Esas No: 2017/10307
Karar No: 2020/2983
Karar Tarihi: 15.09.2020
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/10307 Esas 2020/2983 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 177 ada 2 parsel sayılı taşınmaz, 1988 yılında yapılan orman kadastrosunda tahdit içine alınmıştır.
Davacı ..., 1997 yılında Hazineden satın alınıp 15 yıldan beri taş kırma ünitesi olarak kullanılan taşınmazın orman parseli içinde bırakıldığını ileri sürerek, tapu kaydına dayanarak kadastro mahkemesine dava açmış; kadastro mahkemesi, taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediğinden görevsizlik kararı vererek dosyayı asliye hukuk mahkemesine göndermiştir.
Asliye hukuk mahkemesince yapılan yargılama sonucu, davanın kabulü ile, dava konusu taşınmazın 18.04.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen toplam 7700 m2’lik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Dairenin 06/11/2014 gün 2014/8431 - 9189 E.K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...Mahkemece, davanın dayanağı olan 21.03.1997 tarihli tapu senedinin dava konusu yere uyduğu ve dava konusu yerin orman olmadığının bilirkişilerce tesbit edildiği, davacının davasında haklı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; yörede yapılan arazi kadastrosu sırasında dava konusu taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlenmemiş; ancak, taşınmaz orman vasfı ile Hazine adına tapuya tescil edilmiş olduğu halde, mahkemece, dava konusu taşınmazın arazi kadastrosu sırasında nasıl bir işleme tâbi tutulduğu araştırılmamış, dava konusu taşınmazın 1988 yılında yapılarak kesinleşen orman sınırları içinde kalıp kalmadığı da araştırılmamıştır.
O halde, mahkemece; dava konusu taşınmazın bulunduğu alanı orman sınır noktaları ile birlikte gösterir orman kadastro haritası ve yörede yapılan orman tahdit çalışmalarına ilişkin tüm tahdit tutanakları dosya içerisine alınmalı, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu ve fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 7 ya da 8 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek
kroki düzenlettirilmeli, tapu ve ilgili kadastro müdürlüğünden dava konusu taşınmazın arazi kadastrosu sırasında nasıl bir işleme tâbi tutulduğu sorulmalı, yapılan bu araştırmalar sonucunda dava konusu taşınmazın 1988 yılında kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı belirlendiği takdirde davacının tahdidin kesinleşmesinden sonra 10 yıllık süreden sonra bu davayı açtığı düşünülmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir...” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1988 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulaması, 28.04.1988 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi kurulu tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 15/09/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.