Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/2813 Esas 2022/10996 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2813
Karar No: 2022/10996
Karar Tarihi: 26.10.2022

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/2813 Esas 2022/10996 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nin verdiği bir karar temyiz edilmiştir. Borçlu kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip edilirken, imzaya borca itiraz etmiştir. Mahkeme bilirkişi raporlarını esas alarak takibin durdurulmasına karar vermiştir. Ancak karşılaştırılan raporlarda çelişkiler olduğu için hüküm doğru değildir. İlk derece mahkemesince ehil bilirkişilerden yeni rapor alınarak yeniden karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri olarak ise İİK'nun 364/2. maddesi ve HMK'nun 373/1. maddesi gösterilmiştir.
12. Hukuk Dairesi         2022/2813 E.  ,  2022/10996 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
    Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun yasal 5 günlük sürede icra mahkemesine başvurarak, imzaya borca itiraz ettiği, mahkemece; alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, davanın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verildiği, işbu karara karşı alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince; alacaklının istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği, kararın alacaklı tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
    Somut olayda mahkemece alınan 10/10/2018 tarihli raporda bilirkişi raporunda özetle; takibe konulan kambiyo senedindeki imzanın muteriz borçlu “....’in eli ürünü olduğu...” hususunda kanaat bildirildiği, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 18/07/2019 tarihli raporda ise; “.... imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel ...’in eli ürünü olmadığı...” yönünde kanaat bildirildiği, mahkemece hükme esas alınan 14/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda ise imzanın "....’in eli ürünü olmadığı..." yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmaktadır.
    HGK’nun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-382-415 sayılı kararında da belirtildiği üzere; herhangi bir belgedeki imza ve yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesi şarttır.
    Yukarıda izah edildiği üzere her ne kadar mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeye çalışılmış ise de 18/07/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu kesin kanaat bildirmediği sürece bağlayıcı olamayacağından, 10/10/2018 tarihli ve 14/12/2020 tarihli kesin
    kanaat bildiren iki rapor arasındaki çelişki giderilmediğinden hüküm kurmaya elverişli olmayan bu raporlara dayalı olarak sonuca gidilmesi doğru değildir.
    O halde, ilk derece mahkemesince bilirkişi raporlarındaki çelişkili tespitlerin giderilmesi için yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan raporlar hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi ve alacaklının istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddi isabetsiz olup, kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 29/12/2021 tarih ve 2021/1799 E.-2021/3531 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve İstanbul ... 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 11/02/2021 tarih ve 2017/185 E. - 2021/170 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/10/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara