Esas No: 2016/6131
Karar No: 2017/5836
Karar Tarihi: 29.12.2017
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/6131 Esas 2017/5836 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.04.2016 tarih, 2016/144450 sayılı Kanun Yararına Bozma istemi ile;
Hakaret suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 05.10.2015 tarihli ve 2015/10779 soruşturma, 2015/7428 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Sivas Sulh Ceza Hakimliğinin 29.12.2015 tarihli ve 2015/2972 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan yürütülen soruşturma sonucu şüpheli hakkında suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, şüphelinin, www.facebook.com adlı sosyal paylaşım sitesinde mevcut kendi hesabı üzerinden 21/08/2015 ve 22/08/2015 tarihinde yaptığı paylaşımlarda, sayın Cumhurbaşkanına hitaben, “kendi çocuklarının kanıyla yoğrulsun”, “evet onlar bile seninki kadar faşist olamadılar” şeklindeki ifadeleri kullandığı, söz konusu bu ifadelerin şeref ve haysiyeti ihlal edici ve kişilik haklarını zedeler mahiyette olduğu ve delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 299/3. maddesinde yer alan, “Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” şeklindeki düzenleme gereğince Adalet Bakanlığından kovuşturma izni alınması ve şüpheli hakkında kovuşturma yapılması gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 06.04.2016 gün ve 94660652-105-58-3830-2016-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ olunmuştur.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-OLAY:
Sivas Numune Hastanesinde hemşire olarak görev yapan şüphelinin, sosyal medya hesabı üzerinden 21 Ağustos tarihinde Cumhurbaşkanı ...’ın resmini paylaşarak “kendi çocuklarının kanıyla yoğrulsun”, 22 Ağustos tarihinde yine Cumhurbaşkanın resmini paylaşarak “evet onlar bile seninki kadar faşist olamadılar”, "gever ve cizre de katliam var sessiz kalma..." yazısına "şerefsizler seçim uğruna insanları katlediyorlar. Sanmayın ki boyun eğdirip yıldıracaksınız. Döktüğünüz kanda boğulacaksınız..." ve ...’ın fotoğraf ve “şehitlik ölümün şereflisi sabır acı ama meyvesi tatlı” sözlerine atfen “umarız o meyveyi en kısa zamanda sen yersin” şeklinde yorumlar yaparak paylaşımda bulunması nedeni ile devlet büyüklerine hakaret ettiğinden bahisle yapılan ihbarın Sivas İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğinin 04.09.2015 tarihli yazısı ile Sivas Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini müteakip Adalet Bakanı izni alınmasına da lüzum görülmeden yapılan 2015/10779 sayılı soruşturma sonucunda hakaret suçundan yayınlanan içeriklerin dilek açıklaması ve eleştiri mahiyetinde olduğu kabul edilerek 05.10.2015 tarihli 2015/7428 sayılı karar ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, iş bu karara yasal süresi içerisinde Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunca itirazda bulunulması üzerine Sivas Sulh Ceza Hakimliğinin 29.12.2015 tarih ve 2015/2972 değişik iş sayılı kararı ile isnat edilen suçlarla ilgili yeterli araştırmanın yapıldığı, soruşturmanın detaylı,açık ve net olduğu,elde edilen deliller değerlendirildiğinde şüpheliye isnat edilebilecek düzeyde suç unsuruna rastlanılmadığı gerekçesi ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olması nedeni ile itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.
II-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık, şüphelinin sosyal medya hesabında paylaştığı sözlerin TCK’nın 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturup oluşturmayacağına ve suç oluşturmadığını düşünen Cumhuriyet savcısının Adalet Bakanının iznini alma lüzumu görmeden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verip veremeyeceğine ilişkin ise de, öncelikle yasa yoluna başvurma hakkı bulunmayan ihbarcının itirazı üzerine verilen merci kararının, nitelik ve kesinleşme şartları bakımından kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilip edilemeyeceğinin tesbiti gerekmektedir.
Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438-2012/141 sy., 10.5.2011 tarih 6-80-90 sy., 14.12.2010 tarih 4-210-259 sy., 15.6.2010 tarih 9-117-146 sy.23.6.2009 tarih 9- 30-177sy.gibi) açıklandığı üzere: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak kesin kararlara karşı kabul edilmesi nedeniyle bu amaçlara hizmet etmeyen, sadece yapılan uygulamanın hatalı olduğunun tesbiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesinde kanun yararı olmadığı gibi bu uygulama kesin hükmün otoritesini sarsmakla kalmaz, hukukun abesle iştigal etmemek kuralını da yıpratır. Aynı nedenlerle olağan yasa yollarına göre, kapsamının dar ve sınırlı olması, hukuka aykırılığın, davanın özüne ve cezaya esaslı bir şekilde etki etmesi, tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Hakim ya da mahkeme tarafından değiştirilmesi, geri alınması her zaman mümkün olan kararlarda yasanın aradığı kesinlikten bahsedilemez. Esasen hukuki değer taşımayan kararlar da kanun yararına bozma yasa yolu ile incelenemez. Ciddi boyuta ulaşmayan, maddi meseleye ilişkin olan, hakimin kanaat ve takdir yetkisi kapsamında kalan hususlar ile infaz aşamasında, soruşturma ya da kovuşturma safhasında alınacak bir kararla giderilebilecek nitelikte olanlar gibi başka bir yol ve yöntemle giderilmesi mümkün olan hukuka aykırılıkların kanun yoluna bozma konusu olamayacağı kabul edilmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 172/1. maddesine göre; “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.”
Aynı Kanunun 173/1. maddesinde ise; Cumhuriyet savcısının aynı Kanunun 172. maddesine istinaden verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı "suçtan zarar görenin" itiraz edebileceği kabul edilmiştir. Kanun yollarına başvurma hakkını düzenleyen CMK’nın 260/1 maddesinde başvurucunun, "katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş" olması aranmıştır. Keza aynı Kanunun 234/1-a-5. maddesinde de, kovuşturmaya yer olmadığına dair Cumhuriyet savcısı tarafından verilen karara karşı itiraz hakkının mağdur ya da müştekiye ait olduğu vurgulanmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 299. maddesinde yer alan Cumhurbaşkanına hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunmasını amaçlamıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek
mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, Devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur.
Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanına olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu nedenle ihlal edilen hukuki değer devletin siyasal iktidar yapısıdır. {Özek, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İst 1967 s. 10) Ceza himayesinin konusu Devlet kuvvetlerinin korunmasıdır. {... Erem, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 1991/1, Manzini V trattato di diritto penale İtaliano, IV (Tor ino, 1926 s. 198)
Normun aynı zamanda Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığını da koruma altına aldığında kuşku yoktur.
Bu durumda suçun mağduru, suçtan doğrudan zarar gören Cumhurbaşkanı ile toplumun/kamunun tamamıdır ki onu da Cumhuriyet savcısı temsil eder.
Şu hale göre, Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itiraz hakkı, suçtan doğrudan zarar gören Cumhurbaşkanına ait olduğundan anılan kararın da Cumhurbaşkanlığı makamına tebliğ edilmesi gerekmektedir. Açılacak davada katılan sıfatını alacak şekilde suçtan doğrudan zarar görmeyen ihbarcının ise müsnet suç yönünden kanun yollarına başvurma hakkı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan 5271 sayılı CMK’nın 309/1. maddesi, kanun yararına bozmaya konu olacak kararların, hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçemeksizin kesinleşen kararlar olması gerektiğini belirttiğine göre, usulüne göre kesinleşmeyen kararların olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozmaya konu olamayacağı açıktır.
Somut olayda, Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 2015/10779 soruşturma, 05.10.2015 tarihli 2015/7428 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın, suçtan doğrudan zarar gören ve bu nedenle itiraz hakkı bulunan Cumhurbaşkanına/Cumhurbaşkanlığı makamına tebliğ edilmediğinin anlaşılmasına göre henüz kesinleşmediği, aynı nedenle Sivas Sulh Ceza Hakimliğinin 29.12.2015 tarih ve 2015/2972 değişik iş sayılı kararının da hukuki niteliğinin bulunmadığı görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, yasa yollarına başvurma yetkisi bulunmayan ihbarcının itirazı üzerine verilen ve hukuki dayanaktan yoksun bulunan kararın 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma yasa yoluna konu olamayacağı anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
III-SONUÇ VE KARAR:
Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 2015/10779 soruşturma, 05.10.2015 tarihli 2015/7428 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın, suçtan doğrudan zarar gören ve bu nedenle itiraz hakkı bulunan Cumhurbaşkanına/Cumhurbaşkanlığı makamına tebliğ edilmemesi nedeniyle henüz kesinleşmediği, aynı nedenle Sivas Sulh Ceza Hakimliğinin 29.12.2015 tarih ve 2015/2972 değişik iş sayılı kararının da hukuki niteliğinin bulunmadığı görülmekle, yasa yollarına başvurma yetkisi bulunmayan ihbarcının itirazı üzerine verilen ve hukuki dayanaktan yoksun bulunan kararın 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma yasa yoluna konu olamayacağı anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.04.2016 tarih, KYB-2016/144450 sayılı kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 29.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.