Esas No: 2006/11-720
Karar No: 2006/745
Karar Tarihi: 22.11.2006
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/11-720 Esas 2006/745 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08/06/2006
NUMARASI : 2006/158-345
Taraflar arasındaki "İtirazın İptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 6. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.07.2004 gün ve 2002/1456 E- 2004/744 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.12.2005 gün ve 2004/14413-11990 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, müvekkilinin davalının işlettiği gemide uzak yol kaptanı olarak çalıştığını, ücretinin ödenmemesi üzerine başlattıkları takibin, haksız itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini ve % 40 icra-inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davalının acentası olduğu gemide,uzak yol kaptanı olarak hizmet verdiğini iddia eden davacının, ücret alacağının tahsiline yönelik yaptığı takibe, davalının vaki itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı genel mahkemece, davaya bakılmıştır.
Oysa, temyize konu hüküm tarihinden önce, 28.04.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5136 sayılı Kanun ile 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 4 ncü maddesine "İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığı"nca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir." şeklinde fıkra eklenmiştir. Bu düzenleme uyarınca, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı kararı ile İstanbul"da Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurulup, faaliyete geçirilmiş ve yargı alanı İstanbul ili mülki sınırları olarak belirlenmiş olup, bu hususlar aynı Kurul"un 24.03.2005 tarih ve 188 Sayılı Kararı ile de bir kez daha vurgulanmıştır.
Somut olayda, davacının dayandığı ücret alacağı, 6762 sayılı TTK.nun "Deniz Ticareti" başlıklı 4 ncü kitabında yer alan 1009 ncu ve 1015 /I nci maddelerinde düzenlenmiş olup, davanın görülüp sonuçlandırılmasının kural olarak Denizcilik İhtisas Mahkemesi "nin görevine girdiğinin kabulü gerekmektedir. Ne var ki, aynı Dördüncü Kitap"ın "Kaptan" başlıklı üçüncü Faslı"nın "Geminin ziyaı ve deniz iş hukukiyle bu fasıl hükümleri arasındaki münasebet" başlıklı, 1015 nci maddesinin 2 nci fıkra hükmünde "Deniz İş Kanunu"na tabi olan bir gemide çalışan kaptanın belli bir hukuki hadiseden doğan hakları, Deniz İş Kanunu"yla bu kanundan hangisinin hükümleri kaptanın daha lehine ise, o kanuna tabi olur" hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, Denizcilik İhtisas Mahkemesi"nin, uyuşmazlığa kendisinin mi, yoksa İş Mahkemesi"nin mi bakması gerektiğini tartışması gerekmektedir. Bu tartışmayı yapmak görevi, davanın açıldığı genel mahkemeye değil, özel mahkeme olan Denizcilik İhtisas Mahkemesi"ne aittir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup, HUMK.nun 7 nci maddesi uyarınca yargılamanın her aşamasında re"sen dikkate alınması gerekmektedir.
Bu itibarla, mahkemece, hükümden önce yürürlüğe giren yasal düzenleme nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2-Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalının acentası olduğu gemide, uzak yol kaptanı olarak hizmet verdiğini iddia eden davacının, ücret alacağının tahsiline yönelik yaptığı takibe, davalının vaki itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili 10.10.2002 tarihli dava dilekçesinde; davalının işlettiği .....Box Oslo gemisinde uzak yol kaptanı olarak çalışan müvekkilinin ücretlerinin ödenmemesi üzerine başlattıkları takibin, davalı Şirketin haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, %40 dan az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, ....Shipping Ltd. Şti ile akdettiği sözleşmede müvekkilinin herhangi bir sıfatla imzasının bulunmadığını, müvekkili Şirketin acenta olduğu iddiası doğru olsa bile davalıyı temsil yetkisine haiz olmadığını; ayrıca davacının yasaya aykırı şekilde sözleşmeyi feshi nedeniyle, işveren şirket tarafından yapılan masraflar düşüldüğünde davacının herhangi bir alacağının kalmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle “davanın kısmen kabulüne” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece,”Uyuşmazlık konusunu oluşturan her hukuki olayın, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olup, bu tarihte mevcut bulunan mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği, Deniz İhtisas Mahkemelerinin kuruluşunu sağlayan 5136 sayılı Yasada, bu mahkemelerin faaliyete geçmesinden önce meydana gelen olaylara Deniz İhtisas Mahkemelerinin bakacağına dair her hangi bir düzenlemeye yer verilmediği, bu itibarla davanın, Asliye Ticaret Mahkemesince sonuçlandırılması gerektiği” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davalının acentası olduğu gemide uzak yol kaptanı olarak hizmet verdiğini iddia eden davacının, 30.03.2002 tarihli hizmet sözleşmesine dayanarak giriştiği icra takibine, davalı vekilinin itirazı üzerine; 10.10.2002 tarihinde Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık görev noktasında olup; davanın, Asliye Ticaret Mahkemesinde mi, yoksa İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesinde mi görülmesi gerektiğine ilişkindir.
Bilindiği üzere, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında düzenlenen Katılım Ortaklığı Belgesi çerçevesinde hazırlanan ulusal programın “Siyası Kriterler” başlığı altında, “yargı” alanında “Deniz İhtisas Mahkemeleri” nin kurulmasına yer verilmiş ve bu doğrultuda söz konusu mahkemelerin kurulması için 5136 sayılı Kanun ile 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine; “İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir.” Hükmü, son fıkra olarak eklenmiş ve bu yasa değişikliği 28.04.2004 günü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan yasa uyarınca 19.07.2004 tarihli Olur’la İstanbul’da kurulan Denizcilik İhtisas Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı kararı ile faaliyete geçirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesine göre; mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Anayasanın kanuni hâkim güvencesi başlığını taşıyan 37. maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 Anayasasını kabul eden Danışma Meclisinin Anayasa Komisyonunun gerekçesinde; “bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Prof. Dr.Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, S. 118,119). Dikkat edilecek olursa Anayasadaki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiştir ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması Anayasa buyruğudur.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1. maddesi; bu Kanunu, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir cüzü (parçası) olarak kabul etmiştir. 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesinde de; “Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” denilmekte ve aynı yasanın 3. maddesiyle de yasa ile öngörülen farklı düzenlemeler ayrık tutulmaktadır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. Yasa koyucu, Deniz İhtisas Mahkemelerinin kuruluşunu sağlayan 5136 sayılı Yasada, bu mahkemelerin faaliyete geçmesinden önce meydana gelen hadiselere (olaylara), Deniz İhtisas Mahkemelerinin bakacağına dair bir düzenlemeye yer vermemiştir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı takdirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava, açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. Bu noktada 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içermektedir. Anılan yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Hâlbuki Denizcilik İhtisas Mahkemelerinin kurulmasını öngören 5136 sayılı Yasada, görülmekte olan davaların Denizcilik İhtisas Mahkemesine devri ya da görevsizlikle gönderilmesi yönünde bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, Denizcilik İhtisas Mahkemesinin faaliyete geçirildiği tarihten önceki olaylarla ilgili olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olup derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya, görevsizlik ya da gönderme kararı ile Denizcilik İhtisas Mahkemesine gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda dava, 10.10.2002 tarihinde Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış; hükmün verildiği 01.07.2004 tarihinden önce, Denizcilik İhtisas Mahkemelerinin kurulmasını öngören 5136 sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, 28.04.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasal düzenlemeye istinaden, hükmün verildiği 01.07.2004 gününden sonra İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurularak, 20.07.2004 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
Az yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Asliye Ticaret Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesinde davaya bakılması olanaklı değildir. Öte yandan olayda, İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesinin hükümden sonra kurulup faaliyete geçirildiği anlaşıldığından; bu yönüyle de davanın, görevsizlikle İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesine gönderilmesine olanak bulunmadığı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; temyize konu davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin Yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, esasa ilişkin temyiz itirazları Özel Daire’ce incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.