Esas No: 2020/4741
Karar No: 2020/5574
Karar Tarihi: 01.12.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/4741 Esas 2020/5574 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilen 29.01.2018 tarih ve 2017/281 E. - 2018/46 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin reddine - kabulüne dair Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi"nce verilen 02.11.2018 tarih ve 2018/506 E. - 2018/888 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, dava dışı ...’un keşideci, davacının avalist, dava dışı ...’ın lehtar, davalının hamili olduğu 4 adet bonoya istinaden, davalının, davacı hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlattığını, davacı ile davalı arasında hiçbir alacak ilişkisi bulunmadığını, davacının takip dayanağı bonoların lehtarı olan dava dışı ..."a da hiçbir borcunun bulunmadığını, bonoların lehtarının, keşidecinin kayınbabası olduğunu, bir gelinin kayınbabasına 865.000.-TL bedelli bono vermesinin hayatın olağan akışına uymadığını, bonolarda düzenleme yeri bulunmadığından, bonoların kambiyo senedi vasfını yitirdiğini, davalının, bonoları lehtardan ciro yoluyla almak suretiyle hamil olduğunu, düzenleme yeri bulunmaması nedeniyle bonolar kambiyo senedi vasfını yitirdiğinden, ciro sadece kambiyo senetlerine mahsus bir devir işlemi olduğundan, davalının ciro ile yetkili hamil olamayacağından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, davacının Ceyhan İcra Müdürlüğü"nün 2015/6263 esas sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının takibe konu bonoların son hamili olduğundan, takip yapma yetkisi bulunduğunu belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, Ceyhan İcra Müdürlüğü"nün 2015/6263 esas sayılı dosyasına konu bonoların lehtarının dava dışı ..., muhatapların davacı ile dava dışı ... Kılınç olduğunu, davaya konu bonoların dava dışı lehtar ... tarafından davalı ..."ye ciro edildiğini, davalı ... tarafından ciro ile yetkili hamil olması sebebiyle icra takibi başlatıldığı, ancak davaya konu bonolarda düzenlenme yerinin bulunmadığı, düzenlenme yerinin bulunmadığı hallerdeki alternatif düzenleme yerinin de olmadığı, bonoların kambiyo senedi vasfını yitirdiği, bu nedenle davalı ..."nin ciro yoluyla yetkili hamil sıfatını kazanmayacağı, davaya konu bonolar kambiyo senedi vasfında olmadığından, dava dışı senetteki lehtar ...’ın alacak hakkını alacağın temliki yoluyla devredebileceği, ciro yoluyla devredemeyeceği, alacağın temliki ile ilgili belgelerin bulunmadığı, dava konusu bonoların adi senet vasfında olması nedeniyle kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının Ceyhan İcra Müdürlüğü"nün 2015/6263 esas sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davaya konu takibin dayanağı bonolarda düzenleme yeri bulunmadığından, bu bonoların kambiyo senedi vasfını taşımadığı, adi senet vasfında olduğu, davacı, davaya konu adi senette aval veren sıfatıyla yer aldığından, avalist olarak sorumlu tutulabilmesi için senedin kambiyo senedi vasfında bulunması gerektiği, dava konusu senetler kambiyo senedi vasfını taşımadığından davacının takibe konu senetlerden dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararı sonucu itibarıyla doğru, gerekçesi yanlış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesinde hata edilmiş olmasının yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, sonucu itibarıyla doğru olan kararın gerekçesinin düzeltilmesine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince temyiz yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını gerekçe yönünden benimsememiş ve farklı bir gerekçe ile aynı yönde karar verdiğini belirtmiş ise de, hükmün yazılış biçimi muhakeme hukukuna uygun olmamıştır. HMK 353/1-b-2 maddesi “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilir.” şeklindedir. Buna göre istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak, kendisi işin esası hakkında yeniden hüküm kurması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurması doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, dosyanın Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 01.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.