Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/793 Esas 2022/4609 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/793
Karar No: 2022/4609
Karar Tarihi: 07.04.2022

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/793 Esas 2022/4609 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabul edildiği bir davada, borçlu şirketin ticari ve iktisadi bütünlük kararı verildiği ve bu nedenle hacizlerin kaldırılması gerektiği ancak ilk derece mahkemesinin şikayeti reddettiği görülmüştür. Ancak, kanunların gösterdiği yönde TMSF'nin kayyum olarak atandığı şirketlerde alacaklının öncelikle, kefil olan ortak ya da yöneticinin malvarlığına başvurması gerektiği belirtilerek Ticari ve İktisadi Bütünlük kararının iki yıl içerisinde menkul, gayrimenkul malları ile her türlü hak ve alacakları üzerinde üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemeyeceği hatırlatılmıştır. Bu nedenle, borçlu şirketin şikayeti kabul edilerek hacizlerin kaldırılması gerektiği belirtilmiştir. Kanunlar olarak ise, 678 Sayılı KHK'nın 37/1 maddesi ve 694 sayılı KHK'nin 196/1 maddesinde yapılan değişikliklere yer verilmiştir. Bu kanun maddeleri TMSF'nin kayyum olarak atandığı şirketlerde alacaklının öncelikle kefil olan ortak ya da yöneticinin malvarlığına başvurması gerektiği ve Tic
12. Hukuk Dairesi         2022/793 E.  ,  2022/4609 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
    Temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına işin ivediliği ve niteliği nedeniyle 5311 Sayılı Kanunla değişik İİK'nin 366. maddesi hükmü uygun bulunmadığından bu yöndeki isteğin reddine oy birliği ile karar verildikten sonra işin esası incelendi:
    Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
    Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla takip başlatıldığı, borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusunda, 674 Sayılı KHK.'nın 20.maddesi hükmü uyarınca TMSF'nun oluruyla müvekkili şirketin 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 134.maddesine istinaden ticari ve iktisadi bütünlük kapsamına alınmasına karar verildiğini, davalı alacaklı tarafça haciz istenilen tarihte müvekkili şirket hakkında alınan ticari ve iktisadi bütünlük kararının devam ettiğini ileri sürerek icra müdürlüğünce yapılan haciz işlemlerinin iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince şikayetin kabulüne, haczin kaldırılmasına karar verildiği, alacaklı tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince borçlu şirket hakkında TMSF tarafından 04/01/2019 tarihinde ticari ve iktisadi bütünlük kararı verilmiş ise de kararın verildiği tarihten itibaren haciz yasağı başlayacağından 04/01/2019 tarihli karara istinaden bu tarihten önceki hacizlerin kaldırılması mümkün olmadığından hacizlerin kaldırılmasına karar verilemeyeceği gerekçesi ile istinaf isteminin kabulüne, şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
    678 Sayılı KHK'nın 37. Maddesi" (1) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, bu kapsamda şirket borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen, kefillerin varlıklarının doğrudan veya ticari ve iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkilidir.
    Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak atandığı şirketlerin, müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil, kefil olduğu borçlarda ise kayyumluğun devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidilir. " hükümlerini getirmiştir.
    694 sayılı KHK'nin 196. maddesi ile eklenen "Kayyım atanan şirketlerde kefalet" başlıklı geçici 1. maddesinde "(1) Bu Kanun Hükmünde Kararname ile 37 nci maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklik hükümleri, bu maddenin yayımlandığı tarih itibarıyla başlatılmış olan takip ve tahsil işlemleri hakkında da uygulanır." hükmününü içermektedir.
    678 sayılı KHK'nın 37. maddesi açıkça TMSF'nin kayyum olarak atandığı şirketler aleyhine takip yasağı düzenlemesi getirmemiş, borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlemiştir. OHAL döneminde yapılan düzenlemeler ile bu şirketlerin ülke ekonomisine yeniden kazandırılmaya çalışıldığı, şirketlerin iktisadi faaliyetlerini sürdürmesi, üretim ve istihdama katkı sağlamasının hedeflendiği, terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan şirkete kayyım olarak atanmış TMSF temsilcilerinin içi boşaltılmış ve ağır borç yükü altında olan şirketleri idare etmesi ve ekonomiye yeniden kazandırılmasının önem arz ettiği görülmüştür.
    674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20/1 maddesine göre "19/12/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi TMSF tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak verilen yetkiler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile TMSF 'ye verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır" hükmü getirilmiş olup, 678 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 33.maddesi ile değiştirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 134.maddesinin 5.fıkrasının son cümlesi uyarınca da, "Ticari ve İktisadi bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren 2 yıl içerisinde ticari ve iktisadi bütünlük oluşturan varlıklar ile ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul mal ve her türlü hak ve alacaklar ile 3.kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıkların imtiyazlı alacaklar dahil 3.kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez" şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.
    Somut olayda borçlu şirketin yönetiminin 09.12.2016 tarihli 674 Sayılı Kanun Hükmünde kararname gereği TMSF'ye devredildiği ve şirket hakkında Fon Başkanlık makamının 22/12/2016 tarih ve 94075621-930E.832 sayılı kararı ile 2 yıllık süreyle ticari ve iktisadi bütünlük kapsamına alındığı, sonrasında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/12/2018 tarih ve 2017/123 esas sayılı ek kararı ile TMSF'nin şirket üzerindeki kayımlık yetkisinin kaldırılmasına karar verildiği, bilahare aynı mahkemece 02.01.2019 tarihinde TMSF'nin tekrar kayyım olarak atandığı ve TMSF 2. Tahsilat Dairesi Başkanlığının 04/01/2019 tarih ve 31043872-930-E.277 sayılı kararıyla borçlu şirket hakkında yeniden 2 yıllık süreyle ticari ve iktisadi bütünlük karar verildiği, 03/11/2020 tarihinde borçlu vekilinin hacizlerin kaldırılmasına dair talebin 04/01/2019 tarihinden önceki hacizler yönünden talebin reddine 04.01.2019 tarihinden sonra takip dosyasından haciz konulmadığından bu aşamada işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
    TMSF tarafından 22/12/2016 tarihinde verilen ticari ve iktisadi bütünlük kararının iptaline yönelik bir idari başvuru ya da yargı yoluna gidilmediği görülmekle, TMSF’nin kayyımlık görevi 10/12/2018 tarihinde kaldırılması ile ticari ve iktisadi bütünlük kararının da kalktığının kabulü gerektiğinden bahisle uygulanamayacağı yönündeki iddianın dar yetkili icra müdürlüğü ve icra mahkemesinde dinlenebilmesine hukuken imkan olmadığı, iktisadi bütünlük kararının idari başvuru ya da yargı yolu neticesinde iptal edilmediği sürece geçerli olduğu ve 678 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 33.maddesi ile değiştirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 134. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesindeki "….3.kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez" düzenlemesi göz önüne alındığında; TMSF'nin 22/12/2016 tarih ve 94075621-930E.832 sayılı kararı ile, şikayetçi takip borçlusu ....'nin tüm mal, hak ve varlıklarının biraraya getirtilerek ticari ve İktisadi Bütünlüğü" oluşturulduğu anlaşılmış, yukarıda değinilen 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 33.maddesi ile değişik 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 134.maddesinin 5.fıkrasının son cümlesi uyarınca Ticari ve İktisadi Bütünlük kararının verildiği 22/12/2016 tarihinden itibaren iki yıl içerisinde menkul, gayrimenkul malları ile her türlü hak ve alacakları üzerinde üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemeyeceğinden, şikayete konu 19.12.2018 tarihli hacizlerin kaldırılmasına yönelik şikayetin kabulü gerekmiştir.
    O halde, borçlu şirketin şikayetinin 19.12.2018 tarihli hacizler yönünden kabulü ile söz konusu hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirmeyle şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nin 24.11.2021 tarih ve 2021/1018 E. – 2021/2671 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.04.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.









    Hemen Ara