Esas No: 2006/9-394
Karar No: 2006/394
Karar Tarihi: 14.6.2006
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/9-394 Esas 2006/394 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Isparta Asliye (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2006
NUMARASI : 2006/35-93
Taraflar arasındaki “işçilik alacakları" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Isparta Asliye (İş) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 6.5.2005 gün ve 207-109 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 29.11.2005 gün ve 21865-37525 sayılı ilamı ile, (...1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinin 71. maddesinde, 10. kıdem yılını dolduranlara, bu kıdem süresinin sonunda 40 günlük ücreti tutarında kıdemli işçiliği teşvik pirimi ödeneceği kurala bağlanmıştır. Davacı işçi anılan pirimi talep etmiş, mahkemece istek doğrultusunda karar verilmiştir.
Davacı işçinin işyerine ilk olarak girdiğinde alt işveren işçisi olarak gösterilmek suretiyle çalışmaya başladığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı işçi 2000 yılında sendikaya üye olmuş ve üyeliğin işverene bildirildiği tarihten sonra alt işveren ile asıl işveren arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığı, davalının tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiği yönünde taleplerde bulunmuştur. Asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişkinin sendika üyeliğinin işverene bildirildiği tarih sonrası için muvazaaya dayandığı kesinleşmiş yargı kararlarıyla sabit olmuştur. Ancak üyeliğin işverene bildirildiği tarihten önceki dönemde gerçek bir aslı işveren-alt işveren ilişkisi olup olmadığı belirlenmiş değildir.
Kıdemli işçiliği teşvik pirimi bakımından davacı işçinin sendika üyeliğinin işverene bildirildiği tarih öncesinde kalan dönemlerde de davalının gerçek işçisi olup olmadığının tespiti önem kazanmaktadır. Gerçekten, 2000 yılı öncesinde geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi varsa, davacı işçi alt işverene ait işyerinde çalışmış olmakla ve asıl işverenin sorumluluğu alt işverenin ödemekle yükümlü olduğu işçilik alacakları ile sınırlı olduğundan 2000 yılı öncesindeki sürenin kıdemli işçiliği teşvik primine esas alınacak sürenin tespitinde dikkate alınmaması gerekir. Ancak 2000 yılı öncesinde de asıl işveren- alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının belirlenmesi durumunda davacının tüm çalışmalarının davalı işveren nezdinde geçtiği kabul edilerek, kıdemli işçiliği teşvik primine esas sürenin tespitinde söz konusu hizmetlerin tamamı dikkate alınmalıdır.
Mahkemece davacının sendika üyeliğinin işverene bildirildiği tarih öncesinde kalan dönem itibarıyla ihale sözleşmeleri getirtilmeli ve asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olup olmadığı belirlenmelidir. Sonucuna göre davaya konu olan kıdemli işçiliği teşvik pirimine hak kazanılıp kazanılamayacağı noktasında bir karar verilmelidir. Konuyla ilgili olarak eksik incelemeyle sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
3. Davacı işçi 6772 sayılı Yasa uyarınca ödenmesi gereken ilave tediye ücretlerini talep etmiş söz konusu istek yönünden zamanaşımı defi dikkate alınarak 1999 yılından itibaren hesaplamalar yapılmıştır. Davacının sendikaya üyeliğinin davalı işverene bildirildiği ve asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespit olunduğu tarih olan 2000 yılı öncesinde kalan dönemler için ilave tediye hesaplanması yukarıdaki bent uyarınca yapılması gereken incelemeyle bağlantılıdır. Gerçekten, geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığının belirlenmesi durumunda bu dönem için ilave tediye alacağına hak kazanılması mümkün değildir. Bu konuda da yukarıdaki bent uyarınca yapılacak olan incelemenin sonucuna göre karar verilmelidir.
4. Hüküm altına alınan işçilik alacakları için temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmüş ise de, bahsi geçen işçilik alacaklarının bir kısmı işverenin temerrüde düşürülmesinden sonra doğmuştur. Bu durumda temerrütten sonra doğan alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Gerektiği taktirde bilirkişiden bu yönden de ek hesap raporu alınması suretiyle sonuca gidilmelidir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.6.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.