Esas No: 2006/5-667
Karar No: 2006/696
Karar Tarihi: 08.11.2006
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/5-667 Esas 2006/696 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gebze 3.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/03/2006
NUMARASI : 2006/19 E- 108 K.
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.03.2005 gün ve 2004/582 E- 2005/115 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 15.11.2005 gün ve 2005/9127- 12104 sayılı ilamı ile; (...Mahkemece bozma kararına uyulmuşsa da bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;
01.01.1983 gününden itibaren yürürlüğe giren 83/6122 karar sayılı Arsa Sayılabilecek Parsellenmemiş Arazi Hakkında Karar"ı ihtiva eden Bakanlar Kurulu Kararnamesinin 1-d maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde kabulü ile emsal mukayesesi yapılmak suretiyle değer biçilmesi gerektiği düşünülmeden taşınmazın arazi niteliğinde kabulü ile değerinin biçilmesi,
Doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı ve davalı vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 08.11.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 10.maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile sicil kaydının yol olarak terkini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, taşınmazı tarım arazisi olarak değerlendiren ve bu niteliğine göre bedel tespit eden bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 5.Hukuk Dairesince yerel mahkemenin bu ilk kararı “dava konusu taşınmazın arazi mi, arsa mı olduğunun belirlenip ona göre değerinin tespiti gerekirken, eksik inceleme ile arsa niteliğinde kabul edilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle bozulmuştur. Araştırmaya yönelik olan bu bozma kararına mahkemece uyularak, bozma nedenleri doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemelerde bulunulmuş, ilgili kurum ve kuruluşlardan gelen yanıtlara göre dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle belediye ve mücavir alan sınırları dışında olduğu, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanan 1/25000 ölçekli Gebze ve yakın çevresi çevre düzenleme planında sanayi ve depolama alanı içerisinde kaldığı saptanmış; bunun üzerine tarım arazisi olarak değerlendirilen taşınmaza mahkemece 75.000.000 TL/m² değer biçilerek buna göre kamulaştırma bedeli tespit edilmiştir. Taraf vekillerinin temyizi üzerine yerel mahkemenin (hükmüne uyduğu araştırmaya yönelik bozma kararı doğrultusunda yaptığı inceleme ve araştırma sonucu verdiği) bu ikinci kararı da Yüksek 5.Hukuk Dairesince “1983/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinin 1-d maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde kabulü ile emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi gerektiği düşünülmeden, arazi niteliğinde kabulü ile değerinin biçilmesi doğru görülmemiştir” gerekçesiyle ikinci kez bozulmuş; yerel mahkeme, dava konusu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde olduğu ve kamulaştırma bedelinin buna göre tespitinde bir isabetsizlik bulunmadığı görüşüyle önceki kararında direnmiştir.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın niteliğinin arsa mı? yoksa arazi mi? olduğu noktasında toplanmaktadır.
2942 sayılı Yasanın 4650 sayılı Yasayla değişik hükümlerine göre kamulaştırılan bir taşınmazın niteliğinin (arsa mı, arazi mi olduğunun) belirlenmesinde değerlendirme tarihinin (md.11), değerlendirmede ise idarece belgelerin mahkemeye verildiği (davanın açıldığı) günün (md.15/son) esas alınması gerektiğinde kuşku yoktur. Öyle ise bir taşınmazın arsa mı yoksa arazi mi olduğu değerlendirme günündeki durumuna göre belirlenecek ve kamulaştırma bedeli tespit edilecektir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre bir yerin arsa niteliğinde olup olmadığının saptanmasında ise Bakanlar Kurulu’nun 18.2.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararnamesi (ve bu bağlamda Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 17.4.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı) göz önünde tutulacaktır.
Bir arazinin ve arazi parçasının arsa sayılabilmesi için öngörülen koşullar Bakanlar Kurulu Kararnamesinin 1.maddenin a, b, c ve d bentlerinde açıkça belirtilmiş olup; belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan yerler maddenin (a) ve (b) bentlerinde, belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan yerler ise (c) ve (d) bentlerinde düzenlenmiştir.
Dava dosyasında toplanan bilgi ve belgelere, özellikle ilgili Belediye Başkanlığı ile Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü yazılarına göre; dava konusu taşınmazın –değerlendirme tarihi (belgelerin mahkemeye verildiği gün) itibariyle- belediye ve mücavir alan sınırları dışında olduğu, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanan 1/25000 ölçekli çevre düzenleme planında sanayi ve depolama alanı içerisinde kaldığı anlaşılmakta ve bu konuda Yüksek 5.Hukuk Dairesi ile yerel mahkeme arasında anlaşmazlık bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen Uyuşmazlık; belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan (ve dolayısıyla belediye nazım ve imar planları içerisinde yer almayan) salt çevre düzenleme planında sanayi ve depolama alanı içinde bulunan bir yerin arsa sayılıp sayılamayacağı noktasındadır. Daha açık bir anlatımla burada çözüme ve açıklığa kavuşturulması gereken husus; nitelikleri yukarıda belirtilen dava konusu taşınmazın –Yüksek 5.Hukuk Dairesinin Bozma kararına dayanak yaptığı- Bakanlar Kurulu Kararnamesinin 1/d maddesi hükmü doğrultusunda arsa sayılıp sağılamayacağıdır.
28.02.1983 gün ve 83/6122 sayılı “Arsa Sayılacak Parsellenmemiş Arazi Hakkında Bakanlar Kurulu Kararnamesi”nin 1.maddesinin (d) bendine göre “Belediye ve mücavir alan sınırları dışında olup da deniz, nehir, göl ve ulaşım yolları kenarında veya civarında bulunması veya sınai veya turistik önemi yahut hızlı şehirleşme faaliyetleri dolayısıyla İmar ve İskan Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen alanların sınırları içinde, imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerdeki arazi ve arazi parçaları arsa sayılır.”
Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan bir taşınmazın Bakanlar Kurulu Kararnamesinin yukarıda değinilen 1/d maddesi uyarınca arsa sayılabilmesi için, bu madde bendinde sayılan özellikte olması ve taşıdığı bu özelliği nedeniyle de İmar ve İskan Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen alanların sınırları içinde imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerde bulunması gerekir. Dosyada toplanan bilgi ve belgeler, özellikle Yüksek 5.Hukuk Dairesinin ilk bozma kararı doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme sonucu ilgili kurum ve kuruluşlardan gelen yazılar göz önünde tutulduğunda; değerlendirme tarihine göre belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan dava konusu taşınmazın, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen alanların sınırları içinde yer almadığı ve imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde 28.02.1983 gün ve 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin 1.maddesinin (d) bendi kapsamı dışında kalan ve maddenin diğer bentlerinde sayılan özellik ve nitelikleri de taşımayan dava konusu taşınmazın arsa sayılmasına olanak yoktur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu taşınmazın tarım arazisi olduğuna ilişkin yerel mahkemenin direnmesinin yerinde olduğunun kabulü ile taşınmazın bu niteliğine göre yapılan değerlendirme ve tespit edilen bedelle ilgili temyiz itirazlarının incelemesi için dosyanın Yargıtay 5.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenle bozulmasına ilişkin çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.