Taraflar arasındaki “yetki tespitine itiraz“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.2.2005 gün ve 2004/545 E. 2005/86 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 16.6.2005 gün ve 2005/19146 E. 2005/21463 K. sayılı ilamı ile, (...Dava, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 15.maddesi gereğince açılmış bulunan olumlu yetki tespiti itiraz niteliğindedir. Yetki itirazları tespite konu işletmenin merkezinin bağlı bulunduğu Bölge Çalışma Müdürlüğünün olduğu yerdeki iş mahkemesine yapılır. Davacı şirketin Kadıköy’deki işletmelerinin İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğüne bağlı bulunduğu bu nedenle Bölge Çalışma Müdürlüğü bulunduğu mahkemesi olan İstanbul iş mahkemesi yetki itirazına bakması gerekir. Böyle olunca mahkemece dava dilekçesinin yetki yönünden reddi gerekirken esasa girilerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 15. maddesi gereğince açılan yetki tespitine itiraza ilişkindir.
Davacı işveren vekili; davalı Bakanlıkça 26.4.2004 tarihli yazıda diğer davalı Sendikanın yasal çoğunluğu sağladığının tespit edildiği bildirilmiş ise de, tespit talebinde bulunan Sendikanın ülke bazında kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin %10’ unu temsil etmediği gibi, işletme bazında da yasal çoğunluğa sahip bulunmadığını; işyerinde çalışan işçiler bakımından usulüne uygun Sendika üyeliğinden söz edilemeyeceğini ileri sürerek, 24.6.2004 tarihli yetki tespit kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili; yetkili mahkemenin Ankara İş Mahkemeleri olduğunu savunarak, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesini talep etmiş; davalı Sendika vekili, yetki işlemini sakatlayacak bir usulsüzlüğün bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemenin “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece “İşletme merkezinin bulunduğu Kadıköy İş Mahkemesinin davaya bakmaya yetkili olduğu” gerekçesiyle, direnme kararı verilmiştir.
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 15. maddesinin 2. fıkrasında; “İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata iddiasıyla süreye ilişkin itirazları mahkeme altı işgünü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme duruşma yaparak karar verir. Duruşma sonunda verilecek karar temyiz edildiği takdirde Yargıtay’ca on beş gün içinde kesin karara bağlanır.” Hükmü öngörülmüştür.
Bu itibarla, Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında işin esasına girilmeden önce, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 15/2. maddesinde yer alan “Yargıtay’ca .... kesin karara bağlanır” hükmü karşısında, bozma kararına karşı Yerel Mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği ön sorun olarak incelenmiştir.
Genel hükümlerden ayrık ve özel nitelik taşıyan bu hükmün başlıca konuluş nedeni, çalışma hayatındaki çekişmelere bir an önce son vermek ve iş barışını tesis eylemektir; bu nedenle de Yargıtay Özel Dairesince verilecek kararın kesin olması amaçlanmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinde de benzer nitelikte bir düzenlemeye yer verilmiş; işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde en kısa süre yoksun kalması ilkesinden hareketle, iş akdinin feshinin geçersizliğine ilişkin olarak açılan bir davada “mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir” hükmü öngörülmüştür.
Şu hale göre, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 15/2. maddesinde yer alan “Yargıtay’ca ……. kesin karara bağlanır” hükmü ile yasa koyucunun bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığı, Yargıtay Özel Dairesince verilen kararın kesin olduğu, kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2.2.1985 gün ve E:1985/9-51, K: 1985/114; 13.3.1985 gün ve E:1984/9-834, K:1985/201; 23.3.1994 gün ve E:1994/9-66, K:1994/172 sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Hal böyle olunca; Özel Dairenin bozma kararına bu nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK."nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine, 3.5.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.