Esas No: 2006/13-98
Karar No: 2006/149
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/13-98 Esas 2006/149 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 7. Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 06/10/2005
NUMARASI : 2005/247-677
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 7.Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 4.11.2003 gün ve 2003/567-1277 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 31.1.2005 gün ve 2004/18393-2005/1079 sayılı ilamı ile; (... Davacı şirket, davalının imzalamış olduğu müşterek borçluluk müşterek müteselsil kefalet taahhütnamesi" gereğince dava dışı asıl borçlu ... Ticaret-M. A.nun şirkete her ne sebep ve sıfatla olursa olsun senetli veya senetsiz olarak borçlandığı ve borçlanacağı meblağın 500.000.000.000TL"na kadar olan kısmına müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil olduğunu, asıl borçlunun aldığı mallar karşılığında vermiş olduğu senet bellerinin ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve kefiller aleyhinde icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, komşusu olan asıl borçlunun alacağı birkaç parça mal için, sadece ismini ve soyadını yazarak diğer tarafları boş olan kefalet taahhütnamesini imzaladığını, taahhütnamenin sonradan fahiş bir bedel üzerinden doldurulduğunu, kendisi gibi bir esnafın bu kadar yüksek bir miktara kefil olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini ve %40 inkar tazminatının ödetilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, kefaletnamedeki imzanın davalıya ait olduğunun kabul edilmesi karşısında taahhütnamenin boş olarak doldurulduğu savunmasının dinlenemeyeceği, ne var ki senetlerde kefilin imzasının bulunmaması nedeniyle takip tarihine kadar işlemiş faizin istenemeyeceği kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne, takibin 13.695.940.000TL üzerinden devamına, bu miktara takip tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Az yukarda da kısaca özetlendiği gibi davalı davaya dayanak yapılan kefaletnamedeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmekle beraber, 1997 yılında evinde hasta yatarken kendisine gelen davalı şirket elemanı ve asıl borçlunun, birkaç parça mal alınacağından bahisle kefaletine ihtiyaç duyduklarını belirtmeleri üzerine, kefaletnameyi boş bir şekilde imzaladığını, sonradan fahiş bir miktar üzerinden doldurulmasının kabul edilemeyeceğini, olayda hile bulunduğunu, küçük bir esnaf olması neniyle bu miktar üzerinden kefalet vermesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu öne sürerek, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulmamıştır. Davalının bildirmiş olduğu üzere dava konusu kefalet sözleşmesinden kaynaklanan aynı nitelikte ve aynı taraflar arasında başka davaların da bulunduğu anlaşılmakta olup, bunlardan biri olan 8.Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2003/582E. Sayılı dava dosyasında Adli Tıptan alınan raporda, davalının imzalamış olduğu kefalet taahhütnamesinde tarih ve miktarı gösteren 8.11.1999 ve 500.000.000.000 TL. rakam ve yazılarının belgedeki diğer yazı ve rakamlardan mürekkep, renk koyuluğu, kalem ucu kalibresi, baskı derecesi bakımından farklı evsafta bir kalemle yazılmış olduğunun saptandığı ancak yazıların yazılmasında kullanılan kalem mürekkeplerinde yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir yöntem bulunmadığından sorulan hususta zaman birimleri itibariyle bir tesbite gidilemediği açıklanmıştır. Temyize konu olan davada ise yargılama sırasında herhangi bir bilirkişi görüşüne başvurulmamıştır. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz. O halde mahkemece, tarafların gösterdikleri deliller toplanıp, konusunda uzman bilirkişi kurulundan gerekçeli ve denetime açık rapor alınmak suretiyle davalı savunması değerlendirilmeli, kefalet sözleşmesinin kuruluşu sırasında kefilin sorumluluk limitinin gösterilmesinin sözleşmenin geçerlilik şartı olduğu gözetilerek, dava konusu kefalet sözleşmesindeki limit ile ilgili bölümün farklı kalemle sonradan yazılıp yazılmadığı aydınlığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir…...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,birinci görüşmede çoğunluk sağlanamadığından, 12.4.2006 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.