Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/11-623 Esas 2006/666 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/11-623
Karar No: 2006/666
Karar Tarihi: 18.10.2006

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/11-623 Esas 2006/666 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2006/11-623 E.  ,  2006/666 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kadıköy Asliye 1. Ticaret Mahkemesi
    TARİHİ : 30/03/2006
    NUMARASI : 2005/853-191

    Taraflar arasındaki “kooperatif tasfiye kurulu kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy1.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın B.. K.. yönünden reddine diğerleri yönünden kabulüne dair verilen 05.10.2004 gün ve 2002/94 E. 2004/830 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 26.05.2005 gün ve 2005/456-5533 sayılı ilamı ile; (...Davacılar vekili müvekkillerinin ortağı bulunduğu tasfiye halindeki davalı kooperatifin tasfiye kurulunca inşaat maliyetini belirleme ve tahsil yetkisi olmadığı halde, tapudaki işleme esas yetkisiz kararlar alındığını ileri sürerek, tasfiye kurulunun bu yöndeki karar ve uygulamalarının iptalini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, karar ve işlemlerin tasfiye amacı kapsamında tasfiye kurulunun yetkisinde olduğunu savunmuştur.
    Mahkemece, toplanan kanıtlara ve kooperatif kayıtları üzerindeki bilirkişi inceleme sonucuna dayanılarak, kooperatif tasfiye kurullarının ortaklardan talep edecekleri ödentilerin genel kurul kararlarına dayandırılmasının zorunlu olduğu, kooperatif tasfiye haline girse bile en yetkili ve üst karar organın genel kurul olmaya devam ettiği, tasfiye halindeki kooperatiflerin genel kurul toplantısının yapılmayacağı yönünde bir yasal düzenleme bulunmadığı, davalı kooperatif tasfiye kurulunca inşaat, şerefiye, gecikme faizi borcu altında ortaklardan istenilen ödemelere ilişkin bir genel kurul kararı bulunmadığı, aksine bilirkişiye yaptırılan özel hesaplamalara dayandırıldığı, gecikme faizi alınması yolunda bir genel kurul kararı bulunmadığı gibi istenen faizlerin hangi alacak kalemi ile ilgili olduğunu kapsadığı sürelerin belirtilmediği, genel kurul kararı olmadan tasfiye dönemine ait giderler için borçlar çıkarılarak ve şerefiye bedellerinin güncelleştirilerek ortaklardan istenmesinin yasal dayanağının bulunmadığı, TTK.nun 440’ncı maddesinde şirket ortaklarının davanın ve tasfiye işlemlerinin gereği hususlar hakkında tasfiye kurulunca genel kurulun toplantıya çağrılacağının öngörüldüğü, ortaklık kaydı bulunmayan davacı Birol Karabiber’in dava hakkı olmadığı gerekçesiyle diğer davacıların davasının kabulü ile davalı kooperatif tasfiye kurulunun kesinleşmiş ilamların icrası dışındaki konut tahsis, inşaat maliyetlerini belirleme ve tahsiline ilişkin aldığı kararların ve bu yöndeki uygulamaların iptaline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesi de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2-Mahkemece davalı kooperatif tasfiye kurulunun konut tahsis, inşaat maliyeti belirleme ve tahsiline ilişkin karar ve işlemlerinin yetki aşımı olduğu, bu hususların genel kurulca kararlaştırılabileceği, kooperatifin tasfiye halinde olmasının genel kurulun işlevini ortadan kaldırmayacağı yönündeki gerekçeleri yerindedir. Ancak, dosya kapsamından yargılama sürerken tasfiye kurulunun kararı ile kooperatif genel kurulunun 15.10.2004 tarihinde toplantıya çağrıldığı anlaşılmaktadır. Esasen, davacılara da genel kurulun ertelenmesi talep edilmiş, mahkemece bu talep 23.09.2004 tarihli kararla reddedilmiştir. Temyiz dilekçesi eklerinden, 1990 ile 2003 yıllarına ait kooperatif genel kurulunun hükümden (10) gün sonra toplandığı ve gündemde yer alan davaya konu hususlar görüşülerek kabul kararları ile onaylandığı anlaşılmaktadır. Ancak, sözü edilen genel kurul kararının kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamaktadır. Bu bakımdan, mahkemece genel kurul toplantısı ve alınan kararların eldeki davaya etkisi üzerinde durulması genel kurul kararlarının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, eğer iptal davasına konu edilmişse o davanın birleştirilerek her iki davanın birlikte görülüp sonuçlandırılması zorunlu görüldüğünden, kararın bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava; kooperatif tasfiye kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.
    Davacılar; kooperatif tasfiye kurulu tarafından genel kurulun kararı olmaksızın konut inşaat maliyetini belirleme ve tahsili, konut tahsisi ile ilgili kararlar alınarak bu kararın yürütüldüğünü ancak, davaya konu edilen söz konusu işlemlerin kanuna ve anasözleşmeye aykırı olduğunu, bu karar ve işlemlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı tasfiye kurulu; davacılardan B..K..’in kooperatif üyesi olmaması nedeni ile davacılık sıfatının bulunmadığını, dağılmış bir kooperatifin genel kurulunun da bulunmayacağından kendilerinin mahkeme kararları ve genel hükümlere göre tasfiyeyi gerçekleştirmeye çalıştıklarını bildirerek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmişlerdir.
    Mahkemece; genel kurul kararına dayalı olmaksızın tasfiye kurulu tarafından alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğu sonucuna varılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Dairece; mahkemece verilen kararın gerekçesi yerinde olmakla birlikte, karardan sonra toplanan genel kurulca yapılan işlemlere icazet verildiğinden, bu hususun değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm bozulmuş, yerel mahkeme ilk hükmünde direnmiştir.
    Kadıköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.03.1992 gün ve 1992/37-124 sayılı kararı ile; Davaya konu S.S.Tüten Konut Yapı Kooperatifinin, kooperatif ana sözleşmesi ve 3476 sayılı Kanunun geçici 3.maddesi hükmü gereğince 2 yıl içinde intibakının yapılmadığı tespit edilerek, davalı kooperatifin dağılmış olduğunun tespitine ve TTK.m.81 gereğince kooperatife tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir. Karar Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin onamından geçerek 30.12.1992 tarihinde kesinleşmiştir.
    Davaya konu olan ve tasfiye kurulu tarafından alınan konut maliyetlerinin belirlenmesi, tahsili ve konut tahsisi işlem ve kararlarının genel kurul kararına dayalı olmadığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kaldı ki, dosya kapsamına göre, 1992 tarihinden itibaren davanın açıldığı 2002 yılına kadar hiçbir genel kurul toplantısının yapılmadığı da sabittir.
    Kooperatifler, tasfiye kararı alındıktan sonra tasfiye halinde yapı kooperatifine dönüşürler. Bu durumda kooperatifin temsil ve ilzamı büyük ölçüde tasfiye kuruluna geçse de, tasfiye halinde kooperatiflerde de en yetkili ve en büyük organ olarak genel kurul varlığını ve hayatiyetini sürdürür. Kooperatiflerde en yetkili organ genel kurul olup, yasanın amir hükümleri dışında en son sözü söylemeye ve kooperatifle ilgili her konuda karar almaya yetkilidir.
    Kooperatiflerde kanun ve ana sözleşme hükümleri ile münhasıran genel kurula tanınan, diğer yönetim birimlerine devredilemeyen ve bu meyanda tasfiye kuruluna devredilemeyecek bir kısım yetkiler bulunmakta olup, bu yetkiler her halükârda genel kurul tarafından kullanılır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 81.maddesinin 4.fıkrası ve geçici 3.maddesinde tasfiye halinde kooperatiflerin genel kurullarının nasıl yapılacağı düzenlenmiş bulunmaktadır.
    Öte yandan kooperatif ana sözleşmesinin 86.maddesinde genel kurulun tasfiye halinde de en yetkili organ olduğunu belirleyen hükümler yer almakta olup, 87.maddesinde tasfiye memurlarının her yıl sonu ara bilanço hazırlaması ve genel kurula sunması konusunda hükümler içermektedir. Öyle ise, kooperatifler tasfiye halinde de genel kurul toplantısını yapmaya mecbur olup, tasfiye kurullarının genel kurula hesap verme ve ortaklardan talep edecekleri ödentiler ile konut tahsisi gibi işlemleri genel kurul kararına dayandırmak zorundadırlar. Özel Dairece de işaret edildiği gibi yerel mahkemenin bu yöndeki gerekçeleri yerinde olmakla birlikte; görülmekte olan kooperatif tasfiye kurulu kararının iptali davası devam ederken, tasfiye kurulunca üyelere gönderilen 10.09.2004 tarihli davet ile daha önce yapılamayan 1992 ila 2003 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısının, 15.10.2004 tarihinde yapılması yönünde çağrıda bulunulmuştur. Davetiyeye ekli gündem içeriğinde, görülmekte olan davaya konu olan tüm hususlarda genel kurulun icazetinin istendiği de açıkça belirgindir. Bunun üzerine davacılar tarafından, yapılmak istenen genel kurul toplantısının tedbiren durdurulması mahkemeden talep edilmiştir. Mahkeme aldığı, 23.09.2004 tarihli ara kararı ile aynen,” Genel Kurul toplantısının yapılmasını engelleyecek, tedbir kararı verilmesine ilişkin koşulların oluşmadığı, ayrıca gündem incelendiğinde, gündemin 9.maddesinde aidiyeti zaten daha önceden belli olan daireler için parasını ödeyen ve tapuya hak kazananların tapularının verilmesi için yetki verilmesinin yer aldığı anlaşılarak, talebin reddine” karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Ne varki, yerel mahkemece genel kurulun 15.10.2004 tarihinde yapılacağı ve davaya konu olan tüm hususların bu konuda izin ve icazet vermeye yetkili en büyük organ tarafından değerlendirileceği ve icazet verilmesinin imkan dahilinde olduğu bilinmesine, davalı tarafından bu konuda yapılacak genel kurulun sonucunun beklenmesinin talep edilmesine rağmen, 10.10.2004 tarihinde verilen kararla yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, genel kurul kararına dayalı olmayan, tasfiye kurulu karar ve işlemlerin iptaline karar verilmiştir. Karardan hemen sonra 15.10.2004 tarihinde toplanan genel kurulda, davaya konu olan hususların her biri ayrı ayrı genel kurulun onayına sunulmuş ve genel kurul bunlara onay ve icazet vermiştir.
    Kooperatiflerde Kanunun amir hükümleri dışında en geniş yetkiye ve kooperatifle ilgili her konuda karar alma hakkına sahip organ olan genel kurulun dava açılmasından sonra dahi olsa, davaya konu olan hususlar hakkında aldığı kararların görülmekte olan dava üzerinde olumlu yada olumsuz olarak etkisi olacağı Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ile de benimsenmiştir. (Y.HGK’nun 30.03.1994 gün ve 1993/15-860-181 sayılı ilamı).
    Hal böyle olunca, somut olayda mahkemece yapılması gereken genel kurulun sonucunu bekleyip, Özel Dairenin bozma ilamında belirtilen şekilde hareket etmek olması gerekirken, direnme kararı verilmesi isabetli bulunmamıştır.
    Özel Daire kararında da açıklandığı üzere; mahkemece genel kurul kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılıp, iptal davasına konu edilmişse, davaların birleştirilmesine karar verilerek, birlikte görülüp sonuçlandırılması gerekir.
    Bu itibarla Hukuk Genel Kurulunca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

     

    Hemen Ara