Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/1-492 Esas 2006/501 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/1-492
Karar No: 2006/501

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/1-492 Esas 2006/501 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2006/1-492 E.  ,  2006/501 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Gürsu Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 04/04/2001
    NUMARASI : 2001/128-69

    Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gürsu Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen  7.4.1999 gün ve 1995/77-1999/27 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 27.3.2000 gün ve 2884-3218 sayılı ilamı ile, (...Dava, ehliyetsizlik ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.Davranışlarının eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun medeni hakları kullanmağa selahiyattar olan kimse iktisabada, iltizamada ehildir” şeklindeki 9.maddesi hükmüyle hak elde edilebilmeyi borç (yükümlülük) altına girebilmeyi  medeni hakları kullanma ehliyetine bağlamış. 10.maddesinde de medeni hakları kullanma ehliyetinin başlıca koşulu olarak temyiz kudretini ve reşit olmayı kabul ederek “mümeyyiz olan reşit Medeni hakları kullanmağa selahiyattardır” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü, eylem ve işlem ehliyeti” olarak da tarif edilen temyiz kudreti aynı yasanın 13.maddesinde” yaşının küçüklüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve bunlara  benzer sebeplerden biriyle makul surette hareket etmek (iktidarından) mahrum olmayan her şahıs Kanunu Medenice mümeyyizdir” denmek suretiyle tanımlanmış ayrıca, temyiz kudretini ortadan kaldıran önemli sebeplerden bazılarına değinilmiştir.Önemlerinden dolayı bu ilkeler söz konusu yasa ile öteki yasaların  çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki M.K.nun 15.maddesinde ifade edildiği üzere temyiz kudreti olmayan bir   şahsın geçerli bir iradesinin  bulunmaması nedeniyle  muayyen  istisnaların dışında yapacağı işlemlere bir sonuç bağlanamayacağından  karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz (Y.İ.B.K.11.6.1941 Tarih 4/21).
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçtan itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı doyurucu somut belgeler alınması varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları hasta müşahade kağıtları film grafiklerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında her ne kadar HUMK.nun 286.maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaları” hakimi bağlamaz ise de temyiz kudretinin yokluğu yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç olarak irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan akil hastalığı, akıl zayıflığı gibi  biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
    Somut olaya gelince çekişme konusu taşınmazlar davacılar ile davalı A...’nin  miras bırakanına aitken 20.04.1992 tarihinde rücu şartı ile davalı A.. ve bağışladığı A..tarafından da daha sonra kayınbiraderi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiği kayden sabittir. Ne varki, ehliyetsizlik iddiası yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılmış değildir.
    Hal böyle olunca, işlem tarihi itibarıyla murisin ehliyetli olup olmadığı yolunda Adli Tıp kurumundan rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek davanın reddedilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davacı vekilleri
      HUKUK GENEL KURULU KARARI
    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan sonra  gereği görüşüldü:
    Davacılar vekili, dedeleri İ..O..ın yaşlılık sebebiyle bunamasından  ötürü .. İlçesi, ..köyü, 1590, 1600, 1602 parsel sayılı taşınmazları davalı torunu A..O..’a rücu şartlı bağış işlemiyle temlik ettiğini; davalı A..’nin de, kayınbiraderi olan E.. E..’e taşınmazları satış yoluyla devrettiğini; asıl amacının davacılardan mal kaçırmak olduğunu ileri  sürerek, ehliyetsizlik ve muvazaa nedeniyle tapunun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar, muris İbrahim’in akli melekelerinin yerinde olduğunu, davanın reddini cevaben  bildirmişlerdir.
    Yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
    20.4.1992 günü, rücu şartlı bağış akdinin yapıldığı sırada, muris İ..’in hukuki ehliyeti haiz olduğu, Adli Tıp Bursa Grup Başkanlığınca düzenlenen raporda belirtilmiştir.Ayrıca muris tarafından gerçekleştirilen dava dışı temliklerle ilgili olarak dosyaya ibraz edilen,Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Kurulu’nca düzenlenen 23.5.1997 tarihli raporda, 13.10.1993 tarihi itibariyle murisin hukuki ehliyeti haiz olmadığı görüşü yer almaktadır.
    Bu durumda, murisin akit tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının tespiti bakımından araştırma yapılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
    O halde geçmişte muris İbrahim’le ilgili olarak açılan ve neticelenen tüm dava dosyaları, bu dosyaya celp edilmeli, o dosyalardaki raporlar dosya arasına katılmalı, varsa  düzenlenen hasta müşahede kağıtları, tabelaları, doktor raporları araştırılmalı,getirtilmeli; dosya tam anlamı ile tekamül ettikten sonra  tomarı ile Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesine gönderilerek, rücu şartlı bağış akdinin gerçekleştirildiği 20.4.1992 tarihinde murisin hukuki ehliyeti haiz olup, olmadığı yönünde rapor alınmalıdır.
    Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ:Davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının, Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 5.7.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara