Esas No: 2020/4121
Karar No: 2020/8163
Karar Tarihi: 10.12.2020
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/4121 Esas 2020/8163 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili, haciz yapılan adresin müvekkili tarafından kiralandığını, mahcuzların mülkiyetinin üçüncü kişi şirkete ait olduğunu, haciz esnasında borçlunun hazır olmadığını ve haciz mahallinde borçlu şirkete ait herhangi bir evrakın bulunmadığını belirterek, istihkak iddialarının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı şirket ile borçlu şirketin aynı kişiye ait olduğunu, davacı şirketin adındaki BD kısaltmasının borçlu şirket kurucusu ve hakim ortağı ...’un adının baş harflerinden oluştuğunu, davacı şirketin telefon numarasının hala borçlu şirket adına kayıtlı bulunduğunu ve hacizde borçlu şirkete ait pek çok evrak bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın 8.10.2014 tarihinde işlemden kaldırıldığı, daha sonra dosyanın yenilenerek işleme konulduğu, ancak 9.12.2015 tarihli celsede davanın ikinci kez işlemsiz bırakıldığı gerekçesi ile 6100 Sayılı HMK"nin 150.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, kararın davacı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 22.01.2019 tarihli ve 2016/4688 Esas, 2019/683 Karar sayılı ilamı ile Mahkemece davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verildiği 24.10.2015 tarihli celse zaptının, davacı vekiline gerekirse dosyadaki gider avansından karşılanmak suretiyle tebliği gerekirken, usul hukukumuzda düzenlemesi olmayan ve davacının savunma hakkını kısıtlar şekilde ""UYAP"tan öğrenmesine"" şeklinde ara karar tesis edilmesi ve neticeten davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, her ne kadar haciz davacı şirketin faaliyet adresinde yapılmış ise de ödeme emrinin borçluya haciz adresinde tebliğ edildiği ve haciz sırasında borçlu şirkete ait evraklar bulunduğu belirtilerek, İİK"nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, bu yasal karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği, ispat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip olan davacı üçüncü kişinin sunduğu fatura,vergi levhası ve adi kira sözleşmesinin mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli olmadığı, söz konusu belgelerin her zaman temini ve düzenlenmesi mümkün belgelerden olduğu, bu nedenle karinenin aksinin kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dava konusu 21.06.2013 tarihli haciz üçüncü kişinin ticaret sicilde kayıtlı adresinde yapılmış ise de haciz sırasında borçlu şirket adına farklı bankalardan gönderilen güncel hesap ekstreleri bulunmuştur. Bu durumda Mahkemece İİK"nin 97/a maddesinde düzenlenen mülkiyet karinesinin borçlu lehine olduğunun kabulü isabetli olmuş, ancak ispat yükü üzerinde olan davacının sunduğu deliller karinenin aksinin ispatı için yeterli kabul edilmemiştir. Mahkemece 17.03.2015 tarihli celsede davacı vekiline ticari defterlerini sunması için süre verilmiş, 22.09.2015 tarihli celsede davacının mahcuza ilişkin sunduğu faturanın defterinde kayıtlı olup olmadığına ilişkin inceleme yaptırılmak üzere dosyanın bilirkişiye tevdine ilişkin ara karar kurulmuş olmasına rağmen davanın takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, bozma sonrası yapılan yargılamada da bu husus dikkate alınmaksızın karar verilmiştir.
O halde, Mahkemece ispat yükü üzerinde olan davacının tüm delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile davanın reddine yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 10.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.