Esas No: 2006/13-637
Karar No: 2006/679
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/13-637 Esas 2006/679 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gölhisar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2005
NUMARASI : 2005/206-259
08112006Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gölhisar Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.02.2005 gün ve 2004/142-2005/40 sayılı kararın incelenmesi Davacı/alacaklı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13.10.2005 gün ve 2005/8905-15113 sayılı ilamı ile ; (...Davacı banka, kredi sözleşmesi gereğince borçlarını ödemeyen davalılar aleyhine başlattığı icra takibine vaki haksız itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1—4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı yasanın amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasaların da tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Somut olayda taraflar arasında 4077 sayılı yasanın 10/A kapsamında kredi sözleşmesi ilişkisi olduğu ve davacının da yasanın 3/k bendinde yer alan “kredi veren” durumunda bulunduğu anlaşılmaktadır.
4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık 4077 sayılı Tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir ve görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2—Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı/alacaklı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Gölhisar İcra Müdürlüğünün 2003/167 sayılı takip dosyasında; T.C.Halk Bankası Genel Müdürlüğü adına Karamanlı Halk Bankası Şube Müdürlüğü vekili aracılığıyla davalı/borçlular aleyhine “Kooperatif Kredileri Sözleşmesi’ne dayanılarak verilen kredi” nedeniyle 31.03.2003 tarihinde toplam 2.944.500.000.TL. üzerinden icra takibine geçilmiş;%105 faiz ile banka muamele giderleri ve fon giderleri istenmiş ve takip dayanağı olarak ihtarname, hesap özeti, taahhüt ve kredi sözleşmesi gösterilmiştir.
Davalı borçlular takibe itiraz ettiğinden 09.04.2003 tarihinde takibin durdurulmasına karar verilmiş; alacaklı banka tarafından itirazın iptali istemli eldeki dava Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır. Dava mahkemece esastan incelenerek retle sonuçlanmıştır.
Davacı/alacaklının temyizi üzerine Özel Dairece, tüketici işlemi olduğu ayrıca kredi veren durumundaki bankanın da taraf olması gözetilerek uyuşmazlığın çözüm yerinin Tüketici Mahkemesi olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkeme tarafların esnaf ve işin ticari olduğu, tüketici işleminin söz konusu olmadığı gerekçesiyle görevli olduğundan bahisle önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Takip dayanağı “Kooperatif Kredileri Sözleşmesi”nde borçlunun esnaf olup, kefillerin de gerçek kişi esnaflar ve Gölhisar Esnaf ve Kefalet Kooperatifi olduğu çekişmesizdir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; uyuşmazlığın niteliği ve tarafların sıfatına göre davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine mi, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine mi ait olduğu noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak ilkin “tüketici” kavramının açıklanmasında yarar vardır.
4822 sayılı Kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/e maddesinde “Tüketici” ; “Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere bir işlemin tüketici işlemi olabilmesi için gerçek ya da tüzel kişinin o işlemi yaparken amacının ticari ve mesleki olmaması gerekmektedir.
Her alıcı ya da kredi kullanan tüketici olmadığına göre, kişisel ihtiyaçları dışında belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma ve bunun gibi amaçlarla alıcı olmak ya da kredi kullanmak da mümkündür. Bu durumda bir mal veya hizmeti mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların, ve yine bu amaçla kredi kullananların tüketici olarak adlandırılması açıklanan hüküm karşısında olanaklı değildir.
Şu durumda, mesleki amaçlı kredi kullandıran tarafın banka olması da kredinin kullanılma biçimi ve kullananın sıfatı nazara alındığında tek başına göreve etkili bir husus olmayıp, 4077 sayılı Kanunun “kredi veren” tanımına ilişkin 3/k ve “Tüketici kredi sözleşmesi” ne ilişkin 10/A maddelerinin de uygulama yeri bulunmamaktadır.
Somut olayda; takip dayanağı “Kooperatif Kredileri Sözleşmesi” olup, söz konusu kredinin kullanılabilmesi kredi borçlusunun esnaf ve sanatkârlar kooperatifi üyesi olması dolayısıyla esnaf sıfatını taşıması koşuluna bağlıdır. Nitekim, kredi borçlusu ve kefilleri esnaf olup, ayrıca kredi sözleşmesinde esnaf ve sanatkarlar kooperatifinin de müteselsil kefaleti bulunmaktadır.
Bu da göstermektedir ki, Kanunun açık hükmü karşısında söz konusu krediyi mesleki amaçlarla kullanmış olan kredi borçlusu esnafın, özel hayatına ilişkin olmayan bu işlemi nedeniyle, tüketici olarak kabulü olanaklı değildir.
Ayrıca, kredi alan/borçlu açıkça tüketici sıfatı taşımazken, salt kredi kullandıranın banka olması, kredi alana tüketici sıfatı, alınan krediye de Tüketici kredisi niteliği kazandıramaz.
Diğer taraftan, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 23. maddesi hükmü ile “Tüketici Mahkemelerinin” görev alanı “bu Kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilaflar” şeklinde belirlenmiş olup; yukarıda açıklanan hususlar karşısında taraflar arasındaki uyuşmazlığın bu Kanunun uygulanması ile ilgili bulunmadığı da açıktır.
Durum böyle olunca 4077 sayılı Kanun kapsamında bulunmayan uyuşmazlığın çözüm yeri de Tüketici Mahkemeleri olmayıp, Genel Mahkemelerdir.
Açıklanan nedenlerle; Yerel Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğuna ilişkin kararı ve bu kararında direnmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazları Özel Dairesince inceleme dışı bırakıldığından; işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle DİRENME KARARI UYGUN OLUP, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için DOSYANIN 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE 08.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.