Esas No: 2017/2037
Karar No: 2017/5409
Karar Tarihi: 03.10.2017
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/2037 Esas 2017/5409 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
TALEP: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.08.2017 tarih ve 2017/50313 sayılı yazısı ile,
Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04/06/2017 tarihli ve 2017/80905 soruşturma, 2017/18569 esas, 2017/2918 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3 ve 174/1-a maddeleri gereğince iadesine dair Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2017 tarihli ve 2017/61 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/06/2017 tarihli ve 2017/4 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya kapsamına göre;
1- Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2017 tarihli ve 2017/61 iddianame değerlendirme sayılı kararında “....şüphelinin örgütün faaliyeti çerçevesinde eylemlerini Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi olduğu dönem ve öncesini kapsayacak şekilde gerçekleştirdiğinin iddia olunduğu, iddianamede şüphelinin görevinden ayrıldıktan sonraki süreçte herhangi bir eyleminden bahsedilmediği” belirtilerek şüphelinin eyleminin kişisel suç olarak değerlendirilmesi halinde yürürlükte bulunan mevzuat gereği yargılamasının Yargıtay’da, görev suçu olarak nitelendirilmesi halinde ise yargılamasının Anayasa Mahkemesinde yapılması gerektiği belirtilerek 5271 sayılı Kanun’un 170/3 ve 174/1-a maddeleri gereğince iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, silahlı terör örgütüne üye olma suçu mütemadi bir suç olup suçun örgütün hiyerarşik yapısına bağlılık devam ettiği sürece devam edeceği, hiyerarşik yapıyla bağlantı sona erdiği takdirde son bulacağı, iddianamede 2014 yılında yapılan HSYK seçimlerinde kurul üyeliği sona eren şüphelinin temadinin kesildiği suç tarihi olan 29/07/2016 tarihine kadar örgütten ayrıldığına dair bir tespitin bulunmaması aksine örgüt içerisinde yer aldığının belirtilmesi, bu tarihte şüphelinin HSYK üyesi ve yüksek yargı mensubu olmaması nedeniyle hakkında 680 sayılı KHK ile değişik 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun 38. maddesinin uygulanma olanağının bulunmaması karşısında merciince yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde,
2- Kabule göre de, benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 18/10/2006 tarihli ve 2006/5263 esas, 2006/8292 karar sayılı ilamında “...Görev ve yetki konusunda iddianamede açık bir yanlışlık veya çelişki olması halinde iddianamenin iadesinin mümkün olduğu Cumhuriyet Savcılığının hukuki nitelendirmesi ile mahkemenin hukuki nitelendirilmesinin farklı olduğu durumlarda ise iddianamenin kabulünden sonra kovuşturma evresinde görevsizlik veya yetkisizlik kararları ile sorunun hallinin mümkün olduğu gözetilmeden Cumhuriyet Savcılığınca iddianamede yapılan nitelendirme kabul edilmeyerek görev hususunun iade sebebi yapılamayacağı....” şeklinde belirtildiği üzere Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince şüphelinin eylemleri belirlenerek görevden ayrıldıktan sonraki süreçte herhangi bir eyleminden bahsedilmediğinden bahisle esasa ilişkin değerlendirme yapılarak iddianamenin iadesine karar verildiği dikkate alındığında görev hususunun iade sebebi yapılamayacağı gözetilmeden merciince yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 21.08.2017 gün ve 94660652-105-06-7649-2017-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 25.09.2017 tarihli 2017/5131 esas 2017/3994 karar sayılı görevsizlik kararı ile birlikte Dairemize gönderilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
OLAY:
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2017 tarihli ve 2017/61 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/06/2017 tarihli ve 2017/4 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Şüpheli ... hakkında, silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılması istemi ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı Soruşturma Bürosunca 2017/80905 soruşturma, 2017/18569 esas ve 2017/2918 sayı 04.06.2017 tarihli iddianame tanzim edildiği, suç tarihinin 29.07.2016 olduğu bilgisine yer verildiği,
İddianame kapsamında özetle, FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilmeye çalışılan darbe eyleminden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına giren suç üstü halinin devam ettiği dikkate alınarak 16.07.2016 tarihinde örgüt mensuplarına yönelik olarak resen soruşturmaya başlanıldığı, örgütün kuruluşu, yapısı, genişleme ve kadrolaşma dönemi, toplumda meşruluk kazanması, devlet içindeki yapılanması, istihbarat ağı ve yasadışı yapılanması, haberleşmede kullandığı yöntemler, mali yapısı, diğer terör örgütleri ile arasındaki ilişki, örgüt üyelerine empoze edilen Fetullah Gülen, örgüt jargonunda bazı adlandırmalar, örgütün yönetilmesi, örgüt mensuplarının bir arada tutulması teknikleri, kamu kurumlarındaki paralel yasadışı yapılanma, yargı organlarındaki örgütlenmenin genel anlatımı, örgütün yargı içerisinde oluşturduğu birimler, 2010 yılında oluşan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu seçim süreci, yargı ayağı yapılanması ve gerçekleştirdiği faaliyetler, yargı teşkilatı mensuplarının bir kısmının üye olduğu yargıçlar ve savcılar birliği, FETÖ/PDY isimli terör örgütü ile bağlantılı bazı soruşturma ve kovuşturma dosyaları ile ilgili genel anlatım başlıkları ile FETÖ/PDY terör örgütü hakkında genel anlatımın yapıldığı, örgütün yargı yapılanmasından bahsedildiği, anılan örgütün silahlı bir terör örgütü olduğunun belirtildiği, şüpheli bazında anlatımın yapıldığı kısım dikkate alındığında ise özetle;
"Şüphelinin örgütün yargı yapılanması içerisinde yer aldığı, silahlı terör örgütünün üyesi olduğu;
Hâkimlik görevi yaptığı esnada FETÖ/PDY yapılanması içerisinde yer aldığı, 2010 yılında yapılan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerinde FETÖ/PDY yapılanmasının adayı olarak listeye girdiği ve seçimlerde örgütün gerçekleştirdiği strateji sonucu 5833 oy alarak asıl listede Kurul üyeliğine seçildiği,
Örgütün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nda çoğunluğu ele geçirerek etkin ve yetkin olmalarına müteakiben örgüt üyesi olan kimlerin yüksek yargıya gönderileceğini belirlemek amacıyla örgüt içerisinde yer alan Kurul üyeleri ... dahil olmak üzere ....;......,....... ile birlikte Kurul üyesi olmayan örgüt mensupları ....,.....,......"in katılımı ile .......nın evinde toplandıkları,
Keza bilahare aynı amaçla yapılanma içerisinde bulunan HSYK üyeleri ile birlikte ...,....,......"nin evinde toplandıkları,
Gayrı resmi yapılan bu toplantılarda FETÖ/PDY yapılanması içerisinde bulunan hâkim ve savcıların hangilerin yüksek yargıya gönderileceğinin tespitinin yapıldığı ve bu kişilerin yüksek yargıya gönderildiği,
..."nun HSYK"da görev yaptığı dönem içerisinde FETÖ/PDY yapılanması içerisinde bulunan hâkimlerin usulsüz ve kanuna aykırı olarak yaptıkları işlemler için yapılan şikayetler hakkında soruşturma yapılmaması yönünde aynı dairede bulunan örgüt mensupları ...,.....,...... ile birlikte hareket ederek kararların verilmesinde etkin olduğu gibi, 3. Dairenin soruşturma izni vermemesi üzerine yapılan itirazlar aşamasında da Genel Kurulda FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütü mensupları ile birlikte hareket ederek soruşturma açılmaması yönünde kararların çıkmasını sağladığı,
FETÖ/PDY yapılanması içerisinde bulunan hâkim ve savcılar ile birlikte kolluk görevlileri hakkında adli süreç başlamasına müteakiben bu kişilere destek verecek mahiyette kamuoyunda "HSYK"nın Bildirisi" olarak bilinen bildirinin yayınlanmasında rol aldığı,
Örgüt içerisinde yer alan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu nezdinde görev yapan müfettişler dahil olmak üzere diğer hâkim ve savcıların Kurul"dan uzaklaştırılması yönünde yapılan Genel Kurul toplantısını örgüt disiplini ve hiyerarşisi içerisinde FETÖ/PDY içerisinde bulunan diğer Kurul üyeleri ile birlikte hareket ederek Genel Kurul"dan karar çıkmasını engellemek suretiyle FETÖ/PDY"nin HSYK"daki etkinliğinin kırılmamasını sağladığı,
Kurul üyesi seçildikten sonra ...,...,..... o dönem HSYK Genel Sekreteri olan ..... ve Genel Sekreter Yardımcısı .....ile birlikte örgüt içerisinde yapılan sözde sohbet olarak nitelendirilen örgüt toplantılarında yer aldığı, himmet adı altında para ödediği, örgütün vermiş olduğu talimatları Kurul"da görev yapan diğer örgüt mensupları ile birlikte aynen yerine getirdiği
FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütü mensubu olduğu kanaatine varılan ....şüpheli olarak verdiği ifadesinde 1995 yılında kura ile hakim olarak atamasının yapılmasına müteakip FETÖ/PDY kapsamında yapılan toplantılara şüphelinin de katıldığını bildirdiği;
FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütünün yargı yapılanması içerisinde şüpheli ..."nun da yer aldığı,
Örgütün hiyerarşik yapılanmasında bilerek ve isteyerek yer almak suretiyle üzerine atılı FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütü mensubu olmak suçunu işlediği;
Örgüte üye olma suçu temadi eden suçlardan olduğu ve şüpheli ... hakkında temadinin ise 29/07/2016 tarihinde sona ermesi ve bu tarihte şüphelinin HSYK üyesi ve yüksek yargı mensubu olmaması nedeniyle kamu davasının Ankara Ağır Ceza Mahkemesine açıldığının" belirtilerek 5327 sayılı TCK"nın 314/2, 63, 58/9 ile 3713 sayılı Yasanın 5/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesinin talep edildiği,
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/61 İddianame değerlendirme, 2017/80905 soruşturma, 2017/2918 iddianame numaralı 12.06.2017 tarihli kararı ile "iddianamede, şüphelinin örgütün faaliyet çerçevesindeki eylemlerini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi olduğu dönem ve öncesini kapsayacak şekilde gerçekleştirdiğinin iddia olunduğu, iddianamede şüphelinin görevinde ayrıldıktan sonraki süreçte herhangi bir eyleminden bahsedilmediği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin yargılanmaları ile ilgili olarak da 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 38. Maddesinin: 02/01/2017 tarih ve 680 Sayılı K.H.K. nın 14. maddesi ile değişik 8. Fıkrasının "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iddianamesini düzenleyerek evrakı, görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmak üzere Anayasa Mahkemesine, kişisel suçlarda ise Yargıtay ilgili ceza dairesine gönderir." 17/04/2017 tarih ve 690 Sayılı K.H.K. nın 5. Maddesi ile değişik 9. Fıkrasının ise "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde soruşturma genel hükümlere göre yürütülür ve durum hemen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Soruşturma sonucunda dosya, düzenlenen fezleke ile birlikte Kurula gönderilir. Başsavcılık tarafından yerine getirilecek müteakip iş ve işlemlerde 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46"ncı maddesinin altıncı fıkrası hükümleri uygulanır. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma, görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesince, kişisel suçlarda Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır." 15/02/2014 tarih ve 6524 sayılı Kanunun 38. maddesi ile değişik 10. Fıkrasının da "Kurulun seçimle gelen üyelerinin, Kurul üyesi olmadan önceki suç teşkil eden eylemlerinden dolayı soruşturma yapılması ve kovuşturma izni verilmesi işlemleri, bulunduğu aşamadan itibaren bu madde hükümlerine göre yürütülür." amir hükmünü düzenlediği, bu cümleden olarak, iddia makamınca yapılacak nitelemeye göre şüpheliye atfedilen eylemlerden dolayı Yargıtay ilgili Ceza Dairesinde ya da Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanması gerektiği kanaatine varılmakla ve iddianamenin görevli ve yetkili mahkemeye ikâme edilmemesi nedenleriyle CMK nın 170/3 ve 174/1-a maddeleri gereğince, iadesine" karar verildiği,
İddianeminin iadesine dair karara yasal süreci içerisinde Ankara Cumhuriyet savcısınca 16.06.2017 tarihinde itirazda bulunulduğu, özetle itirazda;
1-Şüphelinin hakkında soruşturmaya başlanıldığı 15 Temmuz 2016 tarihinde HSYK üyesi olmadığı gibi hakim ve savcı ünvanına sahipte olmadığı, emekli olduğu; örgüt üyeliği suçunun temadi eden bir suç olduğu dikkate alındığında 29.07.2016 tarihinde şüpheli için temadinin sona erdiği, suç tarihinin 29.07.2016 tarihi olduğu, iddianamede örgütün yargı yapılanması ile olarak verilen bilgiler dikkate alındığında şüphelinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğinin sona ermesinin, örgütten ayrıldığı anlamına gelmediği, şüphelinin hâkim ve savcılıktan ayrıldıktan sonra örgütten ayrıldığına ve etkin pişmanlık gösterdiğine dair bir tespitin olmadığı; örgüte üyelik suçunun kişisel bir suç olduğu, görev ile bir ilgisinin olmadığı, şüphelinin bu örgütten ayrıldığına ilişkin kanaat getirildiği taktirde ise şüpheli hakkında etkin pişmanlık hükümleri değerlendirme konusu yapılabilineceğini, ancak somut olayımızda şüphelinin HSYK üyeliği bittikten sonra tekrar ilk derece mahkemelerinde görevli hâkim ve savcı olarak görevlendirildiği dönem ile emekli olduktan sonra ki dönemde örgüt üyeliğinden ayrıldığına ilişkin bir tespitin söz konusu olmadığını,
2-İade gerekçesi olarak şüphelinin örgütün faaliyeti çerçevesindeki eylemlerini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi olduğu dönem ve öncesini kapsayacak şekilde gerçekleştiğinin iddia olunduğu, iddianamede şüphelinin görevinden ayrıldıktan sonraki süreçte herhangi bir eyleminden bahsedilmediğinin belirtildiği bu gerekçenin Türk Ceza Kanununun 220. maddesinde belirtilen örgüt üyeliği tanımlamasına uymadığı, örgüt kapsamında başka eylemlerinin olduğunun tespit edilmesi halinde bu eylemlerinde soruşturma konusu ve dava konusu yapılmasının mümkün olduğu, iddianamede sadece örgüt üyeliği nitelendirmesi yapılarak sadece bu suçtan dava açıldığı, şüpheliye başka bir suç ithamında bulunulmadığını,
3-690 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesi ile değişik 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 38/9 maddesi suçun işlendiği tarihte Kurul üyeleri için geçerli olduğunu isnat edilen terör örgütü üyeliği suçunun temadinin kesildiği 29/07/2016 tarihinde işlendiği ve suç tarihinin 29/07/2016 tarihi kabul edilmesi karşısında belirtilen kanunun uygulanma olasılığının olmadığı,
4-Görev hususunun CMK 174/1-a maddesine göre iddianamenin iadesi sebebi olamayacağı " sebepleri ile CMK"nın 268. maddesi uyarınca itirazda bulunduğu;
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/61 iddianame değerlendirme nolu 2017/80905 soruşturma 2017/2918 iddianame numaralı 16.06.2017 tarihli kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 16.06.2017 tarihinde yapmış olduğu itirazı "itirazda belirtilen temadi eden suç kavramının suçun tarihi ve işlendiği yer konusunda önem arz ettiğini, temadinin kesilme zamanının özel yargılama yöntemiyle, yetkili ve görevli mahkemeyi değiştirmeyeceği" gerekçesi ile yerinde görmeyecek CMK"nın 268 maddesi uyarınca itiraz ile ilgili karar verilmek üzere Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine oybirliği ile karar verildiği,
Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2017/4 değişik iş sayılı 21.06.2017 tarihli değişik iş kararı ile; "690 sayılı KHK"nın 5. Maddesinde "11/12/2010 tarihli ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 38"inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Kurula” ibaresi “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki cümleler eklenmiştir. Başsavcılık tarafından yerine getirilecek müteakip iş ve işlemlerde 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46"ncı maddesinin altıncı fıkrası hükümleri uygulanır. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma, görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesince, kişisel suçlarda Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır" hükmü,
6087 Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu 38/9 maddesinde "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde soruşturma genel hükümlere göre yürütülür ve durum hemen Kurula bildirilir. Soruşturma sonucunda dosya, düzenlenen fezleke ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. (Ek cümleler: 17/4/2017-KHK-690/5 md.) Başsavcılık tarafından yerine getirilecek müteakip iş ve işlemlerde 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46"ncı maddesinin altıncı fıkrası hükümleri uygulanır. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma, görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesince, kişisel suçlarda Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır." hükmü,
Anayasa"nın 148/6. maddesinde "Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay (...)(1) Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini,Hakimler ve Savcılar (_)(1) Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar" hükmü bulunmaktadır.
CMK"nın 170/3. Maddesinde de "Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede" bulunması gereken hususların belirtildiği, iddianamenin kovuşturmayı yürütmekle görevli ve yetkili mahkemeye verilmemesi halinde bu durumun CMK"nın 174/1-a maddesi gereğince iddianamenin iadesi sebebi olarak öngörüldüğü anlaşılmıştır.
İddianamede şüpheliye isnat eylemlerin son olarak Kurul üyeliği yaptığı dönemlere ilişkin olduğu, yukarıda belirtilen usul hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin şüpheliye isnat edilen suçlar yönünden kovuşturma yapmaya yetkisi ve görevinin bulunmadığı anlaşıldığından Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir." denilerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kesin olarak reddine karar verdiği,
Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu kapsamında yürütülen soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 09.05.2017 tarih 2016/103606 soruşturma ve 2017/6853 sayılı kararı ile tefrikine dair karar verildiği, suç tarihinin bu suç kapsamında 15.07.2016 tarihi olarak belirtildiği ve 2017/80905 sayı ile devam eden soruşturma sonucunda sanık hakkında 04.06.2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
29.07.2016 tarihli yakalama ve muhafaza altına alma tutanağına göre Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 27.07.2016 tarih 2016/103606 soruşturma sayılı yazılarına istinaden listede adı yer alan ve yakalanması istenilen şüphelinin 29.07.2016 tarihinde saat 11:00 de Cumhuriyet savcısına ifade vermek üzere geldiği ve yakalandığının belirtildiği görülmüştür. Ankara 9 Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/69 sayılı 29.07.2016 tarihli sorgu kararı ile silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklandığı, son tutukluluk incelemesinin Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/5009 değişik iş sayılı kararı ile 23.06.2017 tarihinde yapıldığı ve tutukluluk halinin devamına karar verildiği anlaşılmıştır.
Şüphelinin soruşturma aşamasında süreç içerisinde sunduğu dilekçelere göre 2014 yılında emekli olduğu anlaşılmaktadır.
KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Dairemizce çözülmesi gereken uyuşmazlık,
1-Silahlı terör örgütüne üye olmak suçu kapsamında suç tarihi itibari ile şüpheli hakkında 6087 sayılı Kanunun 38. maddesinin uygulama olanağının bulunup bulunmadığı,
2-Görevli mahkemede dava açılmaması hususunun iddianemenin iadesi sebebi addedilip edilmeyeceği hakkındadır.
YASAL MEVZUAT
Anayasa
Madde 148/6-Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay (...)(1) Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar (...)(1) Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.
5271 sayılı Yasa
Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri
Madde 161 – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
...
(8) (Ek:21/2/2014–6526/15 md.) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316"ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu
Dairelerin görevleri:
Madde 14 –(Değişik: 9/2/2011-6110/8 md.)
(Ek cümle: 18/6/2014-6545/31 md.; Mülga birinci cümle: 2/12/2014-6572/22 md.) (…) Hukuk daireleri ile ceza daireleri kendi aralarında işbölümü esasına göre çalışır. Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, dairelerin (…) (2) aralarındaki işbölümü karar tasarısı aşağıdaki esaslar uyarınca, Başkanlar Kurulu tarafından hazırlanır. Hazırlanan (…) (1) karar tasarısı, toplantı tarihinden yedi gün önce ilân edilmek kaydıyla Büyük Genel Kurulun onayına sunulur. Büyük Genel Kurul, (…)(1) karar tasarısını aynen onaylayabileceği gibi üye tam sayısının en az onda birinin teklifi üzerine değiştirerek de onaylayabilir. Bu iş için toplanan Yargıtay Büyük Genel Kuruluna Birinci Başkan, birinci başkanvekilleri, daire başkanları, üyeler ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili katılabilir. Toplantı yeter sayısı üye tam sayısının salt çoğunluğu, karar yeter sayısı ise katılanların salt çoğunluğudur. Oylarda eşitlik hâlinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. (1)(2)
....
Ceza dairelerinde:
...
c) Temyiz davasına bakmakla görevli olan daire, Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalar ile olağanüstü kanun yollarına ilişkin davalara bakmakla da görevlidir.
...
f) (Ek: 2/1/2017-KHK-680/3 md.) Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalarda, iş yoğunluğunun zorunlu kılması halinde Birinci Başkanlık Kurulu bir veya birden fazla daireyi sadece bu işlere bakmak amacıyla görevlendirebilir. Bu durumda, görevlendirilen dairenin bakmakta olduğu işler, bir sonraki takvim yılı beklenmeksizin Birinci Başkanlık Kurulu tarafından başka dairelere verilebilir.
Dairelerden birinin yıl içinde gelen işleri normal çalışma ile karşılanamayacak oranda artmış ve daireler arasında iş bakımından bir dengesizlik meydana gelmiş ise takvim yılı başında birinci fıkrada belirlenen usule göre bir kısım işler başka daireye verilebilir.
Bu madde uyarınca alınan kararlar Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı izleyen ay başından itibaren uygulanır.
Kişisel ve görevle ilgili suçlar:
Madde 46 – Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkanvekilleri, daire başkanları, üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilinin görevleriyle ilgili veya kişisel suçlarından dolayı haklarında soruşturma yapılabilmesi Birinci Başkanlık Kurulunun kararına bağlıdır. Ancak, ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinin hazırlık ve ilk soruşturması genel hükümlere tabidir.
Birinci Başkanlık Kurulu kendisine intikal eden veya ettirilen ihbar ve şikayetleri inceleyerek soruşturma açılmasını gerektirir nitelikte gördüğü takdirde, ilk soruşturma yapılması için ceza dairesi başkanlarından birini görevlendirir. Aksi takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verir. Bu karar kesindir.
Soruşturma ile görevlendirilen başkan, soruşturmayı ikmal ettikten sonra evrakı Birinci Başkanlık Kuruluna gönderir.
Soruşturmayı yapan ceza dairesi başkanı sorgu hakiminin yetkisini haiz olup Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilk soruşturmaya ait hükümlerini uygular. Vereceği tutuklama ve tutuklamanın kaldırılması veya kefaletle salıvermeye ait kararları Birinci Başkanlık Kurulunun onaması ile tekemmül eder.
Birinci Başkanlık Kurulu, incelediği evrakı eksik bulursa soruşturmayı yapan başkana tamamlattırır. Son soruşturmanın açılmasına gerek görmediği takdirde evrakın işlemden kaldırılmasına, aksi halde son soruşturmanın açılmasına karar verir ve görevle ilgili suçlarda Anayasa Mahkemesine, kişisel suçlarda Yargıtay ilgili ceza dairesine tevdi olunmak üzere dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Evrakın işlemden kaldırılmasına dair verilen kararlar kesindir. (1)
(Mülga altıncı fıkra: 2/1/2017-KHK-680/5 md.; Yeniden düzenleme: 17/4/2017-KHK-690/2 md.) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren kişisel suçlarla ilgili suçüstü halinde genel hükümlere göre yürütülen soruşturma sonucunda dosya, düzenlenen fezlekeyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Hâkim kararı gerektiren işlemlere dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talepleri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara yapılan itirazlar hakkında, soruşturma konusu suçların en ağırına bakmakla görevli Yargıtay ceza dairesini numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı tarafından karar verilir. Suçun son numaralı ceza dairesinin görevine girmesi halinde talebi inceleme yetkisi Birinci Ceza Dairesi Başkanına aittir. Hâkim kararı gerektiren işlemlerde başkanın verdiği kararlara karşı yapılan itirazı numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı inceler. Son numaralı daire başkanının kararı, Birinci Ceza Dairesi Başkanı tarafından incelenir. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır.
Haklarında inceleme ve soruşturma yapılacakların, inceleme ve soruşturma mercilerinin tayininde son görev ve sıfatları esas alınır. Sıkıyönetim Kanununda sözü edilen yetkili izin mercii, Yargıtay Büyük Genel Kuruludur.
Not.(1) 2/1/2017 tarihli ve 680 sayılı KHK’nin 5"inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “Yargıtay Ceza Genel Kuruluna” ibaresi “Yargıtay ilgili ceza dairesine” şeklinde değiştirilmiştir.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 11.07.2017 tarihli ve 245 sayılı Kararı
06.01.2017 tarihli ve 29940 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesince 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Yargıtay Ceza Genel Kuruluna” ibaresi “Yargıtay ilgili ceza dairesine” değiştirilmiş ve aynı maddenin altıncı fıkrası yürürlülükten kaldırılmış,
29.04.2017 tarihli ve 30052 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 690 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesince 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46. maddesinin mülga altıncı fıkrası “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren kişisel suçlarla ilgili suçüstü halinde genel hükümlere göre yürütülen soruşturma sonucunda dosya, düzenlenen fezlekeyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Hâkim kararı gerektiren işlemlere dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talepleri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara yapılan itirazlar hakkında, soruşturma konusu suçların en ağırına bakmakla görevli Yargıtay ceza dairesini numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı tarafından karar verilir. Suçun son numaralı ceza dairesinin görevine girmesi halinde talebi inceleme yetkisi Birinci Ceza Dairesi Başkanına aittir. Hâkim kararı gerektiren işlemlerde başkanın verdiği kararlara karşı yapılan itirazı numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı inceler. Son numaralı daire başkanının kararı, Birinci Ceza Dairesi Başkanı tarafından incelenir. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır.” şeklinde yeniden düzenlenmiş, 06.01.2017 tarihli ve 29940 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesince 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen ve “Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalarda, iş yoğunluğunun zorunlu kılması halinde Birinci Başkanlık Kurulu bir veya birden fazla daireyi sadece bu işlere bakmak amacıyla görevlendirebilir. Bu durumda, görevlendirilen dairenin bakmakta olduğu işler, bir sonraki takvim yılı beklenmeksizin Birinci Başkanlık Kurulu tarafından başka dairelere verilebilir.” şeklinde düzenlenen (f) bendi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46. maddesinde yapılan düzenlemeler sonucu görevli Daireyi belirlemek üzere toplanıldı,...Yukarıda sayılan düzenlemeler ışığında kovuşturma işlemlerini yürütmek üzere DOKUZUNCU CEZA DAİRESİ’nin görevlendirilmesine,...Yayımı tarihinden on gün sonra uygulanmak üzere derhal Resmi Gazete"de yayımlanmasına,
Yargıtay Birinci Başkanlık Kumlunun 03/10/2017 tarihli ve 306 sayılı Kararı
Yargıtay Kanunu’nun 10. maddesi gereğince toplanan Kurulumuzca: 18.07.2017 tarih, 30127 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 11.07.2017 tarihli ve 245 sayılı kararının gereği düşünüldü bölümündeki; “Yukarıda sayılan düzenlemeler ışığında” ibaresinden sonra gelmek üzere “2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46. maddesi uyarınca diğer Dairelerin görev alanına girmeyen kişisel suçlarla ilgili yapılacak” ibaresinin eklenmesine, 03.10.2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
2802 sayılı Kanun
Son soruşturma merciileri :
Madde 90 – Haklarında son soruşturma açılmasına karar verilenlerden; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hakim ve Cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtayın görevli ceza dairesinde görülür.
Birinci fıkra dışındaki hakim ve savcıların son soruşturmaları, yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır.
Kişisel Suçlar
Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma :
Madde 93 – (Değişik birinci fıkra: 2/1/2017-KHK-680/7 md.) Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.
Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir.
Ortak Hükümler
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri(1)
Madde 94 – (Değişik birinci fıkra : 12/2/1989 – KHK-360/5 md.; Aynen Kabul: 24/1/1990 – 3611/5 md.) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde hazırlık soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması yetkili Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yürütülür.Bu halde durumun hemen Adalet Bakanlığına bildirilmesi zorunludur.
6087 sayılı HSK Kanunu
Üyelerin adlî suçlarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturma usulü
MADDE 38 – (1) (Değişik: 18/6/2014-6545/100 md.) Kurulun seçimle gelen üyelerinin görevleriyle ilgili suçları ile kişisel suçları hakkındaki soruşturma ve kovuşturma izni işlemleri Genel Kurul tarafından, kovuşturma açılması kararı ve kovuşturma mercilerinin belirlenmesi ise gösterilen yetkili merciler tarafından bu Kanun hükümleri uyarınca yapılır.
(2) Kurulun seçimle gelen üyeleri hakkında yapılan ihbar ve şikâyetlerde Başkan, işi Genel Kurula götürmeden önce daire başkanlarından birine ön inceleme yaptırabilir. Görevlendirilen bu daire başkanı, incelemesini yaptıktan sonra, durumu bir raporla Başkana bildirir.
(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/100 md.) Başkan suç ihbar veya şikâyetini doğrudan ya da inceleme yaptırdıktan sonra Genel Kurula sunar. Yapılan görüşme sonucunda; soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar verilir. Soruşturma açılmasına karar verilmesi hâlinde, üyeler arasından, gizli oyla, üç kişilik bir soruşturma kurulu seçilir. Soruşturma kuruluna, en yüksek oyu alan, oyların eşitliği hâlinde ise yaşça büyük olan başkanlık eder.
(4) Soruşturma kurulu, 5271 sayılı Kanuna göre işlem yapar ve kanunların Cumhuriyet savcısına tanıdığı bütün yetkileri kullanır. Soruşturma sırasında hâkim kararı alınması gereken hususlarda ilgililer hakkında isnat edilen suçun niteliğine göre belirlenmiş bulunan kovuşturma mercilerine başvurur.
(5) (Değişik: 15/2/2014-6524/38 md.) Soruşturma kurulu, soruşturmayı tamamladıktan sonra kovuşturma açılmasına yer olup olmadığı hakkındaki kanaatini belirten bir rapor hazırlayarak, rapor ve eklerini Genel Kurula sunulmak üzere Başkana verir.
(6) Genel Kurul, dosyayı inceledikten ve varsa eksiklikleri tamamlattıktan sonra, kovuşturma yapılmasına gerek görmediği takdirde evrakın işlemden kaldırılmasına karar verir; aksi hâlde kovuşturma yapılmasına izin verir.
(7) Kovuşturma yapılmasına ilişkin verilen iznin kesinleşmesi üzerine dosya;
a) Görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesine,
b) Kişisel suçlarda Yargıtay ilgili ceza dairesine, (1)
kamu davası açılmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(8) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/14 md.) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iddianamesini düzenleyerek evrakı, görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmak üzere Anayasa Mahkemesine, kişisel suçlarda ise Yargıtay ilgili ceza dairesine gönderir.
(9) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde soruşturma genel hükümlere göre yürütülür ve durum hemen Kurula bildirilir. Soruşturma sonucunda dosya, düzenlenen fezleke ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. (Ek cümleler: 17/4/2017-KHK-690/5 md.) Başsavcılık tarafından yerine getirilecek müteakip iş ve işlemlerde 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46"ncı maddesinin altıncı fıkrası hükümleri uygulanır. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma, görevle ilgili suçlarda Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesince, kişisel suçlarda Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır. (2)
(10) (Değişik: 15/2/2014-6524/38 md.) Kurulun seçimle gelen üyelerinin, Kurul üyesi olmadan önceki suç teşkil eden eylemlerinden dolayı soruşturma yapılması ve kovuşturma izni verilmesi işlemleri, bulunduğu aşamadan itibaren bu madde hükümlerine göre yürütülür.
Ortak hükümler
MADDE 39 – (1) Kurulun seçimle gelen üyelerinin disiplin suçu oluşturan eylemleri ile görevleriyle ilgili suçları ve kişisel suçları hakkında yürütülecek soruşturma ve kovuşturmalarda;
a) İlgili kuruluş ve kişiler, istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermekle yükümlüdürler.
b) İmzasız, adressiz yahut takma adla yapıldığı anlaşılan ya da belli bir olayı ve nedeni içermeyen, delilleri ve dayanakları gösterilmeyen ihbar ve şikâyetler işleme konulmaz.
c) Genel Kurul toplantılarına, Başkan ve hakkında işlem yapılan üye ile soruşturma kurulu üyeleri katılamaz.
(2) Adalet Bakanlığı Müsteşarının, Kurul üyeliği görevi sebebiyle disiplin suçu oluşturan eylemlerine, Kurul üyeliği göreviyle ilgili suçlarına ve kişisel suçlarına ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda bu Kanun hükümleri uygulanır.
5271 sayılı Yasa;
Görev - Madde 3 – (1) Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.
(2) (Ek: 26/6/2009 – 5918/6 md.) Barış zamanında, asker olmayan kişilerin Askeri Ceza Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askerî mahkemelerin yargı yetkisine tabi bir suçu tek başına veya asker kişilerle iştirâk halinde işlemesi durumunda asker olmayan kişilerin soruşturmaları Cumhuriyet savcıları, kovuşturmaları adlî yargı mahkemeleri tarafından yapılır.
Re"sen görev kararı ve görevde uyuşmazlık
Madde 4 – (1) Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında re"sen karar verebilir. 6"ncı madde hükmü saklıdır.
(2) Görev konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıktığında, görevli mahkemeyi ortak yüksek görevli mahkeme belirler.
Kamu davasını açma görevi
Madde 170 – (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.
İddianamenin iadesi
Madde 174 – (Değişik: 25/5/2005 - 5353/27 md.)
(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.
Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi
Madde 225 – (1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer alan yasal düzenlemeler ve yerleşik uygulamalara göre;
1.HSYK üyelerinin kişisel suçları nedeni ile yargılanacakları merciin tespitine ilişkin (1) nolu itiraz yönünden;
Şüpheli hakkında HSYK üyesi olduğu dönemi de kapsayacak biçimde yakalama tarihine kadar silahlı terör örgütü üyesi olduğu iddiası ile 5237 sayılı TCK"nın 314. maddesi gereğince cezalandırılması istemi ile Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi"ne hitaben düzenlenen iddianamede, şüphelinin kamu hizmeti görevini ifa ederken görevini kötüye kullanmak sureti ile bir görev suçu işlediği ya da özel kovuşturma kapsamında kalan dönemden yakalanma tarihine kadar devam eden örgütsel faaliyetlerin nelerden ibaret olduğu tespit ve iddiasına yer verilmemişse de, "FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yargı içerisindeki yapılanması içerisinde yer alan şüphelinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nda görev yaptığı esnada da örgüt adına hareket ettiği" ileri sürülmektedir.
Şüphelinin örgüt üyeliği suçundan yakalanmadan önce HSYK üyeliğinin sona erdiği ve bilahare hakimlik görevinden emekli olduğu anlaşılmaktadır.
Kanun yararına bozmaya konu edilen uyuşmazlık; HSYK üyesi olarak görev yapan şüphelinin tabi olduğu özel soruşturma ve kovuşturma usulünün görevinden emeklilik ya da herhangi bir sebeple ayrılmasından sonra da bu teminattan yararlanıp yararlanmayacağı, terör örgütü üyeliği suçunun görev kapsamında kabul edilip edilmeyeceğine ilişkindir.
Kamu hizmetinin, kesintisiz, etkin, hukuka uygun biçimde aksatılmadan yerine getirilmesi ve kamu otoritesinin saygınlığının zedelenmesinin önüne geçilmesi amacı ile kanun koyucunun bir kısım kamu görevlileri yönünden özel soruşturma ve kovuşturma yöntemleri benimsediği görülmektedir.Bu cümleden olarak; 6087 sayılı Kanunu"nun 38. maddesinde belirtilen kişilerin görevleriyle ilgili veya kişisel suçları yönünden özel soruşturma ve kovuşturma usulü benimsenmiştir.
Bir suçun görev sebebiyle işlendiğinin kabulü için, eylemin memuriyet görevinden doğması, memuriyet işleriyle ilgili olması, diğer bir anlatımla suçu oluşturan fiil ile görev arasında illiyet bağı bulunması ve görevin sağladığı imkanlardan faydalanılarak işlenmesi gerekir. Bu husus Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.2.2004 tarih ve 2004/2-10 Esas, 2004/40 sayılı kararında; “Görev sebebiyle işlenen suç kavramının, memuriyet görevinden doğan, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçları ifade eder.” şeklinde kabul edilmiştir.
Türk Ceza Kanununun 314. maddesinde düzenlenen suçların niteliği ve mahiyeti itibariyle, memuriyet görevinden doğan, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçlar kapsamında kabul edilmesinin mümkün olmadığı açıktır. O halde bu suçların kişisel suç kapsamında değerlendirilmesinde de zaruret vardır.
Dairemizce de benimsenen, öğretide ekseriyetle kabul gören yerleşik yargısal kararlara göre, örgütü yönetmek ya da örgüte üye olmak suçları mütemadi (kesintisiz) suçlardandır. Yani fiilin icrası süreklilik arz eder. Bu suçlarda örgüt hiyerarşisine dahil olup faaliyetlere başlanmakla suç tamamlanmıştır. Ancak fiilin icrası devam ettiği müddetçe fiilin ifade ettiği haksızlık da süreceğinden suç işlenmeye devam edecektir. Failin kendi isteğiyle ya da irade dışı olarak örgütten ayrılması halinde suç bitmiş olacaktır. Mütemadi suçların tamamlanmasıyla bitmesi aynı anlamı taşımamaktadır.
Mütemadi suçların ceza ve muhakeme hukuku bakımından önemli sonuçları mevcuttur. Ceza hukuku bakımından, suça teşebbüs fiilin bitmesine kadar değil tamamlanmasına kadar mümkündür. İştirak ise bitinceye kadar gerçekleşebilir. Suç işlenmeye devam ettiğinden, koşulları varsa meşru savunma hükümleri uygulanabilir. Uygulanacak ceza hükümleri bakımından temadinin bittiği tarih esas alınmalıdır. Yine kusur yeteneği ve yaş küçüklüğü bitiş tarihine göre tayin edilir. Muhakeme hukuku bakımından ise, zamanaşımı, yetkili mahkeme ve şikayet süresi temadinin bitişine göre değerlendirilecektir. Ancak suçun mütemadi niteliği, kural olarak görevli mahkemenin belirlenmesi ya da kovuşturma usulünün tespiti bağlamında bir özellik taşımaz. Örgüt üyeliği temadi eden suçlardan olması nedeniyle hukuki ve fiili kesintiyle sona erecektir. Kesinti tarihi suç tarihidir. Fiili olarak terör örgütünden daha önce ayrılmış olmamak ve faaliyetlere devam ediyor olmak koşuluyla, terör örgütü yöneticisi ya da üyesinin yakalanma tarihi, suç işlenmeye devam edildiğinden (CMK 2/1-j), 5235 sayılı Kanun"un 12/1 maddesi de gözetildiğinde ağır cezalık suçüstü hali olarak kabul edilmelidir.
"Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halinde, herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi, suçun türüne veya yapılan göreve ya da sahip olunan ünvana ilişkin herhangi bir ayırım da yapılmadığından hakim ve Cumhuriyet savcılarının soruşturulması genel hükümlere göre yapılacaktır." (Ceza Genel Kurulu 19/02/2013 tarih ve 2011/5.MD-137 esas, 2013/58 sayılı kararı)
Bulunduğu görev itibariyle özel soruşturma usulüne tabii olan, kişisel suç olması nedeniyle genel hükümlere göre soruşturulan örgüt üyeliği suçunun ağırlıklı kısmının görev yaptığı dönemi kapsayan şüphelinin, emeklilik ya da herhangi bir sebeple kamu görevinin sona ermesi halinde bu teminattan yararlanıp yararlanmayacağı bir başka deyimle kovuşturma aşamasındaki görevli mahkemenin değişip değişmeyeceği konusuna gelince; Kamu görevlilerinin gereksiz soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalmalarını önleyen özel soruşturma ya da kovuşturma usulü ile getirilen teminatın, kamu görevlisinin şahsı ile değil doğrudan bulunduğu pozisyon ve icra edilen kamu görevi ile ilgili olduğu açıktır. 6087 sayılı Yasanın 38/9 maddesi atfı nedeni ile 2797 sayılı Kanunun 46/son fıkrasındaki "...bulunulan son görev ve sıfatları esas alınır." şeklindeki düzenlemenin de soruşturma aşamasına ilişkin olduğu gözetilmelidir. HSYK üyelerinin görevlerini icra ettikleri sırada görevle ilgili olsun ya da olmasın işlemiş oldukları suçlar yönünden kovuşturma aşamasında özel kovuşturma teminatı altında olduklarının ve suçun görevle bağlantılı olmasa da görev yaptığı dönemi de kapsayacak biçimde işlendiğinin iddia edilmesi halinde teminatın görevden herhangi bir sebepten ayrılması durumunda da devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Doktrinde de aynı görüş benzer bir olayda; "istifa eden, emekli olan ya da başka bir göreve atanan kişi, vali unvanı haiz iken işlediği suç nedeniyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturulacak ve muhakemesi Yargıtay 4. Ceza Dairesinde yapılacaktır" (Abdullah Ayhan Şan, Özel Soruşturma Usulleri, Adalet Bakanlığı yayınları, 2008 baskı sayfa 26) şeklinde kabul edilmiştir.
6087 sayılı Yasanın 38/9. maddesinde değişiklik yapan 17.4.2017 tarih 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yargıtay Kanunun 46. maddesinde değişiklik yapan 02.01.2017 tarih 680 sayılı ve 17.04.2017 tarih 690 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler ile yapılan düzenlemeler dikkate alındığında, yasada sayılan kişiler yönünden yerel Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından ağır ceza mahkemesinin görevine giren kişisel suçlarla ilgili suçüstü halinde genel hükümlere göre yürütülen soruşturma neticesinde soruşturma evrakının düzenlenen fezlekeyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebileceği gibi Yargıtay ilgili Ceza Dairesi nezdinde iddianame de düzenleyebilcektir. Görüldüğü üzere kişisel suçlara ilişkin ağır cezalık suçüstü halinde yerel Cumhuriyet Başsavcılıklarının genel hükümlere göre soruşturma yapma yetkileri bulunmakta ise de iddianame düzenleyerek dava açma yetkilerinin olmadığı izahtan varestedir.
Şu hale göre; iddianamede görev suçu işlendiğine ya da kovuşturma teminatı bulunan dönemden, yakalama tarihine kadar devam eden örgütsel faaliyetlerin neler olduğuna dair bir anlatımın yer almaması ve fakat eylemin maddi unsurunu ve vasfını belirlemek üzere "FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yargı içerisindeki yapılanması içerisinde yer alan şüphelinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nda görev yaptığı esnada da örgüt adına hareket ettiği" nin iddia edilmesi karşısında,bu döneme ilişkin özel kovuşturma teminatının mevcudiyetini koruduğunun kabulünde zorunluluk bulunması ve örgüt üyeliği suçunun kişisel suç olma vasfı nazara alındığında Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin hukuki nitelendirmesi ve itirazı reddeden Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin kararında 6087 sayılı Kanunun 38/9 maddesi delaleti ile 2797 sayılı Yargıtay Kanunun değişik 46 maddesi gereğince bir isabetsizlik bulunmadığının kabulü gerekecektir.
2.İddianamenin, görevsiz mahkemeye hitaben düzenlenmesinin iade sebebi olup olmayacağına ilişkin (2) nolu itiraz yönünden;
Ceza yargılama hukukumuza 5271 sayılı CMK"nın 174. maddesi ile getirilen iddianamenin iadesi kurumu esas itibari ile, yargılamanın makul sürede sonuçlanması ve lekelenmeme haklarını da kapsayacak biçimde Anayasanın 36 - 38. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinde öngörülen kurumların teminatı mahiyetindedir.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere;
Kamu davasının tek veya zorunlu olduğunda birbirini izleyen oturumlarda ve mümkünse bir günde sonuçlandırılmasını gerçekleştirebilmek amacıyla; iddianamenin, hukuken geçerli ve yeterli delillerin toplanmasından ve dava açma koşullarının gerçekleşmesinden sonra, tüm yönleriyle doğru ve eksiksiz olarak mahkemeye verilmesi gerekmektedir.
Yeterli delil bulunmadan veya toplanmadan âdeta delilsiz davanın açılmış olması ve bunun sonucu olarak mahkemenin soruşturma yapmak zorunluluğunda kalacağının anlaşılması halinde iddianame iade edilecektir...
Deliller kamu davası açmak için yeterli olsa bile, iddianamede bulunması gerekli diğer ve bir bakıma şekli sayılabilecek hususların yer almaması halinde de iade mümkündür...
Savcının değerlendirmesine tabi hususlar iade gerekçesi olamaz. Bu nedenle mahkeme, savcının nitelendirmesine katılmadığını belirterek bir hususu iade konusu yapamaz. Ancak iddianamede bulunması gereken hususlarda bir eksiklik veya yanlışlığa dayanarak iade yoluna gidilebilir. Örneğin soruşturulan fiilin önödemelik olup olmadığının takdiri Cumhuriyet savcısına aittir. Bu nedenle Cumhuriyet savcısı, fiilin önödeme kapsamında olmadığı görüşünde ise, mahkeme bu durumda iddianameyi iade edemez.
Keza, görev veya yetki konusunda iddianamede açık bir yanlışlık veya çelişki varsa iade mümkündür. Örneğin iddianame asliye ceza mahkemesine verildiği halde, ağır ceza mahkemesinin madde bakımından yetkisine girecek ağırlıkta bir ceza miktarı talep edilmesi; iddianamede gösterilen mahkemenin yargı çevresi dışında suçun işlendiğinin iddianameden anlaşılması gibi. Nitekim 170"inci maddenin üçüncü fıkrası iddianamenin "görevli ve yetkili" mahkemeye hitaben düzenlenmesini öngörmektedir. Şayet iddianamenin görevli veya yetkili mahkemeye hitaben düzenlenmediği iddianameden kolayca anlaşılabiliyorsa, iddianamenin 170"inci maddeye aykırı düzenlendiğinden bahisle mahkeme iadeye karar verebilecektir.
Yasanın gerekçesi ve yukarıda açıklanan genel ilkeler çerçevesinde somut olaya gelince;
CMK"nın 170/3 maddesi gereğince iddianame görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenir. Aynı Yasanın 174/1-a maddesi ise 170. maddeye aykırı düzenlenen iddianamelerin iade edileceğini amir hüküm içermektedir. Doktrinde görevli mahkemeye hitaben düzenlenmeyen iddianamenin iade nedeni olduğunu ileri süren görüşler olduğu gibi, yasal düzenlemenin sorunu çözebilmiş olmadığını ancak "iddianameyi alan mahkemenin, kendi görevine girmese bile, önce iddianamenin kabulüne karar vermesi sonra görevli mahkemeye göndermesi (CMK 5/1) ve görevsizlik kararına itiraz edilemesi (CMK 5/2) usul ekonomisine aykırıdır.Davaları uzatan nedendir." (Yenisey/Nuhoğlu Ceza Muhakemesi Hukuku 4.Baskı sayfa 250) eleştirisi yapılmıştır.
Görev kamu düzeni ile ilgili olup yargılamanın her aşamasında resen nazara alınmalıdır. Görevli mahkemede yargılanmak Anayasa"nın 37/1 maddesinde "hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılmaz" denilmek sureti ile anayasal haklar içinde yer aldığı gibi İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 6/1. maddesinde de Adil Yargılama Hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir. Görevsiz mahkemede yapılan işlemlerin yenilenmesi mümkün olmayanlarının hükümsüz olduğu (CMK 7/1) kabul edilmek sureti ile kanun koyucunun görev hususuna vermiş olduğu değere işaret edilmiştir.
Yasal düzenleme ve bu açıklamalar doğrultusunda, görevli ve yetkili mahkeme tartışmaya mahal bırakmaksızın kanunun hükmü ile açıkça belirlenmiş ise bu belirleme dışında görevli olmayan mahkemeye hitaben, dava açma yetkisini haiz mercii by pass eden ve yargılama mercinin de değişmesini sonuçlayacak biçimde düzenlenen iddianamenin iadesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesi 15.02.2007 gün 2007/5-11 sayılı kararında, Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianamenin, "4483 sayılı Yasanın 12. maddesi hükmüne aykırı olarak düzenlenen iddianamenin CMK 174 maddesi uyarınca iadesine," karar vermek suretiyle aynı doğrultuda uygulama yapmıştır.
Esasen somut olayda yerel Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, soruşturma yapma yetkisi var ise de iddianame düzenleme yetkisi bulunmadığından soruşturma evrakını fezlekeye bağlayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermesi gerekmektedir. İddianame ile dava açma görev ve takdir yetkisi yerel başsavcılığa değil Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, yargılama görevi de Yargıtay"ın ilgili dairesine ait olduğundan, eylemin hukuki nitelendirilmesine değil ve fakat görev yönünden açık hukuki yanılgı gerekçesine dayanan yerel mahkemenin ret kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenler ile itirazların reddine karar verilmiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.06.2017 tarihli ve 2017/4 değişik iş sayılı kararı usul ve kanuna uygun olup, kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.