Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/8-721 Esas 2006/716 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/8-721
Karar No: 2006/716
Karar Tarihi: 15.11.2006

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/8-721 Esas 2006/716 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2006/8-721 E.  ,  2006/716 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 17/02/2006
    NUMARASI : 2005/408-20

     Taraflar arasındaki “yargılamanın yenilenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çatalca 2.Asliye Hukuk  Mahkemesince davanın reddine dair verilen  17.2.2004   gün ve            244-42 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 24.1.2005  gün ve 8807-308 sayılı ilamı ile, (...(…Davacılar vekili, vekil edenlerinin miras bırakanı H..."den kalan dava konusu 166, 422,423,439 ve 477 parsellerin miras payları oranında tapu kayıtlarının iptal ve tescili için daha önce açtıkları ve retle sonuçlanan Çatalca 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.07.1999 gün 1996/304 esas 1999/324 karar sayılı kesinleşmiş hükmünün yargılamanın yenilenmesi yoluyla ortadan kaldırılmasına karar  verilmesini istemiş, dava tarihinden önce kayıt maliki F. U.. (D..)’un mirasçılarına karşı açılan ikinci dava dosyası bu dosyayla birleştirilerek yargılama yürütülmüş ve sona erdirilmiştir.
     Davalılar vekili, aynı taşınmazlar hakkında davacıların daha önce Çatalca 2.Asliye Hukuk Mahkemesine açtıkları davanın reddedildiğini, bu davanın da reddine karar verilmesini savunmuştur.
     Mahkemece, yargılamanın yenilenmesi nedenleri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, 166, 422, 423 ve 439 parsellerin tespitlerinin kesinleştiği tarihten bu dosya ile birleştirilen tapu iptali ve tescil davasına ilişkin 2001/290 esas nolu dava dosyasının açıldığı tarihe kadar on yıllık bak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine, tapu iptali ve tescil davası ile 477 parsel hakkındaki dava dosyasının ayrılmasına, ayrı esasa kaydına karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
     Tapu kayıtlarına göre, dava konusu 166, 422, 423 ve 477 parseller davalılar adına hükmen, 439 parsel de ortak miras bırakan A... adına kadastro yoluyla tespit ve tescil edilmişlerdir.
     Davacılar vekili, dava konusu taşınmazın vekil edeninin yakın miras bırakanı H..ye atalarından intikal ettiğini, vekil edenlerinin mirasçılık sıfatı gizlenmek suretiyle davalılar adına tescil edildiğini, taşınmazlar Hayriye"den kalan yerlerden olmasa bile, H.."nin ortak miras bırakan M.. oğlu A.."nin eşi olması nedeniyle miras payının bulunduğunu, miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini iddia etmiştir.
     Davacıların aynı parseller hakkında daha önce açtıkları tapu iptali ve tescil davası, yukarıda tarih ve sayısı yazılı hükümle reddedilmiştir. Esas numarası anılan dava dosyasında dava konusu parsellerin ortak miras bırakan M..oğlu A.."den kaldığı, çatalca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981/417-666 esas ve karar sayılı mirasçılık belgesinde; taşınmazın maliki A..nin mirasçılarının davalılardan ibaret bulunduğunun belirlenmesi karşısında davanın reddine karar verilmiş, davacıların temyizi üzerine Yargıtay 8.Hukuk Dairesince onanarak karar düzeltme isteğine başvurulmaksızın hüküm kesinleşmiştir. Davacıların daha sonra hasımlı olarak Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesine açmış oldukları mirasçılık belgesinin iptali ve yeni belgenin verilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda, 26.10.2001 gün, 555/768 esas ve karar sayılı hükümle yukarıda tarih ve sayısı yazılı mirasçılık belgesinin iptaline, M..oğlu A.."nin mirasçılarının belirlenmesine karar verilmiştir. Yeni mirasçılık belgesinde davacıların da mirasçı" oldukları belirlenmiş ve bu hüküm 22.02.2002 tarihinde kesinleşmiştir. 
     Davacılar, görülmekte olan davada elde ettikleri yeni mirasçılık belgesine dayanarak Yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunmuşlardır. Yargılamanın yenilenmesi sebepleri HUMK.nun 445.maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Ancak, anılan maddede yazılan nedenlerin bulunması halinde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilir. Bu maddenin 3.bendinde "Hükme esas ittihaz olunan bir ilam hükmü fesih ve nakzolunarak kaziyei muhkeme teşkil etmek suretiyle külliyen mürtefi olması" yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilmiştir. Mirasçılık belgesinin alınması çekişmesiz yargı sonunda verilen bir karardır. Çekişmesiz yargıya ilişkin kararlar şeklen kesinleşmiş olsalar bile, maddi hukuk açısından kesin hüküm teşkil etmezler. Bu nedenledir ki; bu tür belgelerin gerçeğe aykırı olarak alınmış olması halinde istek üzerine mahkemece tekrar değiştirilebilirler ve yeni bir mirasçılık belgesi verilebilir. Başka bir anlatımla; böyle bir belgenin aksi her zaman iddia ve ispat edilebilir. Yukarıda da açıklandığı üzere, çekişmesiz yargı sonucu alınan kararlar maddi anlamda kesin hüküm oluşturmazlar. Somut olayda; davacılar, mirasçılık sıfatlarının gizlenmiş olması karşısında hasımlı olarak aldıkları ikinci mirasçılık belgesi ile M..oğlu A..’nin mirasçıları olduklarını kanıtlamış ve belgelendirmişlerdir. Daha önce açılan davada nazara alınan mirasçılık belgesi kesinleşen yeni bir hükümle ortadan kaldırılmıştır. Bu hüküm HUMK.nun 445/3.fıkrasında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi sebebidir. Böyle bir hükme dayanılarak yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunulması mümkündür. Mahkemece görülmekte olan  davanın açıldığı tarihte yeni tarihli mirasçılık belgesinin elde edilmediği, daha önce açılan ve retle sonuçlanan davada, taşınmazların miras bırakanı annesi Hayriye"den kaldığı, bu davada da ortak miras bırakan M..oğlu A..den kaldığı yönünden davacıların çelişik iddiada bulundukları, bu nedenle edinme sebepleri farklı olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Yargılamanın yenilenmesi yoluyla ortadan kaldırılması istenen davada davacılar taşınmazın miras bırakanın Hayriye"den kaldığını, Hayriye"den kalan yerler olmasa bile M.. oğlu A.."nin eşi olması nedeniyle miras payı ve hakkının bulunduğunu ileri sürmüşler, görülmekte olan davanın açıldığı tarihte ikinci mirasçılık belgesinin alınması için dava açmış olmaları karşısında mahkemenin ret gerekçesine katılmak mümkün değildir. Yargılamanın yenilenmesi isteği mesmu görüldüğü takdirde iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasında bir isabet görülmemiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
      HUKUK GENEL KURULU KARARI
      Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici  nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ:Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,  15.11.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
       KARŞI OY YAZISI
    Davacılar N.. B..ve altı arkadaşı tarafından 14.8.2000 tarihinde yargılamanın yenilenmesi ve tapu iptali ve tescil istekli olarak açılan davada davacılar dava konusu .., .., .., .. ve ..nolu parsellerin kök miras bırakan Balkan harbinde öldüğü söylenen M..oğlu A..den kaldığını, ne var ki, arazi kadastrosu sırasında bu yerlerin miras bırakan M..oğlu A..adına tespitinin yapıldığı, ancak, 166 nolu parsele Hazinenin uygulanan vergi kaydının bu yere uymaması nedeniyle itiraz ettiği, .., ..ve .. nolu parsellere de, köy tüzel kişiliğinin mera olduğundan bahisle itirazda bulunduğu, Kadastro Mahkemesine her parsel için ayrı ayrı açılan davaların redle sonuçlandığını, Kadastro Mahkemesine sunulan 1981/417-666 esas ve karar sayılı veraset belgesi dikkate alınarak mirasçılar F..U..ve F.. D.. adlarına tescillerine karar verildiği 166 nolu parselin 27.6.1991 tarihinde hükmen, .. parselin 14.11.1991 tarihinde hükmen, 422 ve .. nolu parsellerin 5.7.1989 tarihinde hükmen kesinleştikleri, dava konusu ..nolu parselin tespitine itiraz olmadı için 19.2.1980 tarihinde kesinleştiği, davacıların aynı taşınmazlar için 13.02.1991 tarihinde 1991/42 esasta kayıtlı dosya ile aynı hukuki sebebe tutunarak fakat bu yerlerin kök miras bırakan M.. oğlu A..’den değil de, A.. eşi H..’den kaldığını ve H..’ye de kendi ceddinden intikal ettiğini ileri sürerek payları oranında iptal ve tescil davası açıldığını, önce görülen 1991/42 esasta kayıtlı mahkemede verilen ilk kararla davanın kabulüne, payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Dairesince araştırma bozması yapılmıştır. Yerel mahkeme bozmaya uymuştur. Bundan sonra, mahalli mahkeme dava konusu taşınmazların iddia edildiği üzere davacıların murisi H..’den değil de, kök miras bırakan M..oğlu A..’den kaldığını belirleyerek davanın reddine karar vermiştir. Bu karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 27.1.2000 tarihli ilamıyla açıklama getirilerek nizalı taşınmazların kök muris M..oğlu A..den kaldığı ve davacıların ketmi verese hukuksal sebebi nedeniyle hasımlı olarak alacakları veraset ilamıyla önceki veraset belgesini iptal ettirerek yeni bir mirasçılık belgesi almaları gerektiğine değinilmiştir. Eldeki yargılamanın iadesi istemli dava Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin açıklamalı onama ilamından hareketle açılmıştır.
    Davacılar, kök muris M..oğlu A..nin dul kalan eşi H..’nin 2. evliliğini yaptığı M.. A..’dan olma çocukları ve torunlarıdır. Davalılar ise H..’nin ilk kocası M..oğlu A..den olma torunlarıdır. İlk davadaki ve son davadaki hukuki sebep ketmi veresedir. İlk davadaki iddia bu taşınmazların H..’den kaldığı ve H..ye de kendi ceddinden intikal ettiğidir. İkinci davasındaki (eldeki davadaki) iddia ise kök murisi M.. oğlu A..’den kaldığıdır ve iddianın değiştirilmesine muvafakat edilmemiştir.
    Mahalli mahkeme, yargılamanın iadesi istemli davanın reddine karar vermiştir. Temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin çoğunluk görüşü kararıyla ilk derece mahkemesinin kararı bozulmuştur. Yerel mahkeme azınlık görüşünün kendi düşüncesine uygun olduğunu belirlemekle önceki kararda ısrar etmiştir.
    Toplanan deliller tüm dosya içeriğinden;
    HUMK.nun 445/3. maddesine tutunularak yargılamanın iadesi isteminde bulunulmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, Kadastro Mahkemesinde karara esas alınan Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981/417-666 esas ve karar sayılı veraset belgesi hasımsızdır. Bir başka anlatımla hasımsız veraset belgesiz aksi sabit oluncaya kadar geçerli bir belgedir. Mahkeme ilamı değildir. HUMK.nun 392/son cümlesi gereğince böyle bir karara ilam vasfının verilebilmesi için “kararda iki tarafın bulunması” gerekir. Öte yandan Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Kitabının 2001 baskısının 3. cildinin 3150. sayfasında “ilam kavramı yalnız çekişmeli yargıya ait bir terimdir. Buna karşılık ilam kavramı çekişmesiz yargıya yabancıdır. Örnek, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu belirtilmek suretiyle verilen mirasçılık belgesi klasik anlamda bir ilam değildir. İlam kavramı, yalnız çekişmeli yargıya ait bir terim olup, çekişmesiz yargıya yabancıdır. Her zaman aksi, iddia ve ispat edilebilir. Yapılan işlemi tam bir dava olarak nitelemek yerinde olmaz. Nizasız kaza yolu ile anılan kararlar hiçbir zaman maddi anlamda kesin karar niteliği taşımaz.” şeklinde açıklama getirmiştir. Bu durumda, iptali istenen ve Kadastro Mahkemesi kararlarında esas alınan Sulh Hukuk Mahkemesinin 1981/417-666 esas ve karar sayılı hasımsız veraset belgesi ilam değildir. Öyle ise, HUMK. nun 445/3. maddesi gereğince hasımlı olarak alınan veraset ilamıyla iptale konu olan veraset belgesi ilam olmayacağından ortada HUMK. nun 445/3. maddesi uyarınca aranan koşul gerçekleşmemiştir. Öyle ise, böyle bir davanın görülebilme olanağı yoktur. Öte yandan HUMK.nun 447. maddesi gereğince üç aylık yasal sürede geçmiştir. Bu süre mahkeme tarafından kendiliğinden re’sen dikkate alınması gereken süredir. Sürelere mahkemeler uymak zorundadır. Aksi taktirde davaların sonucu alınmaz ve kesin hüküm ortaya çıkmaz. Taraflar arasında 1991/42 esasta kayıtlı önce görülen ve yargı denetiminden geçen dosya içerisinde davalılar (adlarına tescil yapılan kişiler) vekilleri cevap dilekçesiyle ve daha sonraki aşamalarda verdikleri dilekçelerle, davacılar ketmi verese nedeniyle kendilerinin saklandığını ileri sürüyorlarsa Kadastro Mahkemesindeki hasımsız veraset belgesini hasımlı olarak alacakları ilamla iptal ettirerek mirasçılık belgesi almaları gerektiğini açıklıkla dile getirmişler ve yerel mahkeme hakimine bu konuda davacılara kesin önem verilmesi gerektiği yönünde uyarıda bulunmuşlardır. Hal böyle olmasına karşın ilk dava 10 yıl kadar devam etmekle gerek mahalli mahkeme hakimi, gerekse davacılar bu konuda dava açmamışlardır. Öyle ise, kendilerinin ketmedildiğini, 1991/42 esasta kayıtlı önceki davanın yargılaması sırasında öğrenmişlerdir. Nitekim, kendileri de önceki davaya Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/154-180 esas ve karar sayılı hasımsız veraset belgesi ile mirasçı olduklarını belirlemişlerdir. Öyle ise, kendilerinin alıp sundukları hasımsız veraset belgesi ve davalıların mahkemeye verdikleri cevap dilekçeleri ile bu durumu öğrendiklerinden HUMK.nun 447. maddesindeki üç aylık süreleri de kaçırmışlardır. Her iki halde de yargılamanın yenilenmesi isteğinin dinlenme olanağı kalmamıştır.
    Bu durumda mahalli mahkemenin direnme kararı doğrudur. Ne var ki, HGK.’nun çoğunluğu tarafından yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin olarak tecelli eden görüşlerine katılmam mümkün olmamıştır. Açıkladığım nedenlerle mahalli mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim.


                             

    Hemen Ara