Esas No: 2006/8-597
Karar No: 2006/623
Karar Tarihi: 04.10.2006
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/8-597 Esas 2006/623 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Tunceli Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/05/2006
NUMARASI : 2006/82 E- 108 K.
Taraflar arasındaki “meni müdahale” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tünceli Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın görev yönünden reddine dair verilen 28.12.2005 gün ve 2003/60 E- 2005/269 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’nin 20.03.2006 gün ve 2006/1187-1778 sayılı ilamıyla; (...Hüküm Avukatlık ücreti yönünden temyiz edilmiştir. Mahkemece görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verildiğine ve davalı taraf yargılama oturumlarında Avukat ile temsil olunduğuna göre, Avukatlık ücretinin bu kararı veren mahkemece nazara alınması ve davacıya yüklenmesi gerekir. Bu ilke 24.05.1945 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararıyla da benimsenmiştir. Mahkemece bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, el atmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından, Sulh Hukuk Mahkemesine ibraz edilen dava dilekçesinde; müvekkiline ait tapuda kayıtlı olmayan taşınmaza davalı idare tarafından kum ve çakıl dökülmek suretiyle müdahale edildiğini ve hiçbir haklı nedene dayanılmaksızın taşınmazın kullanımının idarece engellendiğini ileri sürerek, davalının müdahalesinin meni ile taşınmazın eski hale getirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili; kamulaştırma planı hazırlanırken tescil harici yer olarak belirlenen dava konusu taşınmazda davacının korunmaya değer bir hakkı bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, “yargılama sırasında dava konusu taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlendiğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle “Davanın görev yününden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın kadastro mahkemesine devrolunmasına; davalı yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme “dava konusu taşınmaz için sonradan kadastro tutanağı düzenlenmesi sonucu, Yasa gereği mahkemenin görevsiz hale gelmiş olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevsiz mahkemede dava açmakta kusuru bulunmayan davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğu” gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahalli mahkemede davalı olan taşınmaza ilişkin kadastro tutanağının düzenlenmiş olması nedeniyle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca mahalli mahkemenin görevsizlik (devir ve tevdi) kararı vermesi durumunda, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak yargılama giderleri, davada haksız çıkan, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HUMK m.417/I c.1). Bir davada her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa mahkeme, yargılama giderlerini, haklı çıkma oranına göre taraflar arasında paylaştırır. (HUMK m. 417/ I c.2).
Hemen ifade edilmelidir ki, yargılama giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin az yukarıda açıklanan ana kuralın bazı istisnaları vardır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 417 nci maddesinin birinci fıkrasında “kanunen musarrah olan hallerden maadasında” deyimi ile, bu istisnalar kastedilmiştir.
Buna göre; davalı, ilk oturumda davayı kabul ederse ve hal ve durumu ile kendisi aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş ise yargılama giderlerine mahkûm edilemez (m. 94/II). Yine, davada haklı çıkmış olan taraf, bilerek ve isteyerek davayı uzatırsa veya gereksiz masraf yaparsa ya da elinde bulunup da hükme etkisi olan belgeleri zamanında karşı tarafa bildirmezse, davayı kazanmış olmasına rağmen yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir (m.418).
Bundan ayrı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.02.1963 gün ve E:1963/4-71 K:1963/21 sayılı kararında da benimsendiği gibi; davanın açıldığı tarihte görevli bulunan bir mahkemenin sonradan çıkan bir yasa ile görevsiz hale gelmesi üzerine verilecek görevsizlik kararında, yanlış mahkemeye dava açmamış olması yüzünden gidere sebebiyet vermiş bulunmayan davacıya gider yükletilmesi düşünülemez.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/son maddesinde de; Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması nedeniyle görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda, yargılama giderlerinden olan avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği öngörülmüştür.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, bir kimse lehine diğer tarafa dava giderinin yükletilmesinin nedeni, diğer tarafın o kimsenin gider yapmasına sebebiyet vermiş olmasıdır.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 gün ve E:2006/1-379, K:2006/360; 20.09.2006 gün ve E: 2006/1-534, K: sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu genel açıklamalardan sonra, mahalli mahkemelerde görülmekte olan davaların kadastro mahkemelerine devrine ilişkin yasal düzenlemenin açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.
3402 sayılı kadastro Kanunu’nun 27. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte kadastro mahkemelerinin görevi başlamakta; buna karşın genel mahkemelerin görevi sona ermekte ve davaları doğrudan doğruya kadastro mahkemesine aktarma yükümü doğmaktadır.
Bundan sonra genel mahkemelerin, kadastro tutanağı düzenlenmiş bulunan davalara bakması olanaklı değildir. Genel mahkemeler tarafların isteğine bağlı olmadan, dosyayı bir görevsizlik (devir ve tevdi) kararı ile kadastro mahkemesine aktarır. Hemen belirtilmelidir ki, mahalli mahkemelerce doğrudan doğruya verilen aktarma kararı, teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, sadece bir devir kararıdır. Bu nedenle, bu devir kararı hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesi hükmü uygulanmaz ve bundan dolayı davacı yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilemez (İhsan Özmen-Halim Çorbalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara-1991 s:1071).
Sonuç olarak; dava açıldığı tarihte görevli bulunan bir mahkemenin, sonradan çıkan bir yasa ile görevsiz hale gelmesi ya da yasada öngörülen koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle görevinin sona ermesi üzerine verilecek görevsizlik (devir ve tevdi) kararında, yanlış mahkemeye dava açmamış olması yüzünden gidere sebebiyet vermiş bulunmayan davacıya gider yükletilmesi olanaklı değildir.
Somut olayda; meni müdahale ve eski hale getirme istemiyle 26.5.2003 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davanın yargılaması sırasında, dava konusu taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlenmiş olması nedeniyle mahalli mahkemenin görevi sona ermiş; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 27.maddesinin 1.fıkrası uyarınca görevsizlik kararı verilmek suretiyle dava dosyasının kadastro mahkemesine re’sen devrolunmasına karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, yasada öngörülen koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle görevi sona eren mahkemenin verdiği görevsizlik kararı ile, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması usul ve yasaya uygundur. Direnme kararı bu nedenle onanmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 04.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.