Esas No: 2017/3747
Karar No: 2017/5770
Karar Tarihi: 27.12.2017
İftira - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/3747 Esas 2017/5770 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkeme Kararı : İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin
Hüküm : Sanıkların TCK’nın 267/1, 62, 51/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyetlerine ilişkin
Suç : İftira
TALEP:
1-Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 13.03.2008 gün ve 2008/4603 esas sayılı iddianamesi ile haklarında iftira suçundan Türk Ceza Kanununun 267/1 maddesi gereğince cezalandırılmaları için dava açılan sanıklar ... ve ..., yapılan yargılama neticesinde Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.07.2010 gün ve 2008/406 esas, 2010/781 karar sayılı hükmü ile "Daha önce Sanık ..."e ait olan ... gazetesi ve... televizyonu yapılan 10/12/2002 tarihli protokol ile 03/04/2003 tarihli teslim ve imha protokolü hükümleri uyarınca ... Grubuna devir edilmiş daha sonra sanıklar ... ve ..."in bu belgelerin sahte olduğunun TMSF na bildirmeleri üzerine TMSF u gazete ve televizyona el koyduğu, katılanların İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesine murazanın meni davası açtığı dosyanın esas numarasının 2007/261 olduğu ve daha sonra bu davanın konusuz kalması nedeni ile mahkemece karar oluşturmasına yer olmadığına karar verildiği ve bu arada sanıkların İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetçilerin sahte özel belgeler düzenlediklerinden bahisle haklarında şikayette bulunduğu ve yapılan araştırma sonucu soruşturmaya yer olmadığına karar verildiği her ne kadar Sanık ... suça konu belgelerin şirketin günlük işlerinin yürütülmesi için önceden altı imzalanıp verilen boş kağıtların doldurulması suretiyle meydana getirildiğini ileri sürmüş ve dinlenen tanıklarda şirketin günlük işlerinin aksamadan yürütülmesi için Sanık ... tarafından altı imzalı boş kağıtların şirkete verildiğini söylemişselerde suça konu belgelerin ne şekilde düzenlendiğini görmediklerini ifade etmişler ve verilen Adli Tıp Kurumundan da alınan raporda da sanığın bu iddiasını doğrulamamıştır. Yine suça konu belgelerde sanık ..."in imzası yok isede belgelerin sahteliğini bildiği halde diğer sanıkla birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunarak işlenmediğini bildikleri halde sanıklar hakkında soruşturma başlamasına sebep oldukları ve böylece atılı iftira suçunu işlediğini anlaşılmakla" şeklindeki gerekçe ile TCK"nın 267/1, 62, 51/1 maddeleri gereğince ertelenen 10"ar hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmışlardır.
2-Sözkonusu hükmün sanıklar ... ve ... adına müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz incelemesini yapan Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesi 03/07/2013 gün ve 2011/13935 esas, 2013/21083 karar sayılı ilamla hükmü "Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Taraflar arasındaki birtakım hukuki anlaşmazlıklar nedeniyle İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi"nde görülen bir davada, katılan tarafça mahkemeye sunulan 03/04/2003 ve 10/12/2002 tarihli iki adet protokolün katılan tarafından sahte olarak düzenlendiği ileri sürülerek sanıklara Cumhuriyet Savcılığına şikayet konusu yapıldığı ve yapılan soruşturma neticesinde verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı üzerine, sanıklar hakkında iftira suçunu işlediklerinden dolayı dava açıldığı ve dosyada mevcut raporlara göre, belgelerdeki imzaların sanık ... ... Bilgin"in eli ürünü olduğu belirtilmiş ise de, sanıkların bazı acil yazışmalar için anılan sanık tarafından imzalanan boş kağıt bırakıldığı, önceden imzalanan bu kağıtların üzerinin doldurularak kullanılmış olabileceğini baştan itibaren davaya konu şikayet dilekçesinde ileri sürmeleri, bu savunmalarının tanıklarca doğrulanması ve 04/05/2010 tarihli Adli Tıp raporu içeriği karşısında, sanıkların ne şekilde suçsuz olduğunu bildikleri kişilere suç yükleme özel kastı ile hareket ettikleri açıklanmadan, ve eylemlerinin Anayasal şikayet hakkı kapsamında kalıp kalmadığı da değerlendirilmeden, yetersiz gerçekçe ile hükümlülük kararı verilmesi,
2-Kabule göre de,
a-Sanıkların nüfus ve sabıka kayıtları getirtilip duruşmada okunmayarak, CMK"nın 209/1. maddesine aykırı davranılması,
b-Sanıklar hakkında CMK"nın 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir karar verilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanıklar ... ve ... müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine," şeklinde bozmuştur.
3-Bozma sonrasında İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/349 esas sırasına kaydedilen davanın 10/12/2013 tarihinde yapılan 1. celsesinde usul ve yasaya uygun Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2013/21083 sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş 13/03/2014 tarihinde yapılan celsede ise 2014/349 Esas, 2014/153 Karar sayılı hükümle "Tüm dosya kapsamı, sanık savunmaları, katılanın iddiaları, Yargıtay bozma ilamı, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlar, İstanbul C. Başsavcılığının vermiş olduğu soruşturmaya yer olmadığına dair karar, tanık beyanları, dikkate alındığında sanıklardan ..."e ait olan ... gazetesi ile... televizyonunun taraflar arasında yapılan 10.12.2002 tarihli protokol ve 03.04.2003 tarihli teslim ve imha protokolü gereğince ... Grubuna devredildiği, bu aşamadan sonra sanıkların belgelerin sahte olduğunu TMSF ye bildirmeleri üzerine bu kurumca gazete ve televizyona el konduğu, katılanlar tarafından İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesine mürazanın meni davası açıldığı, yargılama aşamasında davanın konusuz kalması nedeniyle mahkemece karar verilmesine yer olmadığına kararı verildiği, sanıkların bu aşamadan sonra İstanbul C. Başsavcılığına müracaat ederek karşı tarafın sahte özel belge düzenledikleri ve kullandıklarını belirttikleri ve 12.06.2007 tarihli dilekçeyi C. Başsavcılığına sundukları, dilekçe içeriğinde iki adet özel belgeyi ... ve ..."ın sahte olarak düzenledikleri ve açtıkları davalara delil olarak sunduklarını belirttikleri, C. Savcılığında müşteki sıfatıyla vermiş oldukları ifadelerinde de belgenin sahte olarak düzenlendiğini belirttikleri, C. Savcılığınca yapılan soruşturma sonucu soruşturmaya yer olmadığına kararı verildiği anlaşılmakla, her ne kadar sanıklar yargılama aşamasında şirkete ait belgelerin şirketin günlük işlerinin yürütülmesi için önceden altı imzalanıp, yerine boş kağıtların doldurulması suretiyle meydana getirildiğini ileri sürmüş iseler de C. Savcılığında sunmuş oldukları şikayet dilekçelerinde; bu husustan bahsetmedikleri özellikle ..."in oğlu ... tarafından ..."e ve vekiline imzalı ve boş olan hiç bir kağıt verilmediğini, belgelerin oğlu ..."ın odasındaki özel dosyasında itina ile saklandığını ... ve ... tarafından ele geçirildiğinin belirtildiği, dinlenen tanıkların ... tarafından altı imzalı boş kağıtların şirkete verildiği belirtilmiş ise de; tanıkların suça konu belgenin ne şekilde düzenlendiğini görmediklerini belirtmeleri, ATK ca düzenlenen raporların sanıkların iddiasını doğrulamadığı, yine ATK nın düzenlediği raporda sanıklar müdafiince başka amaçla kullanılmak üzere katılanlara verilen altı imzalı boş kağıtların sonradan doldurulması suretiyle meydana getirildiği ileri sürülmüş ise de, ATK raporunda belgelerdeki imza ile yazılar arasında zaman dilimleri açısından bir saptamaya gidilemeyeceğinin belirtildiği, ayrıca ticaret ile uğraşan birisinin basiretli bir tacir gibi davranmaya daha önce imzalamış olduğu boş belgeleri başkasına vermesinin hayatın olağan akışı ile örtüşmediği anlaşılmakla sanık ..."in belgeleri imzaladığı, belgelerdeki imzanın ..."a ait olduğunun gerek ATK raporu, gerekse sanığın ikrarı ile sabit olduğu, daha sonra C. Başsavcılığına babası olan diğer sanık ... ile birlikte şikayette bulunduğu, belgelerdeki imzanın kendisine ait olduğunu bilmesine rağmen katılanlar hakkında sahtecilik suçundan işlem yapılması için şikayette bulunduğu, soruşturma başlamasına sebep olduğu, ... yönüyle de her ne kadar belgelerde imzası yok ise de, diğer sanık ile birlikte hareket ettiği, belgelerin sahteliğini bildiği halde, şikayette bulunduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Sanıklar C. Savcılığına sunmuş oldukları dilekçelerinde ve müşteki sıfatıyla vermiş oldukları beyanlarında olayı ayrıntısı ile anlatmışlar, C. Başsavcılığınca yapılan soruşturma neticesi kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Şikayet dilekçelerinde katılanlara imzalı veya boş hiç bir kağıt verilmediği, belgelerin ..."in odasından katılanlar tarafından hukuka aykırı olarak ele geçirildiğinin belirtildiği, daha sonraki savunmalarda ise belgenin imzalandığı ve boş olarak verildiğinin ileri sürüldüğü, muhtemelen katılanlar hakkında soruşturma başladıktan sonra bu yönde savunma geliştirdikleri, bu nedenle belgenin ... tarafından imzalandığını bildikleri, buna rağmen sahtecilik suçundan katılanlar hakkında şikayetçi olarak soruşturma açtırdıkları, bu eylemin ve fiilin Anayasal şikayet hakkı kapsamında kabul edilemeyeceği, sanıklarda hak arama ve yasal şikayet hakkı kastının bulunmadığı, bilerek katılanlar hakkında şikayetçi oldukları, suç yükleme kastı ile hareket ettikleri mahkememizce kabul edilmiş" şeklindeki gerekçeyle sanıkların iftira suçundan eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK nun 267/1, 62, 51/1 maddeleri gereğince 10"ar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve verilen verilen hapis cezalarının 5237 sayılı TCK nun 51/1 maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmiştir.
4-Verilen bu hükmün de sanıklar ... ve ... adına müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz incelemesini yapan Yüksek Yargıtay 16. Ceza Dairesi 01/12/2016 gün ve 2016/4724 esas, 2016/6493 karar sayılı ilam ile "Tüm dosya kapsamına, oluşa ve mahkeme gerekçesine göre tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
1-Sanık ... hakkında iftira suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Sanık ... hakkında iftira suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Suç tarihinde 65 yaşını ikmal eden ve daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olan sanık ... hakkında tayin olunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK’nın 50/3. maddesi gereğince aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık ... müdafii ve o yer Cumhuriyet savcının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA" karar vermiştir.
5-Sanıklar ... ve ... adına müdafilerinin 25/04/2017 havale tarihli dilekçe ile CMK"nın 308. maddesi gereğince sanıklar lehine itiraz olağanüstü kanunyoluna gidilmesi talebi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızca uygun görülerek gereğine tevessül olunmuştur.
İTİRAZ NEDENLERİ:
1)a)Sanıklar ... ve ..."in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 13.06.2007 havale tarihli müşterek imzaladıkları bir dilekçe ile başvurarak ... tarafından bir dava sebebiyle ibraz edilen 10.12.2002 tarihli, "protokol" başlıklı ve ..."in imzasını taşıyan belge ile 03.04.2003 tarihli, ... ve ... imzalarını taşıyan "teslim ve imha protokolü" başlıklı belgenin sanıklar ... ve ... tarafından sahte olarak düzenlenmiş olduklarını iddia etmeleri ile başlayan soruşturmada; ... ve ..."in baştan itibaren şikayet ve iddialarının, sözkonusu belgelerde ..."e izafeten atılan imzaların ... eli ürünü olmadığına dair olmadığı, ancak ... tarafından TMSF Başkanına ...şirket grupları arasındaki gizli ortaklığı ifşa eden sözleşmelerin sunulmasından sonra duruma öfkelenen ..."in kendi hakimiyeti altındaki binada ..."e tahsis edilen çalışma odasına ..."in girmesine ve odadaki eşyaları dahi almasına izin vermemesi ve ..."in, şehir dışında olduğu zamanlarda acil yazışmalarda kullanılması için odasında kendisinin bildiği dosyalar arasına gizlediği imzalı boş kağıtların da ... ve ... tarafından daha sonra bu odada elde edilip hazırlanan metinlerin altı imzalı bu kağıtlara yerleştirilmesi suretiyle oluşturulması, oluşturulan bu sahte belgelerin aralarındaki gizli ortaklığı sonuçlandıran belgeler olarak mahkemeye sunulmasından ibaret olduğu nazara alındığında; belgeler üzerinde imza incelemesi yaptırılarak imzaların ..."in eli ürünü olduklarından bahisle sanıklar ... ve ..."in iftira suçunu işlediklerinin kabul edilmesi;
aa)Sanıkların, ..."in, ..."in kontrolü altındaki bir binada tahsis edilen odada çalışırken bilahare binaya girişinin yasaklanıp özel güvenlik görevlilerince engellendiği ve ..."in burada çalıştığı sırada bazı acil yazışmalar için imzaladığı boş kağıtları odasında bıraktığı yönündeki iddialarının tanık beyanları ile doğrulanması,
bb)Suç konusu olan "Protokol" başlıklı 10.12.2002 tarihli belgenin ilk paragrafının "Bir taraftan kendi adına asaleten, ... adına ve ekli 20.10.2000 tarihli 45029 Yevmiye Numaralı, Beyoğlu ...Noterliğinin vekaletnamesine müsteniden vekaleten ve Bilgin Grubu Medya Şirketlerini temsilen ..., (bundan sonra ... Medya Grubu olarak anılacaktır), diğer taraftan kendi adına asaleten Merkez San. Tic. A.Ş. Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık San. Tic. A.Ş., B.B.D. Merkez Dağıtım Organizasyon Pazarlama San.Tic.A.Ş., Merkez Reklam Pazarlama Danışmanlık San.Tic.A.Ş. ve Merkez... Televizyon Prodüksiyon A.Ş.) adına hareketle ... (Bundan sonra ... Merkez Grubu olarak anılacaktır) aşağıdaki şekilde fesih, ikale, tecdit ve ibrayı da içeren işbu protokol imzalamışlardır." şeklinde olmasına rağmen belgenin içeriği ile uyuşmayacak şekilde iki tarafın imzasını taşımaması ve metnin altında kağıdın sol köşesinde bulunan imzanın metinle bütünleşir bir görüntü vermeyip sanıkların iddialarını doğrular şekilde açığa atılmış imza görüntüsü vermesi,
cc)"Teslim ve imha protokolü" başlıklı belgenin sol alt köşesinde ... ismi altında atılı imzanın "..." kelimesinde "y" harfinin kuyruğuna temas eden kısmının üzerinden bilahare farklı bir kalem ile geçilerek kağıda isim yazının mı yoksa imzanın mı evvel dercedildiğinin tespitinin engellendiğinin adli tıp raporu ile tespit edilmesi,
dd)..."ın soruşturma aşamasında sanık sıfatıyla verdiği beyanında sözkonusu belgelerin hazırlanış süreci ile ilgili verdiği bilgilerin bilahare bozmadan sonra 10.12.2013 tarihli celsede tanık olarak dinlenen ..."ün beyanında verdiği bilgilerle bariz şekilde çelişmesi, karşısında sanıkların eylemlerinin, ciddi delillerle de desteklenen iddialarını Anayasal şikayet hakkı kapsamında bu haklarını kullanarak öne sürmekten ibaret olduğu gözetilmeden ve sanıkların ne şekilde suçsuz olduğunu bildikleri kişilere suç yükleme özel kastı ile hareket ettikleri açıklanmadan mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırı olduğu gibi,
b)Bilindiği üzere Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik kabul ve uygulamasına göre uyma kararı, ara kararı niteliğinde olmayıp davanın esasını çözümleyen kararlardandır. Bozmaya uymakla, yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğmaktadır. Sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da zımnen geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden ittihaz edilmesi, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bu itibarla, bozmaya uyan Yerel Mahkemenin, dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönerek, önceki hükmünde direnmesi hukuka aykırıdır.
Bu sebeple; bozma sonrasında İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/349 esas sırasına kaydedilen davanın 10.12.2013 tarihinde yapılan 1. celsesinde usul ve yasaya uygun Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2013/21083 sayılı bozma ilamına uyulmasına karar veren İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin, bozma kararı doğrultusunda sanıklar ... ve ... haklarında "sanıkların ne şekilde suçsuz olduğunu bildikleri kişilere suç yükleme özel kastı ile hareket ettikleri açıklanmadan" önceki hükmünde direnerek evvelki mahkumiyet kararını aynen vermesi hukuka aykırıdır ve sözkonusu kararın bu sebeple bozulması gereklidir.
SONUÇ VE İSTEM:
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.03.2014 tarihli ve 2014/153 sayılı kararının sanık ... yönünden onanmasına, sanık ... yönünden ise yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmasına dair 01.12.2016 gün ve 2016/4724 esas, 2016/6493 karar sayılı kararınızın yeniden incelenerek; her iki sanık yönünden de yukarıda belirtilen sebeplerle bozulmasına, itiraz ve talebimizin uygun görülmemesi durumunda ise evrakın CMK"nın 308/3. maddesi gereğince itirazı inceleyecek merci olan Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi takdirlerinize arz ve talep olunur, şeklindedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyada itiraza konu uyuşmazlık, sanıkların şikayeti üzerine haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen katılanlara yönelik sanıklarca öne sürülen sahtecilik iddiasının iftira suçunu oluşturup oluşturmayacağı noktasında toplanmaktadır. Sanıkların sahteliğini iddia ettikleri belgelerde yer alan imzaların sanık ...’e ait olduğu hususunda özellikle mevcut kriminal raporlar alındıktan sonra bir tartışma kalmadığı, ancak sanıklar ... ve ...’in katılanların ...’in odasında boş halde imzalı olarak bulunan belgeleri kullandığı iddiasını savunmaları boyunca ileri sürdükleri anlaşılmaktadır.
Bu husus ve bu hususa dayanan sair itiraz gerekçeleriyle ilgili İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nin itiraza konu 2014/153 sayılı kararında yer alan "....sanıkların...İstanbul C. Başsavcılığına müracaat ederek karşı tarafın sahte özel belge düzenledikleri ve kullandıklarını belirttikleri ve 12.06.2007 tarihli dilekçeyi C. Başsavcılığına sundukları, dilekçe içeriğinde iki adet özel belgeyi ... ve ..."ın sahte olarak düzenledikleri ve açtıkları davalara delil olarak sunduklarını belirttikleri, C. Savcılığında müşteki sıfatıyla vermiş oldukları ifadelerinde de belgenin sahte olarak düzenlendiğini belirttikleri, C. Savcılığınca yapılan soruşturma sonucu soruşturmaya yer olmadığına kararı verildiği anlaşılmakla....özellikle ..."in oğlu ... tarafından ..."e ve vekiline imzalı ve boş olan hiç bir kağıt verilmediğini, belgelerin oğlu ..."ın odasındaki özel dosyasında itina ile saklandığını ... ve ... tarafından ele geçirildiğinin belirtildiği, dinlenen tanıkların ... tarafından altı imzalı boş kağıtların şirkete verildiği belirtilmiş ise de; tanıkların suça konu belgenin ne şekilde düzenlendiğini görmediklerini belirtmeleri, ATK"ca düzenlenen raporların sanıkların iddiasını doğrulamadığı, yine ATK"nın düzenlediği raporda sanıklar müdafiince başka amaçla kullanılmak üzere katılanlara verilen altı imzalı boş kağıtların sonradan doldurulması suretiyle meydana getirildiği ileri sürülmüş ise de, ATK raporunda belgelerdeki imza ile yazılar arasında zaman dilimleri açısından bir saptamaya gidilemeyeceğinin belirtildiği, ayrıca ticaret ile uğraşan birisinin basiretli bir tacir gibi davranmaya daha önce imzalamış olduğu boş belgeleri başkasına vermesinin hayatın olağan akışı ile örtüşmediği anlaşılmakla sanık ..."in belgeleri imzaladığı, belgelerdeki imzanın ..."a ait olduğunun gerek ATK raporu, gerekse sanığın ikrarı ile sabit olduğu, daha sonra C. Başsavcılığına babası olan diğer sanık ... ile birlikte şikayette bulunduğu, belgelerdeki imzanın kendisine ait olduğunu bilmesine rağmen katılanlar hakkında sahtecilik suçundan işlem yapılması için şikayette bulunduğu, soruşturma başlamasına sebep olduğu, ... yönüyle de her ne kadar belgelerde imzası yok ise de, diğer sanık ile birlikte hareket ettiği, belgelerin sahteliğini bildiği halde, şikayette bulunduğu mahkememizce kabul edilmiştir....bu eylemin ve fiilin Anayasal şikayet hakkı kapsamında kabul edilemeyeceği, sanıklarda hak arama ve yasal şikayet hakkı kastının bulunmadığı, bilerek katılanlar hakkında şikayetçi oldukları, suç yükleme kastı ile hareket ettikleri mahkememizce kabul edilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir’’ şeklinde gerekçesinin oluşa ve dosya kapsamına uygun, atılı suçun oluştuğu yönündeki mahkeme kabulü isabetli ve gerekçesi de yeterli bulunmuş, bu kapsamda sair itiraz gerekçelerinin suçun sübutuna etkisi görülmemiş, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2011/13935 esas, 2013/21083 sayılı kararı içeriğine göre mahkemenin bozmaya uyduktan sonra mahkumiyet kararı vermesini mahkemenin karara uyduktan sonra direnmesi olarak nitelendiren itiraz gerekçesi ise, Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesi kararında yer alan bozma gerekçesinin, mahkemenin mahkumiyet gerekçesini yetersiz ve eksik bulması olup, bozma kararında sanıklara atılı suçun oluşmadığı yönünde bir tespit bulunmadığı anlaşılmakla yerinde görülmemiş ve iş bu değerlendirmelere uygun olarak verilmiş bulunan 01.12.2016 tarih, 2016/4724 esas, 2016/6493 sayılı kararımıza yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanık ... hakkında verilen bozma ve sanık ... hakkında verilen onama kararlarına itirazı üzerine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden İTİRAZIN REDDİNE, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.