Esas No: 2022/8490
Karar No: 2022/11407
Karar Tarihi: 02.11.2022
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/8490 Esas 2022/11407 Karar Sayılı İlamı
12. Hukuk Dairesi 2022/8490 E. , 2022/11407 K.Özet:
Davacı üçüncü kişi, haczedilen malların kendisine ait olduğunu ve hacizlerin kaldırılmasını talep etti. Davalı alacaklı ise, borçlu ile davacı şirketi arasında organik bağ olduğunu iddia ederek davanın reddini istedi. Mahkeme, organik bağ bulunmadığına ve mahcuzların davacı üçüncü kişiye ait olduğuna karar verdi. Ancak davalı alacaklı temyiz etti ve Yargıtay, mülkiyet karinesi için davalı alacaklının inandırıcı ve güçlü deliller sunması gerektiği kararıyla kararı bozdu. Mahkeme, bozma ilamına uyarak davanın reddine karar verdi. Temyiz itirazları incelendiğinde, davacı üçüncü kişinin temyiz itirazları reddedilirken davalı alacaklının vekalet ücreti ile ilgili itirazının kabul edildiği ve vekalet ücretinin mahcuzların değeri üzerinden hesaplanması gerektiği belirtildi.
İİK'nun 96. maddesi, hacizde bulunan malların mülkiyet karinesi için gerekli delillerin davalı alacaklı tarafından sunulması gerektiğini, 366/3. maddesi ise karar düzeltme isteği süresini belirtmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı üçüncü kişi ile davalı alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Davacı üçüncü kişi, 3.kişi şirketin işyerinde, 3.kişi şirkete ait malların 20.03.2007 tarihinde haczedildiğini belirterek istihkak davasının kabulü ile mahcuzlar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı alacaklı, haciz mahallinde borçlu şirkete ait belgelerin bulunduğunu, borçlu ile davacı şirket ortakları arasında organik bağ olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlu, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda, davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davalı alacaklı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2014 tarih ve 2012/13747 Esas 2014/560 Karar sayılı ilamı ile şirketlerin tüm ortak ve adreslerini gösteren kayıtları ilgili ticaret sicil müdürlüğünden getirtilerek, borçlu şirket ile bir bağlantı olup olmadığı değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur. Mahkemece; organik bağ bulunmadığı,mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile dava konusu mahcuzların davacıya ait olduğunun tespitine, tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karar davalı alacaklı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 07.06.2018 Esas, 2018/1442 Esas, 2018/13838 Karar sayılı ilamı ile, haczin 3. kişinin ticaret sicilde kayıtlı iş yeri adresinde yapıldığı, haciz sırasında borçlu şirket yetkilisi veya ortağı hazır olmadığı gibi, borçluya ait herhangi bir belge bulunmadığına göre mülkiyet karinesi davacı 3. kişi lehine olup, davanın İİK m. 96 gereğince 3. kişi tarafından açılması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı, mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği,davacı 3.kişi ile borçlu arasında danışıklı işlem olduğu, davalı alacaklı tarafından iddia edilmiş olup takip dayanağı borcun 20.09.2005 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davacı 3.kişi şirketin, borcun doğumundan sonra 07.03.2006 tarihinde kurulduğu, 24.03.2006 tarihinde haciz adresinde faaliyete başladığı, davacı şirketin ortaklarnın ... Holdig A.Ş. ve ... Film A.Ş. ile borçlu şirket arasında organik bağ yok ise de, 3.kişi şirketin kuruluşu sırasında borçlu şirket ortaklarından ... ve ... ortak iken, borcun doğumundan sonra
hatta haciz tarihinden kısa bir süre önce 07.02.2007 tarihinde hisselerini devrettiği, borçlu şirket ortağı ... ’ın davacı 3.kişi şirketin haciz adresindeki şube işyerine müdür olarak atandığı, davacı 3.kişi şirket ile borçlu arasında danışıklı işlemler yapıldığının kabulü gerektiği,bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davanın reddi yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile kabulüne yönelik hüküm kurulması doğru olmadığından karar bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
1-Davacı üçüncü kişinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yargıtay ilamında belirtilen bozma sebepleri çerçevesinde işlem yapılarak karar verilmiş, bozma ile kesinleşen hususların yeniden temyiz sebebi yapılmasına usul hükümleri elvermemiş bulunmasına ve temyiz edilen kararda yazılı gerekçelere göre yerinde olmayan temyiz sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalı alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davanın esasına yönelik karar verildiğine göre, karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir. Somut olayda, takibe konu alacak miktarı, hacizli malların değerinden fazla olduğu, dava değerinin mahcuzların değeri gösterilerek harç yatırıldığı anlaşıldığından avukatlık ücretinin mahcuzların değeri üzerinden hesap edilmesi gerekirken davalı taraf yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki belirtilen bu yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Davacı 3. kişinin yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı alacaklının sair temyiz itirazlarının reddi ile vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının kabulüne, hüküm fıkrasının 4 numaralı maddesindeki "1.700,00 TL vekalet ücretinin" ibaresinin çıkartılarak yerine "66.050,00 TL nispi vekalet ücretinin" ibaresinin yazılmak suretiyle hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, karar düzelterek onandığından harç alınmasına yer olmadığına, İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 02.11.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.