Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/4-74 Esas 2006/49 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/4-74
Karar No: 2006/49
Karar Tarihi: 08.03.2006

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/4-74 Esas 2006/49 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalının kendisi ve diğer kişiler hakkında yaptığı açıklamaların kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek manevi tazminat istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, davacının isminin geçmediği ve davacıyı anımsatacak sözler bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar vermiştir. Davacı vekili kararı temyiz etmiş, ancak Hukuk Genel Kurulu direnme kararının kesin olduğunu belirterek temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
Detaylı kanun maddeleri: HUMK'nun 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2. madde.
Hukuk Genel Kurulu         2006/4-74 E.  ,  2006/49 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi      :  Beyoğlu Asliye 3.Hukuk Mahkemesi
    Günü     :  13.9.2005
    Sayısı     :  201-292
          
     Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu 3.Asliye Hukuk Mahkemesince  davanın reddine dair verilen 18.11.2003  gün ve   405-781  sayılı kararın incelenmesi  davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 16.12.2004  gün ve      4161-14305 sayılı ilamiyle; 
    (...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin  değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının temyiz itirazları reddedilmelidir.
    2-Davacının temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalı  tarafından yapılan “Devlet Güvenlik Mahkemesine de şantaj yapılıyor.... Resmen onlara da şantaj yapılıyor... Biz sizi tanımıyoruz, sizin hakimliğinize, sizin savcılığına güvenmiyoruz dediler” biçimindeki  açıklamaların kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
    Davalı ise, dava dilekçesinde kişilik haklarına yönelik doğrudan doğruya herhangi bir saldırıdan söz edilmediğini, röportajlarda davacının adının söylenmediği gibi davacıyı anımsatacak herhangi bir imada bulunulmadığını, davacının aktif husumet ehliyeti olmadığını, manevi tazminat davasını doğrudan doğruya zarar görenin açabileceğini, yansıma yolu ile tazminat istenemeyeceğini ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, söyleşide davacının  adının geçmediği, davacıyı anımsatacak sözler bulunmadığı, davacının DGM’de yargılandığı, o davada reddi hakim talebinde bulunduğu, davacının  söz konusu ceza davasında yargılandığını bilen kişilerin  davalının söyleşi sırasında davacı ve diğer yargılananları kast ettiğini anlayabileceği, bundan davanın sübutu için delil çıkartmanın mümkün olmadığı, davalının sarf ettiği “şantaj yapılıyor” sözünün kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilebilmesi mümkün ise de davalının neyi  kast ettiğinin konuşmanın devamında görüldüğü ve davalının, o davada yargılanan kişilerin mahkeme  heyetinde bulunan kişilere güvenmediklerini ifade ettiği, davalının, şantaj yapılıyor sözü ile mahkeme hakimine yönelik reddi hakim talebini kast ettiği, bütün olarak konuşmaya bakıldığında kişilik haklarına saldırı bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
    Kararı taraflar temyiz etmişlerdir.
    Davacı, dava dilekçesinde, davalı hakkında açık biçimde, kendisine karşı olan eylem nedeniyle ceza davası açıldığını belirtmemiş ise de,Bilim Araştırma Vakfı mensubu olduğunu, davalının da bu vakıf mensuplarına  karşı iftira suçunu işlediğini, bundan dolayı çeşitli savcılıklarca pek çok ceza davaları açıldığını ileri sürmüştür.
    Gerçekten de, eldeki dava ve bunun benzerlerini oluşturan diğer dava dosyalarında, bazı davacılar tarafından yapılan şikayetler üzerine davalı hakkında iftira  suçundan dolayı kamu  davaları açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı da iddiasında, davalının bizzat  kendisine karşı işlediği iftira suçundan değil, adı geçen vakıf  mensuplarının hedef alınarak açıklamalarda bulunduğunu ileri sürmektedir.
     Davacı, kendisinin de Bilim Araştırma Vakfı mensubu olduğunu iddia ettiğine göre davalı hakkında açılmış bulunan ceza davalarının bu dava ile ilgisi ve bağlantısı bulunduğu kabul edilmelidir.
     Şu durumda, ceza mahkemelerindeki davaların sonucunun eldeki bu davayı etkileyecek nitelikte bulunduğu gözetilerek, o davaların sonucu beklendikten sonra ortaya çıkacak duruma göre karar vermek gerekir.
    Yerel mahkemece açıklanan yönlerin gözetilmemiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir...)
    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı kesin olarak verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

     TEMYİZ EDEN  : Davacı vekili
        
    HUKUK GENEL KURULU KARARI
     Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek temyiz isteminin reddi kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
     Davacı 750.000.000 TL. manevi tazminatın tahsili isteğinde bulunmuştur.
     Müddeabihin değeri itibariyla HUMK.’nun 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2.maddesi uyarınca direnme kararı kesin olduğundan; direnmenin temyizi isteminin reddine ilişkin olarak verilen ek kararın onanması gerekir.
    S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnmenin temyizi isteminin reddine ilişkin olarak verilen ek kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,aşağıda dökümü yazılı (1.00 YTL.) harcın düzeltme isteyenden alınmasına, 08.03.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

     

     


     

    Hemen Ara