ın içtimaı" bölümünde - 42 bileşik suç - 43 zincirleme suç ve 44 fikri içtima maddelerinde yer verilmiştir - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/5612 Esas 2021/4714 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/5612
Karar No: 2021/4714

ın içtimaı" bölümünde - 42 bileşik suç - 43 zincirleme suç ve 44 fikri içtima maddelerinde yer verilmiştir - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/5612 Esas 2021/4714 Karar Sayılı İlamı

11. Ceza Dairesi         2018/5612 E.  ,  2021/4714 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi



    Katılan vekilinin 16/06/2015 havale tarihli temyiz dilekçesi ile sanık hakkında yalnızca “tefecilik yapma” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmakla yapılan incelemede;
    I- Defter ve belgeleri gizleme suçundan verilen karara karşı sanığın temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
    5271 sayılı CMK"nin 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" ilişkin karara karşı aynı Kanun"un 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazın ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi"nce incelenerek 06/07/2015 tarih ve 2015/961 değişik iş sayılı karar ile reddedilerek kesinleştiği anlaşılmakla; dosyanın incelenmeksizin mahalline İADESİNE,
    II- Sahte fatura düzenleme suçundan kurulan hükme yönelik sanığın temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
    5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
    Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, fiilin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı, incelenen dosyaya göre kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA,
    III- Tefecilik yapma suçundan kurulan hükme yönelik sanığın ve katılan vekilinin temyiz nedenlerinin incelenmesine gelince;




    Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanığın ve katılan vekilinin diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir, ancak;
    1- Sanık hakkında tefecilik suçundan ... 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/65 Esas ve 2013/618 Karar sayılı dosyası ile yargılandığı anlaşılmakla tefecilik suçu yönünden mükerrer yargılama yapılmaması ve eylemlerin zincirleme suç içinde kalıp kalmadığının değerlendirilmesi açısından, söz konusu dosya ile varsa aynı mükellefiyeti ve aynı yıllara ilişkin diğer dava dosyalarının da duruşmaya getirtilip incelenmesi, mümkün olması halinde davaların birleştirilmesi, aksi durumda davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya arasına alınmasından sonra sanığın eylemlerinin zincirleme suç niteliğinde olup olmadığı veya mükerrer dava açılıp açılmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
    2- Sanığın, POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret eylemlerinin, hem TCK’nin 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunu hem de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu"nun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, suç tarihi itibarı ile her iki suç için öngörülen cezaların aynı olması karşısında, 5237 sayılı TCK’nin 44. maddesi ve özel norm ilkesi önceliği gereğince sanık hakkında 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu"nun 36. maddesinde düzenlenen zincirleme şekilde gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçundan hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
    3- Sahte fatura düzenleme suçuna ilişkin “ sanığın yargılama sürecindeki davranışları dikkate alınarak” TCK’nin 62. maddesinin uygulanmasına karar verilmiş iken tefecilik yapma suçunda TCK’nin 62. maddesinin neden uygulanmadığına dair gerekçe gösterilmemesi,
    4- 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş, sanığın ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA,
    02/06/2021 tarihinde tefecilik suçuna ilişkin III nolu bozma hükmünün 2. bendi yönünden Yargıtay üyeleri ... ve ..."ın karşı oyları ile oy çokluğuyla, diğer yönlerden oy birliği ile karar verildi.




    DEĞİŞİK GEREKÇE:

    Dairemizin 12.03.2019 tarih ve 2016/12209 Esas, 2019/2502 Karar-03.03.2020 tarih ve 2017/15306 Esas, 2020/2037 Karar- 03.03.2020 tarih ve 2018/4059 Esas, 2020/2038 Karar sayılı kararlarına karşı yazmış olduğumuz karşı oylarımızda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere;
    Tefecilik suçunun oluşumu için kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin yeterli olduğu, faiz karşılığında ödünç olarak verilecek paranın kişiye elden ve nakten verilmesi ya da doğrudan banka kredi kartı hesabana yatırılması ile tefecilik suçunun tamamlanmış olacağı dikkate alındığında; sanık ..."ın ekonomik sıkıntı çeken, nakit ihtiyacı olan ve kendisinden borç para isteyen şahıslara faiz karşılığında elden nakit para vermek, ya da borç olarak istenen parayı doğrudan talep eden şahısların banka kredi kartı hesaplarına yatırmak şeklinde sübut bulan eyleminin 5237 sayılı TCK"nin 241 maddesi kapsamında tefecilik suçunu oluşturacağı, ayrıca sanık hakkında "gerçeğe aykırı belge dünlenmesi" eyleminden açılmış bir dava bulunmadığından III nolu bozma hükmünün 2.bendindeki sayın çoğunluğun sanığın eyleminin "5237 sayılı TCK"nin 44. maddesi ve özel normun önceliği kuralı gereğince 5464 sayılı Kanun"un 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğuna" ilişkin bozma düşüncesine katılmıyorum. 01.06.2021




    11.Ceza Dairesinin 2018/5612 Esas, 02.06.2021 tarihli müzakeresi hakkında;
    Karşı görüş:
    Sanık hakkında sahte fatura düzenlemek ve tefecilik yapmak suçlarından kamu davası açıldığı ve atılı suçlardan dolayı sanığın mahkumiyetine karar verildiği olayda sayın çoğunluğun “sanığın POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret fiillerinin hem TCK"nin 241 hemde 5464 sayılı kanunun 36 maddesinde düzenlenen suçu oluşturması TCK" nın 241 . Maddesinin genel 5464 sayılı kanunun 36. Maddesinin ise özel norm niteliğinde bulunması ve özel normun önceliği kuralı gereğince 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde düzenlenen zincirleme şekilde gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu” yönündeki görüşüne katılmak mümkün bulunmamıştır, zira;

    5237 sayılı Türk Ceza Kanununda gerçek içtima kuralının benimsenmesi nedeniyle "Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olup, bu husus Adalet Komisyonu raporunda da "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, "Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır." şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır." şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise TCK’nın "Suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44 (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir. Suçun kanuni tanımı bağlamında fiil ya da hareketin doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliği esas alınmak suretiyle fiil değerlendirilerek hukuki nitelendirilmeye gidilmelidir.
    TCK"nin 241. maddesinde yazılı tefecilik suçu "Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme fiilinin tamamlanması ile oluşur.5464 sayılı Kanun"un 36. maddesinde yazılı suç ise kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde ne surette olursa olsun tahrifat yapılması ile oluşacaktır.
    Tefecilik suçu ve 5464 sayılı kanunun 36 maddesine aykırılık suçları birbirinden farklı ve bağımsız fiillerle işlenebilen suçlardır.
    Somut olayda kazanç elde etme amacıyla ödünç paranın sanık tarafından ödünç para verilen kişinin hakimiyet alanına aktarılması ile tefecilik suçu vücut bulmuştur. Tefecilik suçu yönünden ödünç verilen paranın geri dönüşünün garanti altına alınması bu suçtan bağımsızdır. Somut olayda sanık tefecilik suçuna konu kazanç elde etme amacıyla verdiği ödünç nakit paranın geri dönüşünü garanti altına almak amacıyla POS cihazı ile ödünç nakit para ödediği kişilerin kredi kartlarından çekim yapmak suretiyle gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suretiyle tefecilik eyleminden ayrı ve bağımsız ikinci bir eylemde bulunmuştur ki bu eylem 5464 sayılı kanunun 36. Maddesine aykırılık suçunu da oluşturabilecektir. Ancak bu suç nedeniyle açılmış bir dava bulunmamaktadır. Tefecilik suçu ve 5464 sayılı kanunun 36 maddesinde yazılı suçlar bileşik suç olmadığı gibi suç normu farklı ve birbirinden bağımsız olması nedeniyle özel norm genel norm ilişkisinden de söz edilemeyecektir. Kaldı ki farklı kasıtlar altında oluşan sanığın bir den fazla suç teşkil eden eylemlerine TCK "nın 44 maddesinin uygulanma koşulu bulunmamaktadır. Yine olayda TCKnın 43 maddesininde uygulanma koşulu yoktur.

    Somut olayda sanık hakkında 213 sayılı kanuna aykırılık ve tefecilik suçlarından dava açılmış olduğu gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme eylemi nedeniyle sanık hakkında açılmış bir dava bulunmaması karşısında sayın çoğunluğun tefecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin III-2 nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
















    Hemen Ara