Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/9723 Esas 2022/2833 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/9723
Karar No: 2022/2833
Karar Tarihi: 08.03.2022

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/9723 Esas 2022/2833 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Bir ilamlı takipte, mahkemece hatalı hesaplanan icra vekalet ücreti ve tahsil harcı için yapılan şikayetin reddine karar verilmiş ve bu karar temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi sonucunda kararın gerekçe kısmıyla hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu ve bu durumun HMK'nın 298/2. maddesine aykırı olduğu belirtilerek kararın bozulması kararlaştırılmıştır. Kamu düzenine ilişkin bu hususun gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödev olduğu vurgulanmıştır. Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri de mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini belirtmektedir. Kararda ayrıca, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinin 13. fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olması sebebiyle, 1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu hesaplanması söz konusu olmayacağı, nispi olarak belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca, gerekçe - hüküm çelişkisi 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olduğu, salt bu durumun dahi başlı başına bozma sebebi olduğu ifade edilmiştir.
12. Hukuk Dairesi         2021/9723 E.  ,  2022/2833 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi



    Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
    Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin ve her türlü kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E., 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde de vurgulandığı üzere, "Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir."
    Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan "Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir" şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
    Ayrıca gerekçe - hüküm çelişkisi 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olup, salt bu aykırılık dahi başlı başına bozma sebebidir.
    Bu husus 6100 sayılı HMK. nun 298/2. maddesinde de “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” şeklinde özellikle düzenlenmiştir.
    Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; şikayetin, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat ilamına dayalı olarak borçlu aleyhine başlatılan ilamlı takipte maktu icra vekalet ücreti ve maktu tahsil harcı hesaplanması gerekirken nispi icra vekalet ücreti ve nispi tahsil harcı hesaplanarak fazla yapılan ödemenin iadesine ilişkin olduğu,mahkemece şikayetin reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince, “...İdarenin kamulaştırmasız el atma eyleminin 1983 yılından sonrasına ait olup olmadığı konusunda belge ve bilgi bulunmamakta ise el atma eyleminin 1983 sonrası olduğunun kabulü gerekir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinin 13. fıkrası Anayasa'ya aykırı görülerek 13/11/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş olmakla uygulanırlığı kalmamıştır. Böylece 1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu hesaplanması söz konusu olmayıp nispi olarak belirlenmelidir. (Yargıtay 12. HD. 2020/6299 E., 2020/8108 K.)
    Somut olayda, idarenin kamulaştırmasız el atma eyleminin 1983 yılından sonrasına ait olduğu ve icra dosyasına 11.07.2014 tarihinde ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ödemenin yapıldığı bu tarih itibariyle henüz maktu vekalet ücreti uygulamasına yönelik yukarıda açıklaması yapılan Yasa hükmü iptal edilmemiş olduğundan maktu vekalet ücreti üzerinden yapılacak hesaplama sonucu dosya borcunun belirlenmesi ve yapılan ödemenin borcu karşılayıp karşılamadığının, bir başka anlatımla dosyanın infazının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti gerekir. Ödeme tarihi itibariyle dosyanın infaz edildiği anlaşıldığından Anayasa Mahkemesi’nin 13/11/2014 tarihli iptal hükmünün dosyaya etkisi bulunmamaktadır...” gerekçesine yer verilmişse de, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi isabetli görülerek hüküm kısmında istinaf başvurusunun İİK'nın 366 ve HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi sonucunda kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirildiği görülmektedir.
    O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması HMK'nın 298/2. maddesine aykırı ve başlı başına bozma sebebi olup, anılan çelişki giderilmek suretiyle yeniden hüküm tesisi için Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 21/06/2021 tarih ve 2019/2806 Esas - 2021/1315 Karar sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, re'sen BOZULMASINA, bozma nedenine göre borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde ilgililere iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08/03/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara