Uyuşturucu madde ticareti yapma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2015/15873 Esas 2015/5333 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/15873
Karar No: 2015/5333
Karar Tarihi: 23.12.2015

Uyuşturucu madde ticareti yapma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2015/15873 Esas 2015/5333 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 2014/295 esas ve 2015/155 karar sayılı dosyada, sanıkların uyuşturucu ticareti yapma suçlamasıyla yargılandığı ve hukuka aykırı arama sonucu elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı gerekçesiyle tüm sanıkların beraat etmesi gerektiği ancak suçun oluşmadığını belirten mahkeme kararının TCK'nın 188/3. fıkrası uyarınca mahkumiyet hükmü verilmesi nedeniyle bozulduğu anlatılmaktadır. Ayrıca, TCK'nın 53. maddesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararın yürürlüğe girmesi nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmektedir. Kararın tebliğ edilmesi için tüm taraflara yazı yazılması ve sanıkların salıverilmesi kararlaştırılmıştır. Kararda, hukuki dayanak olarak Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve TCK'nın 188/3.
20. Ceza Dairesi         2015/15873 E.  ,  2015/5333 K.
"İçtihat Metni"

Tebliğname No : 10 - 2015/231174
Mahkeme : BAKIRKÖY 6. Ağır Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi-Numarası : 11.05.2015-2014/295 esas ve 2015/155 karar
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 2013/610 - 2014/512, 2013/841 - 2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; adli arama kararı alınmasını gerektiren olayda arama kararı alınmadan arama yapılması hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan ve suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu "hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş" olacağından, ikrar bulunsa bile Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamaz.
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; sanıkların çalıştıkları otoparkta uyuşturucu madde satıldığı bilgisinin alınması üzerine CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde "adli arama kararı"" ve ""yazılı adli arama emri"" alınmadan otoparkta ve sanık Cüneyt"in üzerinde yapılan aramada net 0,1 gram AM-2201, 0,03 gram AB-FUBİNACA, 2,85 gram esrar, 2 gram AM-2201 maddelerinin ele geçirildiği anlaşılmakla, hukuka aykırı arama sonucu ele geçirilen uyuşturucu maddelerin, ""suçun maddi konusu"" ve ""suçun delili"" olarak hükme esas alınamayacağı gözetilerek, somut olayda suçun maddi konusunun bulunmaması nedeniyle suçun unsurları oluşmadığından, ayrıca sanık Hakan hakkında kendisinde uyuşturucu madde ele geçen ve hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayırma kararı verilen tanık Zülfikar"ın sonradan döndüğü soyut beyanı dışında atılı suçu işlediğine ilişkin, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı da gözetilerek sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, TCK"nın 188/3. fıkrası uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulması,
2-Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK"nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafileri ve sanık Hakan ile Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları ile sanıklar Hakan ve Onur müdafilerinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanıkların SALIVERİLMESİNE, başka suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde serbest bırakılmalarının sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazı yazılmasına, 23.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
TEFHİM TUTANAĞI: 23.12.2015 tarihinde verilen bu karar Yargıtay Cumhuriyet savcısı ... katılımıyla ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanık H.. Y.. müdafii Av. G. K. ile sanık O.. Y.. müdafii Av. M. Ş. yokluklarında/yüzlerine karşı 21.01.2016 tarihinde, açık olarak okunup anlatıldı.
KARŞI OY;
Sanık O.. Y.. müdafiinin, duruşma istemi yasal süresinden sonra olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği halde, duruşmaya kabul edilmesi 1412 sayılı CMUK"nın 318. ve 5271 sayılı CMK"nın 299. maddeleri amir hükmüne açıkça aykırılıktır. Şöyle ki;
1- EŞİTLİK kavramı, her yer ve koşulda vazgeçilmez temel bir dinamiktir. AY"nın 10. ve TCK"nın 3. maddelerinde, herkesin yasalar önünde eşit olduğu açıkça vurgulanmıştır. Adaletin temel taşı olan objektiflikten uzaklaşılmaması ilkesi, yargı mekanizmasında yerleşik kuralların yansız ve taraf gözetmeksizin uygulanması ile doğrudan ilintilidir.
Dairemizin emsal uygulamaları, süresinden sonra yapılan duruşma isteklerinin reddi yönündedir. Herhalde, temyiz incelemesi yapılan dosyalarda sanık sayısının tek veya birden fazla olması durumu, bu kuralın değişken olarak uygulanmasını gerektirmez, yani yasadaki emredici kural bütün dosyalarda aynı şekilde tatbik edilmelidir. Şayet, çoğunluk görüşüne itibar edilecek ise; süre tutum dilekçesinde duruşma isteği yer almadığı halde, gerekçeli temyiz dilekçesinde duruşma istenmiş ise, bu dosyaların dahi (sanık sayısına bakılmaksızın) duruşmalı olarak incelenmesinde zorunluluk vardır.
2- RE"SEN duruşma açma, Yargıtay"ın yetkisi dahilindedir. Ancak, buna ilişkin ön inceleme raporu ve ihtiyaç durumunun tespitinden sonra duruşmada bulunmasına karar verilen sanık veya müdafilerine tebligat yapılıp çağrılmalıdır. Halbuki, dosyada ön inceleme raporu ve re"sen duruşma açılması yönünde bir kararda bulunmamaktadır. Dolayısıyla, duruşma günü kendiliğinden çıkıp gelen sanıklar müdafiinin bu bağlamda duruşmaya kabul edilmesi olanaksızdır.
3- SAVUNMA HAKKI, evrensel hukuk ilkelerindendir. Süresinde istemde bulunmayan sanıkların duruşmaya kabul edilmesi; duruşmaya çağrılmayan dosyanın diğer sanıkları açısından savunma hakkının kısıtlanması manasına gelecektir. Zira, bu şekildeki imtiyaz ve ayrıcalıktan duruşmadan haberdar olmayan diğer sanıkların da yararlanması ve duruşmaya çağrılmaları gerekir. Bunun aksini düşünmek, duruşmada yeniden kendilerini anlatma imkanı verilmediğinden adalet ve kanun önünde eşitlik ilkelerinin ihlal edilmesi manasına gelecektir.
SONUÇ OLARAK; duruşma isteği yasal süresi geçtikten sonra yapıldığı anlaşıldığı halde duruşma isteği kabul edilmesi ve duruşmaya kabulüne karar verilmesi hukuk ve yasalara aykırıdır. Bu nedenlerle, çoğunluğun sanık O.. Y.. müdafiinin duruşmaya kabulüne ilişkin kararına katılmıyorum. 17.12.2015

Hemen Ara