip R. T. E.. hakkındaki sabıka kaydının silinmesine ilişkin olarak verilen Diyarbakır 4 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 6/9/2002 günlü müteferrik kararının hukuki değerden yoksun ve hiçbir sonuç doğurmayan, yok hükmünde olduğu kabul edilerek, 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 2002/92 D. iş sayılı kararının incelenmesi sonunda, hüküm infaz edilmiş bulunduğundan Diyarbakır 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi kararının onanması” biçiminde hüküm kurulmuştur.
    Elbette ki, hakimler de vermiş oldukları kararlardan dolayı eleştirilebilir. Ancak burada eleştiri konusu yapılan davacı değil, dairenin kararıdır. Yargı kararları eleştirilemez diye bir kural mevcut değildir.Demokratik bir toplumda, hukukun üstünlüğü prensibi gereğince hiçbir kişi ve kurum eleştiri dışında kalamaz, yeter ki bu eleştiri yapılırken özle biçim arasındaki denge korunmuş olsun ve eleştiride kamu yararı öncelikle göz önünde tutulmuş bulunsun. Şu durumda verilen kararın, hukuka uygun olup olmadığı da tartışılabilir. Yukarıda belirtildiği üzere ilgilinin müracaatından itibaren izlenen yöntem gözetildiğinde, kararın oluşturulmasında normal uygulama sürecinin dışına çıkıldığı ifade edilmektedir. Dosyanın kısa sürede Yargıtay Başsavcılığına getirilmesi, buradan daireye gönderilmesi ve karara bağlanması olağanın dışında bir sürecin izlendiğini göstermektedir.
    Yazıdaki “siyasi davaya hukuki kılıf giydirildi” nitelemesini de yazının bütünü içinde değerlendirmek gerekir. Salt sözcük dizisini esas almak suretiyle doğru bir sonuca varmak mümkün değildir.Çünkü, somut olayda siyasi bir kişinin siyasette yer alıp almayacağı süreci tartışılmaktadır.Böyle bir olay toplumu yakından ilgilendirmekte ve toplum için önem de taşımaktadır.Böyle bir konu ile ilgili davanın çözüme kavuşturulmasında, kamunun üstün yararı da gözetilerek, tüm uygulama ve izlenecek sürecin özenle ve titizlikle yürütülmesi, tartışmalara yol açacak uygulamalardan sakınılması gereklidir.
    Dairemizin 2003/12673 Esas sayılı emsal dosyasında da; aynı konuda yazılan “8.Ceza Dairesi Suç İşliyor” başlıklı bir yazı nedeniyle açılan başka bir davada, davanın kısmen kabulüne ilişkin karar Dairemizce 6/10/2005 tarihli kararımızla “....yayındaki eleştiri kararda izlenen yöntem ve kararın içeriği ile ilgilidir. Bu bakımdan yayının eleştiri sınırları içinde kaldığı, hukuka aykırı olmadığı ve böylece kişilik haklarına yapılmış bir saldırı bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmiş bulunması bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle oy çokluğu ile bozulmuştur.
    Belirtilen nedenlerle, aynı olayla ilgili olan bu yayındaki eleştiriler de kararda izlenen yöntem ve kararın içeriği ile ilgilidir. Yayının eleştiri sınırları içinde kaldığı, hukuka aykırı olmadığı ve böylece kişilik haklarına yapılmış bir saldırı da söz konusu olmadığından davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararı doğru olup, direnme kararın onanması gerekir. Bu nedenle sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.

    Hemen Ara