Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/20-711 Esas 2006/739 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/20-711
Karar No: 2006/739

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/20-711 Esas 2006/739 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2006/20-711 E.  ,  2006/739 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kemer/Antalya  Kadastro Mahkemesi
    TARİHİ : 04/05/2005
    NUMARASI : 2003/7- 2005/3                    

    Taraflar arasındaki “yargılamanın yenilenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kemer/ Antalya Kadastro  Mahkemesince davanın  reddine dair verilen  18.2.1992  gün ve 1991/3076  1992/1287  sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince  istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 21.5.1996  gün ve 1996/4190 E. 6869 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı Hazine, Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinin 1951/876, 970/198, Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin 967/353 Esas sayılı dosyalarında orman olduğu belirlenen ve böylece, orman sayılan yerlerden olduğu, Hukuk Yargılama Usulü Yasasının 237.maddesi uyarınca kesin hüküm oluşturan kararlara karşın, Antalya Kadastro Mahkemesinin 977/36 Esas sayılı dosyasında 20/9/1989 gün ve 1989/181 sayılı kararı ile çekişmeli parsellerin orman sayılan yerlerden olmadığı belirtilmek suretiyle sonuca gidildiğini ileri sürerek, bu son kararın 398 parsel dışında kalan kesiminin aynı Yasanın 445/10.maddesi uyarınca yargılamanın iadesi yoluyla ortadan kaldırılmasını istemiş, mahkemece,  977/36 esas sayılı dosyadaki davanın görüldüğü aşamada kadastro mahkemesinin önceki davalardan haberdar bulunduğu, bu durumda kurulan hükmün yargılamanın iadesi yoluyla ortadan kaldırılmayacağı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    977/36 esas sayılı dosyada kurulan hüküm bakımından kesin hüküm oluşturduğu ileri sürülen kararlara konu olan davalardan birincisi, 951/876 esas sayılı dosyadaki davadır. Bu dosyada, K.. A.., M.. A.. ve A..A.. ismindeki davacılar, M.. A.. aleyhinde ..Köyü, köy içi mevkiindeki .., .., ..,..,.. ve ..tahrir numaralı vergi kaydı kapsamındaki taşınmazlara, davalının elatmasının önlenmesine ve taşınmazın adlarına tapuya tescilini istemişler; mahkemece diğer taşınmazlar hakkındaki davanın kabulüne, iki adet bahçenin fundalık ve orman olması sebebiyle bunlara yönelik davanın reddine karar verilmiştir. 970/198 esas sayılı dosyada ise, bu sefer önceki davanın davacılarından K.. A.., diğer davacı arkadaşları ve davalı gerçek kişi ile bunlar yanında Hazine ve ... Köyünü hasım göstermek suretiyle, murisi D.. A..den gelme olduğunu ileri sürdüğü taşınmazların tapuya tescili isteminde bulunmuş; mahkemece, önceki dava ile ve yerinde yapılan inceleme ile 1940 yılından bu yana orman olduğu belirlenen ve sınırları hüküm fıkrasında yazılmış bulunan taşınmazlar hakkındaki tescil isteminin reddine karar vermiştir. Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin 967/353 Esas sayılı dosyasında da M.. A..’ın Hazine ve .. Köyü aleyhinde açtığı tescil davası sonunda 457 tahrir numaralı vergi kaydı kapsamında bulunduğu belirtilen yer hakkındaki dava kabul edilmiştir.
    Bunlara karşılık yargılamanın iadesi suretiyle ortadan kaldırılması istenilen kararla ilgili 977/36 esas sayılı dosyadaki davada, aralarında yukarıdaki gerçek kişilerin de bulunduğu N..Ş..ve arkadaşları tarafından Hazineye’de husumet yöneltilmek suretiyle Antalya Asliye 3.Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davası, yörede kadastronun başlaması sebebiyle kadastro mahkemesine devredilmiş; mahkemece, ... .., ..,..,..,..,.. ve .. parsel numaraları ile tesbitleri yapılan taşınmazların gerçek kişiler, 398 parsel sayılı taşınmazın da çalılık niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, Yargıtay 16.Hukuk Dairesince onanmak ve karar düzeltme istemi reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.
    Bu dava aşamasında, evvelce görülen ve sonuçlandırılan dosyalar, getirtilip incelenmiş ise de, mahkeme anılan davaların eldeki dava ile bir ilişkisi bulunup bulunmadığı, davaya etkisi olup olmadığı üzerinde durulmamış, kararlar tartışılmamış; mevcudiyetlerine rağmen benimsendikleri yolunda bir gerekçeye yer verilmemiş, böylece, birbiriyle çelişik kararların varlığı durumu ortaya çıkmıştır. Davanın amacı son kararın iptali suretiyle çelişkinin giderilmesini sağlamaya yöneliktir.
    Mahkemece, yargılamanın iadesi istemi reddedilirken, H.U.M.Y.nın 445/10.maddesinin uygulanabilmesi için, dava aşamasında önceki davadan haberdar olmaması gerektiği koşulundan hareketle sonuca gidilmiş; mücerret, önceki kararların bilindiği gerekçesine yer verilmiştir. Olaya uygulanması gereken H.U.M.Y.nın 237 ve 445/10.maddeleri birlikte incelendiğinde anılan yasal kuralların böyle bir yoruma olanak vermediği görülür. Gerçekten de usulün 237.maddesi “kaziye-i muhkeme, ancak, mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteberdir. Kaziye-i muhkeme, mevcuttur denilebilmek için iki tarafın ve müddeabinin ve istinat olunan sebebin müttehil olması lazımdır.” Cümlesi ile kesin hüküm tanımlamış; anılan yasanın 445/10.maddesi ise “iki tarafı ve sebebi müttehit bir dava hakkında sadır olan bir ilama mugayır yeni bir ilam suduruna sebep olabilecek bir madde yokken, yine o mahkeme veya diğer bir mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmü hilafında bir hüküm ve karar verilmiş olup da her iki ilamın katiyet kesbetmesi” halini yargılamanın yenilenmesi sebepleri arasında saymış; diğer yargılamanın iadesi sebeplerini bazı koşul ve sürelere bağlı tuttuğu halde, bu sebeple ilgili olarak usul ve esasa yönelik hiçbir koşul öngörmemiştir. Usulün 447/son maddesinde öngörülen sürenin ise, dava taşınmaza ilişkin olup, bu tür kararlar zamanaşımına tabi bulunmadığından, olaya uygulama olanağı kuşkusuzdur. Bunun yanında anılan yasanın 450/son maddesinde, 10.bendde yazılı sebebin gerçekleşmesi halinde mahkemenin başkaca bir tetkikat icra olunmaksızın iadeten tetkiki talep olunan hükmün iptaline karar verileceği emredilmiştir.
    Bütün bu yasal kuralların hiç biri, mükerrer hüküm kurulurken mahkemenin önceki karardan haberdar olup olmadığı hususunun araştırılması, böyle bir durum söz konusu ise, sonraki hükme değer verileceği veya bu halde sonraki hükmün iptal edilemeyeceği biçiminde yorumlanmasına elverişli değildir. Yasa koyucu kesin hükmün varlığı halinde, sonraki mütenakız hükmün mutlak surette iptal edileceği kuralını çok açık bir şekilde vazetmiş; o kadar ki, çelişkinin saptanması ile de yetinilmesini öngörererek, herhangi bir biçimde yapılacak başka bir tetkikatı dahi yasaklamıştır. Mahkemece yapılacak iş, olayda taraf,  konu ve hukuki sebep bakımından birlik olup olmadığını tesbitten ibaret olup, bunun varlığının saptanması durumunda talebi kabul etmekten ibarettir. Mahkemece bu koşulların gerçekleştiği saptanmış ve kabul edilmiş bulunduğuna göre, talebin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle reddinde isabet görülmemiştir….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ  EDEN  : Davacı Hazine ve bir kısım davalı vekili
      HUKUK GENEL KURULU KARARI
     Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, yargılamanın yenilenmesi  hukuksal sebebine dayanmaktadır.
    Davacı Hazine vekili, kesinleşen Antalya Kadastro Mahkemesinin 20.9.1989 gün, 1977/36 E., 1989/181 sayılı kararıyla, kişiler adlarına tesçiline karar verilen parsellerin esasen orman olduğunu,  anılan yerlerle ilgili daha önce  görülüp kesinleşen davalar bulunduğunu ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesi  talebinde bulunmuştur.
    Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece direnme hükmü kurulmuştur.
    Tarafları, dava sebebi ve konusu (müddeabihi) aynı olan bir dava hakkında verilen hükme aykırı yeni bir hüküm verilmesine sebep olabilecek bir madde (kanuni dayanak) yokken, aynı mahkeme veya başka bir mahkeme tarafından önceki (birinci) hükme aykırı ikinci bir hüküm verilmiş bulunması, yargılamanın yenilenmesi  sebebidir. (HUMK.m.445/10)
    Bir dava hakkında birbirine aykırı iki hüküm bulunması sebebine dayanarak yargılamanın  yenilenmesi  yoluna başvurabilmek için, her iki hükmün de kesinleşmiş olması gerekir. Eğer, ikinci hüküm henüz kesinleşmemişse, yargılamanın yenilenmesi yoluna değil, ikinci hükme karşı temyiz yoluna başvurulur. (m.428/3)
    Tarafları, dava sebebi ve müddeabihi aynı olan bir dava hakkında birbirine aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması halinde, birinci hüküm lehine olan taraf kesin hükümden (m.237) istifade etmektedir. Bu nedenle, yargılamanın yenilenmesi  talebi üzerine, ikinci hükmün iptaline karar verilir (m.450, II).  Bundan dolayı, sadece  ikinci  hükmün iptali için yargılamanın yenilenmesi  yoluna başvurulabilir; yoksa, birinci hükmün iptali için yargılamanın yenilenmesi  istenemez.
    Fakat, ikinci hükmün yargılamanın yenilenmesi yolu ile iptal edilebilmesi için, ikinci hükmü veren mahkemenin, ikinci hükmü verirken, birinci hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir. (Prof.Dr.Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, cilt V, 2001.s.5222-5229)
    Eğer, ikinci davanın görülmesi sırasında kesin hüküm itirazında bulunulmuş, yani gerek mahalli mahkeme (bidayet mahkemesi) gerekse Temyiz Mahkemesi birinci ilama muttali olmuşlar ve bu ilamı ikinci davaya müessir addetmeyerek kesin hüküm itirazını reddetmişlerse, artık HUMK.m.445/10’a  istinaden iadei muhakeme talebinde bulunulmaz. (Prof.Dr.Baki Kuru, Makaleler 2006, s.388,389)
    Türk Doktrini (Umar s.286 ve orada anılan yazarlar, Postacıoğlu s.639, Arslan s.121, Kuru C.IV.s.3634, s.3568) ikinci hükmün verildiği  davada, mahkemenin kesinleşen hükümden haberdar olması gerektiğini mesela bu hususun ileri sürülmesine rağmen bunun reddedilerek kesinleşmesi durumunda, artık yargılamanın yenilenmesi  yoluna başvurulamayacağını, bu durumda artık  ikinci hükme üstünlük tanınması gerekeceğini kabul etmektedir. (Prof.Dr.H.Yavuz Alangoya, Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2003, s.580)
    Somut olayda, davacı hazine vekili, Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinin 951/876 E. 952/411 K. Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin 967/353 E. 1967/701 K., Antalya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/198 E., 1972/1269 sayılı Kararlarının; kadastro mahkemesinde  görülüp, kesinleşen 1977/36 E., 1989/181 K.,  sayılı dosyasında dava konusu olan yerlere ilişkin olduklarını ve kesin hüküm teşkil ettiklerini ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi  yoluyla ikinci hüküm olan kadastro mahkemesi  kararının ortadan kaldırılmasını istemiştir.
    Yargılamanın yenilenmesine  konu edilen dava ilk olarak 11.7.1974 tarihinde,Antalya 3.Asliye Hukuk Mahkemesine, tesçil isteği ile açılmış, 1974/1945 Esas numarası almış, yargılama devam ederken, taşınmazların bulunduğu yere kadastro girmiş, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi sona erdiğinden dosya Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
    Dosya asliye hukuk mahkemesinde görülürken, kesin hüküm teşkil ettiği iddia edilen  dosyaların, 31.10.1974 tarihli oturumda getirtilmesine karar verilmiş; 10.2.1975 tarihli oturumda bu dosyaların geldiği belirtilmiştir.
    Ne var ki Kadastro Mahkemesinin 1977/36 E. 1989/181 sayılı kararında  bu dosyalardan hiç söz edilmemiş, değerlendirme yapılmamış; hüküm Yargıtay 16.Hukuk Dairesince onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
    Bilindiği üzere kesin hüküm, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece, yargılamanın yenilenmesi  sebebinin mevcut olup olmadığı resen araştırılmalıdır.
    Bu araştırma sonunda mahkeme, ileri sürülen yargılamanın yenilenmesi  sebebinin doğru olmadığı sonucuna varırsa yargılamanın yenilenmesi  talebini reddeder.
    Somut olayda kesin hüküm olduğu ileri sürülen dosyalar, dava konusu yerler kadastro görmeden önce karara bağlanıp, kesinleştiklerinden; öncelikle aynı yerlere ilişkin olup olmadıkları yönünden araştırma, soruşturma ve uygulama yapılmalı, ondan sonra yargılamanın yenilenmesi  talebi  hakkında bir sonuca varılmalıdır.
    Mahkemece, yukarda belirtilen ilkeler doğrultusunda yapılacak araştırma sonucunda yargılamanın yenilenmesi  talebi yerinde görülmezse reddedilmeli; aksi halde HUMK.nun 445/10  maddesi hükmü ile birlikte, anılan kanunun 450/son maddesi hükmü de dikkate alınarak bir karar verilmesi yoluna gidilmelidir.
    Yukarıda izah edilen  ve  Özel Daire  bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle  direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ:Davacı Hazine ve bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, Özel Daire Bozma kararında ve yukarıda   gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.11.2006 gününde yapılan ikinci görüşmede  oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara