Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi ve ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın davalı O. G. yönünden reddine davalı E.C. yönünden kabulüne dair verilen 25.6.2002 gün ve 2001/673-2002/1111 sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalılardan E.C. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 12.5.2003 gün ve 5011-5690 sayılı ilamı ile, (...Dava elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, çekişmeli taşınmazdaki A Blok 32 nolu bağımsız bölümün kayden davacıya ait olduğu davalı E. ile banka arasında düzenlenen 26.5.1997 tarihli gayrimenkul satış şartnamesi uyarınca adı geçene tahsis edildiği, davalının şartnamenin 2/E maddesi hükmüne aykırı davranışı nedeniyle davacı bankanın tahsisi geri aldığı anlaşıldığına göre, davalı E.’in çekişmeli yerden elatmasının önlenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Öte yandan, davalının bu yerdeki işgalinin tahsisin geri alındığına dair noterlikçe çekilen ihtarın davalıya tebliğinden itibaren haksız olduğu kabul edilmek suretiyle ihtardan itibaren ecrimisile hükmedilmesi de doğrudur. Davalı ile davacı bankanın belirtilen hususlara ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, mahkemece diğer davalı O.’un davalı E.’in kiracısı olduğu gerekçesi ile bu davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş ise de, adı geçenin, davada bu yolda bir savunması bulunmadığı gibi, kiracılık ilişkisini ortaya koyan bir belge de dosyaya ibraz edilmiş değildir.
Hal böyle olunca, davalı O. yönünden de elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, tapuda müvekkili adına kayıtlı bulunan 196 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 32 numaralı bağımsız bölümün, 26.5.1997 tarihli Gayrimenkul Satış Şartnamesi uyarınca davalı E. C.’a tahsis edildiğini, ancak davalının Şartname hükümlerine aykırı davranışı nedeniyle tahsisin geri alındığını; dava konusu bağımsız bölümde, kiracı olduğu bildirilen diğer davalı O. G.’in oturduğunu ileri sürerek, dava konusu bağımsız bölüme davalıların elatmasının önlenmesine ve 5.520.000.000 TL ecrimisilin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı E.C. vekili, tahsis belgelerinin iptalinin haklı olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı O.G., duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
Mahkemenin, “davalı E.C.’ın Gayrimenkul Satış Şartnamesi gereğince davacı Bankaya ödemesi gereken kredi taksitlerini ödememiş olması nedeniyle dava konusu bağımsız bölümün tahsisinin haklı olarak iptal edildiği; ancak diğer davalı O. G.’in, davalı E.’in kiracısı olduğunun anlaşıldığı” gerekçesiyle “davalı O. G. hakkında açılan davanın reddine, davalı E.C.’ın dava konusu yerden müdahalesinin men’i ile 866.665.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme “kira sözleşmesinde şekil şartı bulunmadığı gibi, davalılar arasındaki ilişkinin kira sözleşmesine dayandığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı” gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının kapsam ve içerikleri itibariyle uyuşmazlık, davalılar arasında kira sözleşmesi bulunup bulunmadığı, bu bağlamda davalı O. G. yönünden de dava konusu bağımsız bölümden elatmanın önlenmesine karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
Kural olarak, kira sözleşmesinin hukukça varlığı için özel yasa hükümleri ayrık olmak koşuluyla Borçlar Kanununda bir geçerlilik biçimi öngörülmüş değildir.
Ancak hemen belirtilmelidir ki, buradaki şekil şartı sözleşmenin sıhhati yönünden söz konusu olup, ispat yönünden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun koyduğu kurallar geçerlidir. Diğer bir ifadeyle, her ne kadar kira sözleşmesi hiçbir şekil şartına bağlı olmaksızın tekevvün ederse de, bu sözleşmenin varlığının ispatı yine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun koyduğu kurallara tabi bulunmaktadır.
Somut olayda, dava konusu bağımsız bölümde oturan davalı O.G. ile, davacı banka tarafından lehine tahsis yapılıp bilahare tahsis kararı geri alınan diğer davalı E. C. arasında kira sözleşmesi bulunduğuna dair davalılarca bir savunma ileri sürülmemiş ve kiracılık ilişkisinin varlığına dair belge ibraz edilmemiştir. Aşamalarda, davalılar arasındaki hukuki ilişkinin açıklanması yönünde davalı E.vekiline imkan tanındığı halde, bu yönde beyanda bulunulmadığı gibi; davalı tarafça delil olarak bildirilmeyen ve fakat keşifte davalı O..’un annesi olduğundan bahisle re’sen beyanı alınan tanık ifadesine dayanılarak davalılar arasında kira sözleşmesi bulunduğu sonucuna ulaşılması olanaklı değildir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.06.2005 gün ve E:2005/1-362, K: 2005/425 sayılı kararında da, davacı Bankaca tahsis kararı iptal edilen davalının diğer davalı ile kiracılık ilişkisini kabulüne rağmen aynı sonuca ulaşılmıştır.
Tüm bu maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde, davalılar arasında kira sözleşmesi bulunmadığının kabulü zorunludur.
Hal böyle olunca; Mahkemece, davalı O..G..yönünden de elatmanın önlenmesi kararı verilmesi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.