Taraflar arasındaki "tapu iptali ve terkin" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.6.2004 gün ve 2000/223-2004/484 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 5.12.2005 gün ve 1385-12922 sayılı ilamı ile, (...Dava; tapu iptal ve terkin isteklerine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre; yanlar arasındaki uyuşmazlığın "kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynaklandığı açıktır.
Bilindiği üzere, son kez yürürlüğe giren 3621 sayılı kıyı kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri, Anayasa Mahkemesinin iptal karan kapsamı dışında bırakılmış; anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı kıyı Kanunu’nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir.
0 halde, öncelikle idare tarafından 3621 sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra, üç jeologtan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı; harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı"nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın tarafların bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda "kıyı kenar çizgisi" düzenlendiği haritaya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenipte 5/3 sayılı kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın, idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise, kıyı kenar çizgisi, bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmıyacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Oysa, mahkemece davanın reddine karar verilirken, aynı yerde daha önce görülen davalar münasebetiyle yapılan incelemelere atıfta bulunulmuş ise de, önceki belirlemeler yerine uygulanmamış, bu konuda bir araştırma yapılmamış, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisinin neresinde bulunduğu belirlenmemiştir. Eksik soruşturmaya dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler de gözetilmek suretiyle emsal alınan dava dosyalarındaki karar ve krokilerinin de yerine uygulanması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.9.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.