Uyuşturucu madde ticareti yapma - Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2015/14915 Esas 2015/4764 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/14915
Karar No: 2015/4764

Uyuşturucu madde ticareti yapma - Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2015/14915 Esas 2015/4764 Karar Sayılı İlamı

 

 

20. Ceza Dairesi         2015/14915 E.  ,  2015/4764 K.

  •  


"İçtihat Metni"

Mahkeme : Ağır Ceza Mahkemesi
Suçlar : 1- Uyuşturucu madde ticareti yapma
2- Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hükümler : 1- Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet: Sanıklar... ve İntikam hakkında
2- Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan
mahkûmiyet: Sanıklar ... ve ... hakkında.

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Sanıklar... ve... hakkındaki hükümlere yönelik temyiz isteklerinin incelenmesi:
Hükümlerin sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesinden sonra, sanık Desin"in 19.11.2014 ve sanık..."in 28.01.2015 havale tarihli dilekçeleriyle temyiz isteklerinden vazgeçmeleri nedeniyle, hükümlerin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
B) Sanıklar ... ve ... hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde:
Sanıklar hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların 5271 sayılı Yasa"nın 231/12. fıkrası gereğince temyiz değil itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazlarla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, bu suçla ilgili olarak kararların incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na İADESİNE,
C) Sanıklar... ve ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların doğru olarak belirlendiği anlaşıldığından, sanıklar müdafileri ile sanık ..."nin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
19.11.2015 tarihinde sanık ... için oybirliğiyle, sanıklar .... ve ... hakkında oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y G E R E K Ç E S İ
(Sanıklar ... ve ... yönünden. )
OLAY :
Sanık İntikam ile ilgili;
12.04.2013 tarihli olayda; telefon görüşmelerinden Sanıklar ... ve ..."nin, sanık..."dan temin ettikleri uyuşturucu maddeleri Uşak iline getireceklerinin değerlendirilmesi üzerine tertibat alan kolluk görevlilerince... plakalı araçla sanıkların geldikleri ve yol üzerinde bulunan petrol istasyonuna girdiklerinin tespiti üzerine yapılan müdahale sırasında, araçta bulunanlardan ... adlı sahsın kaçtığı ve yakalanamadığı, araç içerisinde ...ve ..."in yanlarında bulunan 445 gram uyuşturcu (esrar) maddesi ile yakalandıkları, sanık ..."ın olay yerinde bulunmadığı bu şekilde gerçekleşen olayda, diğer sanıklarla birlikte sanık ..."ın mahkumiyetine karar verildiği,
Sanık Tugay ile ilgili;
30.06.2013 tarihli olayda ise; "Sanıklar ... ve ... arasında yapılan telefon görüşmelerinden ... İlköğretim Okulu yanında buluşacakları ve uyuşturucu alış verişinin yapılacağının değerlendirilmesi üzerine, kolluk görevlilerince gerekli tertibatın alındığı bahsedilen yerde (okul önünde) bir şahsın (alıcı ..."nın) beklediği, 5 dakika sonra sanık ...’in arabası ile geldiği, ..."ın araca bindiği, 100-150 metre gittikten sonra araçtan indiği, sonrasında kolluk görevlilerince durdurularak üzerinde ne olduğunun sorulması üzerine şahsın üzerinden iki adet MDMA içeren hapı çıkartararak görevlilere teslim ettiği, olay yerinde sanık ...’ın bulunmadığı şeklinde gerçekleşen olayda, sanık ...’ın; sanık ...."in ..."a uyuşturucu satışına-teminine aracılık ettiğinden bahisle sorumlu tutularak mahkumiyetine karar verildiği…" şeklindedir.
Yukarıda açıkandığı şekliyle gerçekleşen olaylarda; "uyuşturucu madde ticareti yapma" suçunu işlediği ileri sürülen şüphelilerden...’in kullandığı telefonu hakim kararıyla dinlemeye alınmış, Sanık ..."in eylemine iştirak ettiği iddia edilen 12.04.2013 tarihli olayın sanıklarından olan ..."ın, yine 30.06.2013 tarihli olayın sanıklarından olan ..."ın bu şahısla yaptığı telefon konuşmaları hakim veya Cumhuriyet savcısının kararı olmadan dinlenmiş kayda alınmıştır.
Yerel mahkemece de, aleyhlerine başkaca delil bulunmayan sanıklar ... ve ... hakkında telefon konuşmalarına dayanarak uyuşturucu madde ticareti yaptıkları kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Çoğunlukla aramızdaki uyuşmazlık;
Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan şüpheli sanık... hakkında CMK"nın 135. maddesi uyarınca verilen iletişimin denetlenmesi kararı üzerine bu şahıs ile telefon görüşmesi yapan ve belirtilen suça iştirak ettiği ileri sürülen ... ve ... hakkında aynı konuda bir karar alınmadan bu kişiler arasındaki telefon konuşmaları bu şahıslar (sanıklar ... ve ....) aleyhine delil olarak kullanılabilir mi? Ya da telefon konuşmaları, haklarında iletişimin denetlenmesi kararı bulunmayanlar yönünden hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil midir?
Öncelikle konunun aydınlığa kavuşması için bu konuda ülkemizin tarafı olduğu uluslararası düzenlemeler ile ulusal düzenlemelerin neler olduğuna bakmak gerekir.
Konuyla ilgili olarak;
Uluslararası düzenlemelere bakıldığında;
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 12. maddesinde “hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışım ve müdahalelere karşı kanun ile koruma hakkı vardır" denilmek suretiyle kişilerin yazışma ve özel hayatı koruma altına alınmıştır.
Yine Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 17. maddesinde "hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi yada hukuka aykırı olarak müdahale edilemez, onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz. Herkes bu tür saldıralara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından koruma hakkına sahiptir." hükümlerine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 53. maddesinde "bu sözleşme hükümlerinden hiçbiri herhangi bir yüksek sözleşmeci tarafın yasalarına ve onun taraf olduğu başka bir sözleşmeye göre tanınabilecek insan haklarını ve temel özgürlükleri sınırlayamaz veya onlara aykırı düşecek şekilde yorumlanamaz."
Yine AİHS"nin 8. maddesinin 1 fıkrasında "her kişi özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılmasına resmi bir makamın müdahalesi demoktarik bir toplumda milli güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suçların önlenmesi, sağlığın veya ahlakın ve başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu bulunduğu ölçüde ve kanunla düzenlenmesi koşuluyla olabilir." hükmü öngörülmüştür.
Böylece uluslararası metinlerde kişilerin yazışması ve özel hayatı haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği bir temel insan hakkı olarak kabul edilip koruma altına alınmıştır.
İç hukukumuzdaki (ulusal) düzenlemelere bakıldığında;
Cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen Anayasanın 2. maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti...... demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti ..." olduğu,
Özel hayatın gizliliğini düzenleyen Anayasanın 20. maddesinin 1. fıkrası da "herkes, özel hayatına ve ...... saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.... özel hayatın gizliliğine dokunulamaz". Aynı maddenin 3. fıkrasında “herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkına sahiptir....... Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." şeklindedir.
Haberleşme hürriyetini düzenleyen Anayasanın 22. maddesinde “herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya bir kaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınmış yargı merciin yazılı emri bulunmadıkça, haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciinin kararı 24 saat içinde hakimin onayına sunulunur. Hakim kararını 48 saat içinde açıklar; aksi halde karar kendiliğinden kalkar." hükmü yer almaktadır.
Yine temel hak ve ödevleri düzenleyen Anayasanın 12. maddesinde “herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir."
Anayasanın 13. maddesinde ise, "temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir......., bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz"
Anayasanan 14. maddesinde "...... Anayasa hükümlerinden hiçbiri devlete veya kişilere Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş bir şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz."
Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrasında "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak değerlendirilemez ..." şeklindedir.
Böylece iç hukukta normlar hiyararşisi içinde en yüksek norm olan Anayasada da uluslararası normlarla aynı yöndeki düzenlemelerle "haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliği" temel bir insan hakkı olarak öngörülmüş ve güvence altına alınmıştır. Kanunen yetkili kılınan mercinin kararı olmadan yapılan telefon dinlemelerinin hukuka aykırı olarak elde edilmesi nedeniyle delil olarak değerlendirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Yine; Anayasa ve uluslararası normlara uygun şekilde, Ceza Muhakemesi Kanununda (CMK’ da) da düzenlemeler öngörülmüş olup;
Buna göre;
İletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasını düzenleyen CMK"nın 135. maddesinin (1) fıkrasında; (Değişik fıkra: 21/02/2014-6526 S.K./12. md) "Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, ağır ceza mahkemesi veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi (...) dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl mahkemenin onayına sunar ve mahkeme, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya mahkeme tarafından aksine karar verilmesi hâlinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır. Bu fıkra uyarınca alınacak tedbire ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de oy birliği aranır."
Aynı maddenin 8.fıkrasında ise; "Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir........" şeklindedir.
CMK"nın 138. maddesinin ikinci fıkrasında ise "tesadüfen elde edilen delil" durumu düzenlenmiş olup, bu fıkrada," telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi sırasında yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak 135. maddenin 8. fıkrasında sayılan (02/12/2014-6572 S.K./42.md. Duzenleme karşısında 6.fıkra,8fıkra numarasını almıştır.) suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilerse bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir. " hükümlerine yer verilmiştir.
Türk Ceza Kanununun (TCK"nın) 133. maddesinin 1.fıkrasında da "Kişiler arasındaki alenî olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, ……… hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenleme öngörülmüştür.
Ceza Muhakemesi Kanununun 206/2-a maddesinde "delil kanuna aykırı olarak elde edilmişse red olunur"
CMK"nın 230.maddesinin 1.fıkrasının (b) bendinde ise “hükmün gerekçesinde hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir..."
CMK’nın 217.maddesinin 2. fıkrasında “yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir...” şeklindedir.
Tüm bu uluslararası ve ulusal düzenlemelerden anlaşıldığı üzere;
AİHS’nin 53. maddesi hükmüne göre; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, insan haklarını veya temel özgürlükleri asgari ölçüde koruyan bir sözleşmedir. Zamanla korunma sınırlarının genişletilmesi amaçlanmaktadır. Yine, AİHS"ye taraf olan devletler iç hukuklarında insan haklarını ve temel özgürlüklerini daha fazla koruyacak düzenlemeler yapabilecekleri gibi bu hususta başka bir sözleşmeyi de kabul edebilirler. Sözleşmenin hiç bir hükmü bu nitelikteki düzenlemelere aykırı düşecek şekilde yorumlanamaz. Kısacası, AİHS’ye taraf olan devletlerden hiçbiri iç hukuklarında veya kabul ettikleri başka bir sözleşmede yeralan insan haklarını ve temel özgürlüklerini daha fazla koruyan hükümlerinin bu sözleşmeye (AİHS"ye) aykırılığını öne süremez.
Ayrıca temel hak ve özgürlükleri asgari ölçüde koruyan uluslararası sözleşmelerin ve Anayasanın bu konudaki hükümleri temel hak ve özgürlükleri daraltacak şekilde yorumlanamaz. Buna karşın temel hak ve özgürlüklerin daha fazla korunması, sanırlarının genişletilmesi mümkündür.
Temel hak ve özgürlüklerden vazgeçilemez ve bunlar başkalarına devredilemez.
Temel hak ve özgürlüklere müdahalenin kural olarak hakim kararına bağlanarak teminat altına alınmasındaki amaç suçluları değil masumları korumaktır.
CMK"nın 135. maddesinde bir suç nedeniyle yapılan soruşturma kapsamında haberleşmenin gizliliğine müdahale edebilmenin kural ve koşulları belirlenmiş şüpheli veya sanığın telefonunun ancak hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla dinlenebileceği öngörülmüştür.
CMK"nın 135. maddesinde düzenlenen iletişimin denetlenmesi müessesesi; kuvvetli suç şüphesi altında bulunan kişi hakkında başka suretle delil elde edilememesi halinde başvuralan bir yöntemdir. Bu maddeye göre alınacak telefon dinleme kararı soruşturması devam eden CMK’nın 135/8 maddesi kapsamında kalan suçlarla ilgilidir. Şüpheli/sanık ya da eyleme iştirak ettiği iddia edilenler hakkında başvurulacak bir yöntemdir.
Bu maddenin süjesi, soruşturma süphelisi yada sanıktır. Bu kişiler yönünden dinleme yapılacaktır.
Usulüne uygun şekilde yapılan bir dinleme sırasında “soruşturması yapılan suça” bir başka kişinin iştirak ettiği ya da suçun başka bir kişi tarafından işlenmiş olabileceğine ilişkin delil veya dellilerle ulaşıldığı takdirde bu kişiler hakkında CMK"nın 135/1 maddesindeki şartlar dikkate alanarak yeni bir iletişimin dinlenmesi kararı almak zorunludur.
Yine, CMK"nın 135. maddesinin 9. fıkrasına göre, bu maddede belirtilen esas ve usuller dışında hiç kimse bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini denetleyemez ve kayda alamaz.Ayrıca, CMK’nın 138.maddesine göre, usulune uygun dinleme sırasında “soruşturması ya da kovuşturması yapılan suç dışında” ancak aynı yasanın 135. maddesinin 8. fıkrasında sınırlı olarak sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandıran delil elde edilmesi halinde, delillerin muhafaza altına alınarak durumun derhal Cumhuriyet savcılığına bildirilmesi öngörülmüştür. Burada başka bir suç işlendiğine ilişkin ilk tespit "tesadüfen elde edilen delil” olarak adlandırılmıştır. Bu halde Cumhuriyet savcısı bu yeni suçla ilgili yeni bir soruşturma başlatabilecektir. Koşulların varlığı halinde CMK"nın 135.maddesine göre bu suçla ilgili de şüpheli hakkında ayrıca iletişimin denetlenmesi kararı alabilecektir.
Söz konusu maddede, (CMK138/2 maddesinde) "tesadüfen elde edilen delil" kavramı ile suç konusu dikkate alınmıştır. Şüpheli yada sanık yönünden bir düzenleme yapılmamıştır. Bu maddede süje, soruşturması devam eden suç dışında işlendiği tespit edilen suçtur.
""Dolaylı olarak dinleme"" bir suç soruşturması sırasında, Bir başka şüpheli veya sanık hakkında tatbik edilen iletişimin denetlenmesinden hareketle, suça karıştığı düşünülen bir başka kişinin telefon konuşma ve kayıtlarının takip edilmesi olup, bu şekilde yapılan işlemler ve elde edilen deliller hukuka aykırıdır. Yürülükte bulunan yasal düzenlemeler (usül hükümleri) karşısında dolaylı dinleme mümkün değildir. CMK"nın 135.maddesi yada 138.maddenin 2. fıkrası dolaylı dinelemenin dayanağı da yapılamaz. Aksine bir yorum temel bir insan hakkı olan haberleşme hürriyetini kısıtlar, daraltır ve özüne dokunur nitelikte bir değerlendirme olup, bu da yukarda belirtilen uluslararası ve ulusal normlara aykırılık oluşturacaktır.
Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ve CMK"nın 217.maddesinin 2. fıkrasına göre hukuka aykırı olarak elde edilen deliller hükme esas alanamaz.
TCK’nın 133. maddesinde de kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların rıza dışında dinlenmesi, kayda alınması ve kaydedilerek elde edilen delillerin ifşası suç olarak düzenlenmiştir.
Özetle; bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, usulüne uygun şekilde yapılan iletişimin dinlenmesi sırasında, bu suça iştirak eden kişi yada suça iştirak etmemekle birlikte suçu bireysel olarak gerçekleştiren ya da başka bir suç işleyenler yönünden bu suçlar yeni birer suçtur. Söz konusu suçların işlendiğine ilişkin ilk tespit bu kişiler yönünden “tesadüfen elde edilen delil” niteliğindedir. Hükme esasa alınır. Dolayısıyla bu aşamadan sonraki dinlemelerde söz konusu kişiler yönünden mutlak surette iletişimin denetlenmesi (dinleme) kararı alınmalıdır. Böyle bir karar alınmadan yapılan iletişimin tespiti ve buna bağlı olarak elde edilen deliller, gerek şerikler gerekse bu suçu bireysel olarak işleyenler yönünden hukuka aykırı olup hükme esas alınamayacaktır.
SONUÇ OLARAK;
Gerekli koşulların bulunması halinde bir kişinin telefonunun dinlenmesi, konuşmalarının kayda alınması için hakim yada Cumhuriyet savcısından alınan karar, (soruşturma kapsamında olup kararda belirtilen suçla sınırlı olmak üzere) sadece o kişinin temel haklarından olan haberleşmesinin gizliliğine müdahale yetkisi verir. Bu kişi ile telefonda konuşan diğer kişilerin haberleşmesinin gizliliğine müdahale için ayrıca hakim veya Cumhuriyet savcısından karar alınması zorunludur. Böyle bir karar alınmadan yapılan dinlenilmeler o kişiler yönünden hukuka aykırı delil niteliğindedir hükme esas alınamaz. Bir başka anlatımla hakkında karar bulunmayan kişilerin telefonlarının dinlenilmesi ya da konuşmalarının kayda alınması bu kişiler yönünden hukuka aykırı delil niteliğindedir ve hükme esas alınamaz. (A.İ.H.M’ sinin Nambert-Fransa kararı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; sanıklar...ve ..."ın telefon konuşmaları soruşturması yapılan suçla (uyuşturucu madde ticareti yapma) ilgili olduğu için bu sanıklar hakkında ayrıca CMK"nın 135. maddesi kapsamında iletişimin denetlenmesi kararı alınması gerekirdi.
Böyle bir karar alınmadan telefon konuşmalarının dinlenilmesi ya da kayda alınması hukuka aykırıdır.
Sanıklar... ve ..."ın telefon konuşmalarını CMK"nın 138. maddesinin 2.fıkrasında öngörülen "tesadüfen elde edilen delil" olarak kabul etmek de mümkün değildir. Çünkü bu konuşmalar soruşturması yapılan suçla ilgilidir.
Yine TCK"nın 133. maddesine göre kayda alan açısından suç oluşturan verilerin hukuka uygun olarak elde edildiğini ve delil olarak kullanılabileceğini savunmak da mümkün değildir.
Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller, Anayasanın 38 maddesinin 6. fıkrası ve CMK"nın 217.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeler karşısında hükme esas alınamaz. Bu kurallar mutlak olup herhangi istisnası da bulunmamaktadır.
Kısacası; gerek taraf olunan uluslararası sözleşmeler, gerek Anayasa, gerekse Ceza Muhakemesi Kanununda hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı öngörülmüş olup bunun istisnasına da yer verilmemiştir. Kamu yararı ve benzeri nedenlerle hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin hükme esas alınması da olanaklı değildir. Hakkında iletişimin tespiti kararı bulunmadığı için sanıklar... ve ...’ın telefon konuşmaları hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil niteliğindedir ve hükme esas alınamaz. Aksinin kabulü açık bir hak ihlali oluşturur. Bu da hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Dinleme kararı bulunmadan elde edilen telefon görüşme içeriklerinden hareketle sanıkların eylemlerinin sabit olduğu yönündeki görüş, yukarıda açıklanan uluslararası ve ulusal normlara aykırıdır.
Netice olarak; sanıklar ... ve ..."ın, diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgisi olduğuna veya onların eylemlerine iştirak ettiklerine ilişkin, hukuka aykırı bir şekilde elde edilen telefon konuşmaları dışında delil bulunmadığı ve bu delilin de hükme esas alınamayacağı gözetilmeden sanıkların beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi kanuna aykırı olup, açıklanan nedenlerle hükümlerin BOZULMASI gerektiği görüşünde olduğumdan çoğunluğun ONAMA görüşüne katılmıyorum. 19.11.2015








 

 

 

Hemen Ara