Taraflar arasındaki “eğitim ve öğretim giderinin tazmini” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Susurluk Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.05.2005 gün ve 460-219 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 19.12.2005 gün ve 8986-11307 sayılı ilamı ile, (...Dava dilekçesinde, davalı D. Ö.’ın Kayseri İl Jandarma Komutanlığı emrinde çalışırken Jandarma Genel Komutanlığının 22.7.2002 tarih 254921 sayılı emri ile ilişiğinin kesildiğini, Susurluk Noterliğince düzenlenen 9.8.1999 tarih ve 5644 yevmiye nolu yüklenme senedi gereğince, diğer davalıların ise kefil ve müşterek borçlu olarak sorumlu olduklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.698.373.296 TL’nin ilişik kesme tarihinden itibaren işleyecek yasal faize ile birlikte tahsili istenilmiş, mahkemece davalı hakkında Uzman Jandarma Yasasının 13 ve Yönetmeliğin 68. maddelerine aykırı olarak üst üste aynı sicil amiri tarafından yetersiz not verilerek emekliliğe sevk edildiği, davalının yeni bir sicil amiri emrine atamasının yapılmayarak adil yargılama hakkının elinden alındığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Yasasının 20. maddesi gereğince asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimi Askeri Yüksek İdare Mahkemesine aittir. Aynı Yasanın 21. maddesi ise askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davalarının doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümleneceğini hükme bağlamıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelere ve özellikle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin 30.9.2003 tarih 2002/1295 Esas-2003/1183 Karar sayılı kararına göre, davalı D.. Ö..tarafından sicil yetersizliği nedeniyle resen emekliye sevk işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verildiği, karar düzeltme talebinin ise aynı mahkemenin 10.2.2004 tarih 2004/184 Esas-2004/162 Karar sayılı kararı ile reddedilerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dosyada bulunan yüklenme senedi esas alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılıp oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yüklenme, kefalet senedi ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununa dayalı eğitim ve öğretim gideri tazmini istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece; davalı D. Ö..ın Uzman Jandarma Kanunun 13 ve Yönetmeliğinin 68 maddesine aykırı olarak, üst üste aynı sicil amiri tarafından yetersiz not verilerek emekliliğe sevk edildiği, mevzuatta, başka bir sicil amiri ile çalıştırılarak sicil ortalamasını düzeltme imkanı tanınmasına rağmen, davalının yeni bir sicil amirine ataması yapılmayarak, adil yargılama hakkının elinden alındığı gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmiş, Yüksek Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine ise; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkının) ihlal edilmiş olduğu, davalı hakkında uygulanması gereken Uzman Jandarma Atama ve Sicil Yönetmeliğin 68. maddesinin uygulanmadığı belirtilerek, direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık; 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu ve Uzman Jandarma Atama ve Sicil Yönetmeliğinde yer verilen “bir rütbede en fazla iki defa kademe ilerlemesi yapamayan uzman jandarmaların yetersizlikten ilişkileri kesilir” hükmü nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığı ile ilişkisi kesilen davacının, bu işlemin iptali için Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde açtığı “iptal davası”nda, “yetersizlik nedeniyle uzman jandarma statüsüne son verme işleminin hukuka uygun olduğu” sonucuna varılarak, davanın reddine ilişkin verilen ve kesinleşen kararın, mevzuata uygunluğunun, eldeki bu davada -Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkı ve Atama Sicil Yönetmeliği çerçevesinde- değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
TC. Anayasasının 138. maddesinde, hakimlerin, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak hüküm verecekleri; 142. maddesinde, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği; 145. maddesinde, askeri yargının, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütüleceği; 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun “İdari davalar ve yargı yetkisinin sınırı”nı belirleyen 21. maddesinde, açılacak iptal davalarının doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenip, karara bağlanacağı ifade edilmektedir.
Yargı yetkisi kullanılırken Anayasa ve yasaların belirlediği bu çerçeve dışına çıkılarak, ilgili olduğu alanlarda bağlayıcılığından kuşku duyulmayan, kesinleşmiş Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının, usul ve yasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu ve yeterli gerekçeyi taşımadığı vurgulanarak hüküm kurulması isabetsizdir.
Yerel mahkemece, davalı Doğan Özcan’ın “yetersizlik nedeniyle uzman jandarma statüsüne son verme işleminin hukuka uygun olduğu” yönündeki Yüksek Askeri İdare Mahkemesi kararı göz önünde tutularak, yüklenme, kefalet senedi ve bunlara ilişkin yasal düzenlemeler de dikkate alınarak, yapılacak değerlendirme sonucunda hüküm kurulmalıdır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.