Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/910 Esas 2018/1111 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/910
Karar No: 2018/1111

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/910 Esas 2018/1111 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/910 E.  ,  2018/1111 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Karşıyaka (Kapatılan) 2. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.11.2012 gün ve 2011/23 E.-2012/366 K. sayılı karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.09.2013 gün ve 2013/6924 E., 2013/13876 K. sayılı kararı ile;
    (...Davacı vekili, müvekkilinin 26 adet faturaya konu malı davalıya satıp, sevk irsaliyeleri ile teslim ettiği halde bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için girişilen icra takibinden sonra 5.000,00 TL’nin havale edildiği halde takibe haksız olarak itiraz edildiğinin belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, icra takibine konu sıralı ilk onyedi faturayı kabul ettiklerini, son dokuz faturanın ise davalı defterlerinde olmadığını, kabul etmediklerini, davacı ile takip konusu faturalardan önce de mal alışverişinde bulunulduğunu, kabul edilmeyen faturalardan birinin (30.10.2010 tarih, 5.036,74 TL bedelli) mükerrer olup, diğerlerinin ise sözleşme gereği kalite kontrolden geçmediğinden davacıya iade edilen mallara ilişkin olduklarını, yapılmış olan ödemeler, keşide edilen faturalar sonunda müvekkilinin bir borcu kalmadığını bildirerek davanın reddi ile tazminata karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda toplanan delillere göre, davacının muhtelif faturalara dayalı olarak 21.041,92 TL’nin tahsili için icra takibine başladığı, davacının mükerrer fatura kesmediği gibi davalının mal iadesini ve fiyat farkı iadesini gerektirecek bir hususu kanıtlayamadığı, icra takip tarihi itibariyle davacının 21.041,92 TL alacağı bulunduğunu ispat ettiği, takip tarihinden sonra ödenen 5.000,00 TL’nin infazda ve icra inkar tazminatı miktarının belirlenmesinde dikkate alınabileceği gerekçeleriyle, davanın kabulüne, davalının 21.041,92 TL’ye vaki itirazının iptaline, bu tutara takip tarihinden itibaren %16 oranını aşmamak ve artan-eksilen oranda faiz yürütülecek şekilde takibin devamına, İİK’nun 67/2. maddesi gereğince %40 icra inkar tazminatı tutarı olan 6.416,76 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, icra takip tarihinden bir gün sonra 08.12.2010’de yapılan 5.000,00 TL ödemenin infazda dikkate alınmasına, davalının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2- İtirazın iptali davasında alacak, icra takip tarihi itibariyle belirlenir. Ancak dava tarihine kadar bir ödeme yapılmış ise, yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan alacak yönünden itirazın iptali davası açılmalıdır. Takipten sonra davadan önce yapılan ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur. Dava tarihinden sonra yapılan ödemeler ise icra müdürlüğünce dikkate alınır.
    Somut olayda, davacı davalı aleyhine 07.12.2010 günü 21.041,92 TL’nin tahsili istemiyle icra takibine başlamış, takip tarihinden sonra ve fakat 14.01.2011’de açılan davadan önce davalı tarafından 08.12.2010 günü yapılan 5.000,00 TL ödeme mahkemenin ve tarafların kabulündedir. Bu durumda davadan önceki ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, davalıya satılıp sevk irsaliyesi ile de teslimi sağlanan malların bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için girişilen icra takibinden sonra 5.000,00 TL havale edildiği hâlde icra takibine de haksız yere itiraz edildiğini belirterek, takibe yapılan itirazın iptaline ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili icra takibine konu sıralı ilk on yedi faturayı kabul ettiklerini, son dokuz faturayı ise davalı defterlerinde olmadığından kabul etmediklerini, davacı ile takip konusu faturalardan önce de mal alışverişinde bulunulduğunu, kabul edilmeyen faturalardan birinin (30.10.2010 tarih, 5.036,74 TL bedelli) mükerrer olup, diğerlerinin ise sözleşme gereği kalite kontrolden geçmediğinden davacıya iade edilen mallara ilişkin olduklarını, davalının bir borcu bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının, muhtelif faturalara dayalı olarak 21.041,92 TL’nin tahsili için icra takibine başladığı, davacının mükerrer fatura kesmediği gibi davalının mal iadesini ve fiyat farkı iadesini gerektirecek bir hususu kanıtlayamadığı, icra takip tarihi itibariyle davacının 21.041,92 TL alacağı bulunduğunu ispat ettiği, takip tarihinden sonra ödenen 5.000,00 TL’nin infazda ve icra inkâr tazminatı miktarının belirlenmesinde dikkate alınabileceği gerekçeleriyle, davanın kabulüne, davalının 21.041,92 TL’ye vaki itirazının iptaline, bu tutara takip tarihinden itibaren %16 oranını aşmamak ve artan-eksilen oranda faiz yürütülecek şekilde takibin devamına, İİK’nun 67/2. maddesi gereğince %40 icra inkâr tazminatı tutarı olan 6.416,76 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, icra takip tarihinden bir gün sonra 08.12.2010’de yapılan 5.000,00 TL ödemenin infazda dikkate alınmasına, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece itirazın iptali davasında takipten önce yapılan ödemelerin gözetileceği, bu tür ödemelerin kararın infazı sırasında icra müdürlüğünce dikkate alınıp borçtan mahsup edilmesi gerektiği, aksi hâlde ödeme tarihleri itibari ile takip konusu alacağa faiz yürütülüp, ödemenin öncelikle faize ve takip giderlerine mahsup edilmesinden sonra kalan alacak saptanarak hüküm kurulması gerektiği, bu şekilde yapılacak işlem sonucu bulunacak meblağ üzerinden hüküm kurulmasının infazda tereddüt yaratacağı, davacının davadan önce yapılan ödemeler yönünden tüm borç ödenip infaz edilmediği sürece hukuki yararı bulunduğu gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: davacının, takip talebinden sonra ancak itirazın iptali davası açmasından önce yapılan ödemeyi mahsup etmeden dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır.
    Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden davanın reddi hâlinde alacaklı borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü hâlinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
    Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
    Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK.) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
    Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK.m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla burada, borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkâr tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
    Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2004 gün, 2004/9-508 E., 2004/562 K, 30.03.2005 gün, 2005/19-200 E., 2005/210 K; 08.06.2005 gün, 2005/19-270 E., 2005/365 K, 18.04.2007 gün, 2007/19-159 E., 2007/220 K., 04.07.2007 gün ve 2007/13-453 E.,2007/453 K.; 09.02.2011 gün ve 2011/13-29 E., 2011/56 K sayılı kararları).
    Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava reddedilse -veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa- bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç kalksa bile faiz ve ferileri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir.
    Nitekim aynı ilke Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2003 gün ve 2003/19-589 E., 2003/645 K , 19.10.2011 gün ve 2011/19-532 E., 2011/640 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce “takipten sonra ancak dava açılmadan önce borçlu tarafından yapılmış olan ödemelerin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 84. maddesi (6098 sayılı TBK.’nın 100. maddesi) gereğince, öncelikle işlemiş faiz ve masraflara mahsup edileceğinden, asıl alacak ödense bile, faiz ve masraflar yönüyle dava açmakta davacının hukuki yararının bulunduğu, itirazın iptali davasında, takip talebinde istenen alacağın ödenmiş olan kısmı üzerinden icra inkâr tazminatı talebinde bulunulmuş olmasının Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesi gereğince kabule şayan olmadığı ” görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca Yerel Mahkemece, takipten sonra ancak dava açılmadan önce yapılmış kısmi ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığına işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.05.2018 gününde ikinci görüşmede oy çokluğuyla karar verildi.


    KARŞI OY
    İtirazın iptali davalarında, haklılık durumu takip tarihine göre belirlenir.
    Ancak ödeme emrine itirazını kaldırmayan borçlunun haricen yaptığı ödemeleri kabul eden alacaklının, yapılan bu ödemelerin takip talebinde istenen alacağı küçültecek miktara ulaşması halinde, sonradan açacağı itirazın iptali davasında, takip talebinde istenen alacağın ödenmiş olan kısmı üzerinden icra inkâr tazminatı talebinde bulunması TMK’nun 2/2 maddesinde yazılı “Bir hakkın açıkça kötüye
    kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ilkesi gereğince kabule şayan olmaz.
    Aynı sonuca ulaşmak için, “Takipten sonra davadan önce yapılan ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur.” demek sağlıklı bir çözüm değildir ve istenmeyen sonuçlar doğurur.
    Bu düşünce, itirazın iptali davalarının mantığına aykırı olup, bazı hallerde itirazın iptali davasının açılmasını matematik kurallarına göre imkânsız hale getirmektedir.
    Bunu bir örnek vererek açıklamak gerekirse; 1.000,00 TL asıl alacak ve 100,00 TL işlemiş faiz olmak üzere 1.100,00 TL için başlatılan ilamsız takipte, ödeme emrine itiraz eden borçlunun itirazından vazgeçmeden, takip tarihinden sonra ve asıl alacağa takip tarihinden sonra işleyecek faiz 100,00 TL’ye ulaştığında 50,00 TL ödeme yaptığını ve daha sonra hiçbir ödeme yapmadığını, varsayalım.
    Bu durumda alacaklının itirazın iptali davasını nasıl açması beklenmektedir? Tabii ki borçlunun itirazının tamamının iptali için dava açacak ve borçlunun yaptığı 50,00 TL ödemeyi de hükmün icrası sırasında dikkate alınmak üzere bildirecektir.
    Eğer alacaklı, benim haricen yapılan 50,00 TL ödeme için dava açmakta hukuki yararım yokmuş diyerek; ben 1.000,00TL asıl alacak ve 100,00 TL işlemiş faiz olmak üzere 1.100,00TL için tabip başlattım, takipten sonra işleyen faiz 100,00 TL ve toplam alacağım 1.200,00 TL olduğunda borçlu bana 50,00 TL ödeme yaptı, alacağım 1.150,00TL’ye düştü, benim bu parayı alabilmem için borçlunun itirazının iptalini istiyorum derse, o zaman da kendisine takip talebinde istediğin miktarı aştın, bunu yapamazsın, denilecektir.
    O halde, “Takipten sonra davadan önce yapılan ödeme yönünden de davacının dava açmakta hukuki yararı vardır.” Ancak yapılan ödeme takip talebinde istenen miktarı küçültecek miktara ulaşırsa, küçülen kısım, icra inkâr tazminatının hesaplanacağı matrahtan çıkarılacaktır.
    Bu itibarla açıkladığım ilkelere uygun yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan saygıdeğer çoğunluğun bozma kararına muhalifim.

    Hemen Ara