Esas No: 2006/21-647
Karar No: 2006/676
Karar Tarihi: 18.10.2006
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/21-647 Esas 2006/676 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, SSK sigortalılığı süresince Bağ-Kur'a kaydının haberi olmadığını ve çifte sigortalılığın yasalar tarafından kabul edilmediğini belirterek Bağ-Kur sigortalılığının iptalini istemiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından yapılan incelemede, önceden başlayıp kesintisiz devam eden sigortalılığın ağırlığının dikkate alınması gerektiği belirtildiği için yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Ancak Bağ-Kur primlerine ilişkin beyanda bulunan davacının tescil tarihi itibariyle sigortalılığının durdurulmuş olması gerektiği belirtildiğinden SSK sigortalılığı geçerli görülmüştür. Kararda, çifte sigortalılık durumunda tek bir sigortalılığın kabul edildiği vurgulandı ve kanun maddeleri belirtilerek açıklamalar yapıldı: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3/I-(F) ve (K) bendleri, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'nun 24/2-c maddesi.
Hukuk Genel Kurulu 2006/21-647 E., 2006/676 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki " tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adıyaman Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi"nce davanın kabulüne dair verilen 21.06.2005 gün ve 2004/80 E- 2005/932 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi"nin 06.01.2006 gün ve 2005/8398-2006/703 sayılı ilamıyla;
(...Davacı; 506 sayılı Yasaya bağlı sigortalılığının 30.12.1992 yılında başlayıp, 07.07.1999 tarihine kadar Karayolları Genel Müdürlüğünde kadrolu işçi olarak kesintisiz devam ettiğini, bu çalışmaların sürekli olduğunu, Bağ-Kur"a ise üzerinde kayıtlı araç olması nedeniyle habersiz olarak 15.01.1987 tarihi itibarıyla tescil edildiğini ve hiç prim ödemediğini, yasanın çifte sigortalılığa izin vermediği ileri sürerek, Bağ-Kur sigortalılığının SSK"na tabi çalıştığı dönem için iptalini istemiştir.
Gerçekten, davanın hukuksal dayanaklarından birisini oluşturan 506 sayılı yasanın 3/I - (f) -(k) bendlerinde; kanunla kurulu Sosyal Güvenlik kurumlarına bağlı bulunanlar veya herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışan kimsenin Sosyal Sigortalar Kanuna tâbi sigortalı sayılamayacakları hükme bağlanmıştır. Bunun karşıtı olan 1479 sayılı yasanın 24/II-c bendine göre; bir Sosyal Güvenlik Kuruluşuna tabi olanların Bağ-Kur anlamında sigortalı olamayacakları benimsenmiştir. Bunun sonucu denilebilir ki, Sosyal Güvenlik Sistemimiz, çifte sigortalılığı kabul etmemektedir. Ne var ki, bir kimsenin aynı anda birden fazla Sosyal Güvenlik Kuruluşuna tabi işlerde çalışması durumunda uyuşmazlık, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılık durumuna göre çözümlenir.H.G.K."nun 03.10.2001 gün ve Esas 2001/21-627, Karar:2001/659 sayılı Kararı da bu yöndedir. Aynı anda çalışmaların başlaması ve kapsam durumunun oluşması halinde ise ekonomik yönden baskın çalışmalar dikkate alınır.
Dava konusu olayda, davacının Bağ-Kur nezdindeki sigortalılığının 1987 yılında başladığı ve kesintisiz devam ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda önceden başlayıp devam edegelen Bağ-Kur nezdindeki sigortalılığına ağırlık tanıyarak sonuca gidilmesi ve davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 30.12.1992 tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olarak çalıştığının ve 07.07.1999 tarihine kadar Bağ-Kur"a prim borcu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece; belirtilen tarihler arasında baskın sigortalılığın Sosyal Sigortalar Kurumunda geçmiş olduğu belirtilerek istemin kabulüne dair verilen karar, Yüksek Özel Dairesince, yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davacının, 1.10.1981-31.12.1981 tarihleri arasında ve 30.12.1992 tarihinden başlayıp devam etmekte olan -zorunlu- SSK, 1997 yılında resen yapılan, 15.01.1987 tarihli meslek oda kaydı nedeniyle anılan tarihten başlatılan Bağ-Kur sigortalılığının bulunduğu görülmektedir.
Davacının, SSK zorunlu sigortalısı olduğu devrede, Bağ-Kur sigortalılığının da bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle "çakışan sigortalılık" olarak da adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hali, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3/I-(F) ve (K), 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 24/2-c madde hükümleri dikkate alınarak, sadece birine değer verilerek çözüme kavuşturulmaktadır.
Ne var ki, 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanununun 22.02.2006 gün ve 5458 sayılı Kanunu 13.maddesi ile değişik Ek 19.maddesindeki, "Bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez.
Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir..." yönündeki hükmü ve davacının Bağ-Kur prim ödemelerine ilişkin beyanı dikkate alındığında, davacının Bağ-Kur sigortalılığının tescil tarihi ile durdurulmuş sayılmasının gerekmesi karşısında, kayda geçmiş zorunlu Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılığına geçerlik tanınmasında yasal zorunluluk bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, yerel mahkemenin Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılığına değer veren kararında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 18.10.2006 gününde oybirliği ile değişik gerekçeyle karar verildi.